2016.10.08.KARDEŞİM MUSA ERDAL(SETTAR) 'İN ARDINDAN
Musa Erdal benim kardeşimdir. Bu uğurlama töreninin yapıldığı bu derneğe adı verilen Nihat Aydın benim devrimci bir arkadaşımdır. Bugün burada,bu mahallede,bir dönem içinde benim de yer aldığım direnişlerle anılan bu mahallede 1979'tan sonra ilk kez ve yeniden bugün siyasi bir konuşma yapmak arkadaşımın adına kurulan bu dernekte ve kardeşimin cenazesinde olacakmış: Bu tarihin -bana karşı -garip bir cilvesidir.
Musa, aynı adını taşıdığı Musa Erdal'ın, namı diğer 'Hardal Musa'nın onbir çocuğundan onuncusudur. Beş kız ve altı erkek kardeşten birisidir.
Tire'nin Ayaklıkırı köyünde bir çiftçinin,bir bakkalın oğlu olarak 04.03.1962 yılında doğmuştur.
İlkokulu, artık şimdi yıkık bir bina olan aynı köydeki okulda okudu.Ortaokulu İzmir Fevzi Çakmak Ortaokulunda okudu. Liseyi okumak için Eşrefpaşa Lisesine kaydoldu.
Liseye kaydolduktan sonraki süreçte, kuruluşunda birinci derecede rol aldığım İDOD'un (İzmir Devrimci Orta Öğrenimliler Derneğinin) bir üyesi ve aktif bir neferi olarak mücadeleye katılmaya başladı.
Devrimci mücadeleye bizden sonra,kısmen bizden etkilenerek ama asıl olarak,o dönemdeki koşullardan ve Orta Öğrenimlilerin sorunlarından hareketle katıldı.
Ben onu,1979 yılı Nisan ayında, İzmir'de, içinde yer aldığı Orta Öğrenim mücadelesinde bırakıp başka bir ile,o ildeki Devrimci mücadeleye omuz vermek üzere giderken son kez gördüm.
Sonrasında o devrimci mücadelede yer almaya devam etti.
Ben 1979 yılı Temmuz ayında bir nedenle girdiğim Denizli Kapalı Cezaevinden 1979 yılı Aralık ayında firar edip Uşak bölgesine, kırsal kesime geçtim.
O mücadelede yer aldığı Salihli bölgesinde 1980 yılı içinde girdiği Salihli Kapalı Cezaevinden, aynı yıl 18 Mayıs günü, arkadaşlarının yardımıyla firar etti ve kendi deyimiyle 'yeniden doğdu'.
Sonrasında, 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbe koşullarında,bizler, Askeri ve Sivil cezaevlerinde 'zulüm ve direniş' sarmalında yaşamımızı devam ettirirken, o her yerde devrimci mücadeleye devam etti.
O günkü koşullarda ondan çok az haber alabildik.
O yaşıyordu ve mücadeleye devam ediyordu.
Bunu biz, yalnız yaşayan annemizin ve kardeşlerimizin bazılarının evlerine yapılan baskınlardan ve baskılardan biliyorduk.
Annemiz ve bazı kardeşlerimiz bu süreçte çok baskı gördü ve çok acı çekti.
Yıllar geçti.
Ben 1991 yılı 1 Ağustosunda cezaevinden çıktım.
O artık Avrupa'da yaşıyordu.
Uzaktık.
Kopuktuk.
Yabancılaşmıştık.
Sonra onun KANSERE yakalandığını öğrendik.
Son iki yılda,bu hastalığı süresince yeniden yakınlaştık.
Gördük ki,bizim küçük Musa'mız büyümüştü.
O, bu kez hastalığa karşı direniyordu.
Doktorları bile şaşırtıyordu.
Onu,ülkesini, bu ülkedeki dostlarını, sevenlerini ve ailesinin bütün bireylerini, onu adıyla bilip hiçbir zaman yakından tanıma olanağı bulamayan akrabalarının diğer bireylerini görebilsin diye ülkesine getirmeye çalıştık.
Sağ olsunlar, bir bayan avukat arkadaşımızın ve bazı dostlarımızın yoğun ve candan çabalarıyla bunu başardık.
Ülkesine, yeniden, bir geldi.
İki geldi.
Üçüncü de son kez geldi.
Musa,benden sonra mücadeleye katılmıştı.Tarih de , sizler de bu söylediklerime tanık olun ki: O beni ve bu mücadelede yer alan pek çok arkadaşı geçti. O yaşadığı her yerde iz bırakan bir devrimci oldu.
Bugün burada toplananlar ve sonrasında, köyümüzde onu omuzlarında taşıyacak olanlar bunun kanıtıdır.
İlk mücadeleye katıldığı an ile son günü bir bütün olarak ele alındığında o bir devrimcidir ve bir DEVRİMCİ YOLCUDUR.
O bizim onurumuzdur.
Tarih bunu böyle yazacaktır.
Bu nedenle ben onun önünde, bizim küçük Musa'mızın ve namı diğer SETTAR'ımızın önünde saygıyla eğiliyorum.
Gözün arkada kalmasın kardeşim...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder