24 Aralık 2019 Salı

2019.01.25.DAHA NELER GÖRECEĞİZ?- 4

  Hiç yorum yok

     DAHA NELER GÖRECEĞİZ ?..-4
     Nerelerde, kaç kişi tarafından ve ne kadar yüksek sesle söyleniyor bilemiyoruz, '31 Mart'ta yapılacak olan Yerel Seçimdir' diyenlere karşı 'Cumhur İttifakı' ve Millet İttifakı' gibi HDP de 'Hayır' diyor ve kendince gerekçelerini şöyle açıklıyor: '...Kürt halkı 31 Mart gününe...referandum günü olarak bakıyor. O gün kayyımla hesaplaşma günü olacak. O gün AKP-MHP ittifakıyla hesaplaşma günü olacak. Hangi partiden olursa, hangi düşünceden olursa olsun Kürt halkı faşizme karşı, kayyıma karşı yekvücut olmuş, özlenen ittifakını sağlamıştır. HDP, Batı'da da kilit parti konumundadır. Anketler geliyor önümüze, görüyoruz. Her yerde ittifaklar başa baş...bu seçimlerin kaderini belirleyecek olan parti HDP'dir. Halkımız bu tarihi süreçte rolünü her yerde oynayacak, AKP- MHP ittifakına, faşizme büyük bir darbe vuracaktır.'(Sezai Temelli/24.01.2019/ Diyarbakır/ Mahmut Bozarslan-Amerika'nın Sesi)
     ***
     31 Mart'ta yapılacak olanın 'yerel' değil, 'Yerel Seçim'in dışında bambaşka bir şey olduğunu, (ister keyfiyetten ister mecburiyetten) algılar ve algılatma yoluna gidersen, bu algılamayı haklı göstermek ve seni dinleyenleri/sana kulak verenleri bu konuda ikna edebilmek için kendince bir çok argüman geliştirmek ve bunları peş peşe sıralamak zorundasın.
     Sözcülerinden birisinin ağzından aktardığımız yukarıdaki görüşler, HDP'nin bu çerçevedeki görüşleridir ve tartışılması gerekir.
     ***
     HDP'nin sözcüsüne göre, kayyımların atandığı yerlerde(ve haliyle o bölgede), 31 Mart günü 'Yerel Seçim' değil, adı 'Yerel Seçim' olan 'referandum' yapılacaktır. Haliyle, o bölgede yaşayan Kürt halkı, 31 Mart günü sandığa 'referandum' yapıldığını düşünerek gitmeli ve 'oyu'nu ona göre kullanmalıdır. Bu tarihsel bir gündür ve bunu yapmak da tarihsel bir sorumluluktur...
     O yerde yaşayan halkın oylarıyla seçilmiş yöneticilerin 'siyasi' nedenlerle, hem de yaygın bir şekilde görevden alınmalarının ve yerlerine 'devlet memuru' statüsündeki kayyımların atanmasının saçmalığını ve savunulamazlığını; bu uygulamaların, çok doğal olarak, her yerde ciddi tepkilere yol açacağını ve nitekim öyle de olduğunu tekrar ve tekrar vurgulamak gerekiyor.
     Ancak, bu durumda yapılması gerekenin, 31 Mart'ta yapılacak olan seçimi, gerçekte olması gereken 'yerel' özelliğinden koparmak ve bir başka düzleme (hem de kayyımları atayan iktidardaki 'Cumhur İttifakının tam da istediği doğrultuda) 'referandum' düzlemine aktarmak; bu çerçevede, o yerlerde yaşayan halka, bu tarihsel bir görevdir, nasıl yönetilmek istediğinize değil kimler tarafından yönetilmek istediğinize karar verin; o yerlerde var olan sorunlarınızı ve onların çözümlerini arka plana itin...demek; aday belirleme biçiminden o bölgede kimlerin aday çıkarabileceğine kadar her şeyi bu bakış açısıyla halletmeye çalışmak...olduğu söylenebilir mi?
     ***
     Herhangi bir şekilde 'yok öyle demedi de, yok böyle dedi de' yollu ikinci, üçüncü...ağızlardan açıklamaya mahal vermemek için olduğu gibi aktardığımız yukarıdaki görüşe göre, ülkenin batısındaki yerlerde ise, bir-iki istisnai yer dışında ('Cumhur İttifakı' ve 'Millet İttifakı' dışında veya bazı yerlerde de bu ittifaka dahil olup da tek başlarına aday göstereceklerin dışında aday gösteren olmadığına ve burada bakış açısını tartıştığımız HDP de üçüncü taraf olarak kendini konumlandırdığına ve gelişmeleri izlediğine göre) 'Cumhur İttifakı' ile 'Millet İttifakı' arasında 'başa baş' bir durum söz konusudur ve HDP, batıda, o yerlerdeki halkın 'kaderini' belirleyen 'karar verici' konumundadır.
     ***
     HDP, bu ülkenin yurttaşlarının bir kısmının kurduğu ve içinde yer aldığı, keza her yerde üyelerinin ve savunanlarının bulunduğu siyasal bir örgütlenme olarak bu ülkenin her yerinde, istediği her yerde aday çıkarma hakkına sahiptir; bunu yapmak istediğinde ve yaptığında, onun bu hakkını savunmak her yurttaşın görevidir.
     Ancak HDP, 31 Mart Yerel Seçiminde, kendi ifadesi ile, ülkenin batısında veya bazı yerler dışında en azından 'Belediye başkanlığı' düzeyinde aday çıkarmayı düşünmüyor.
     Peki bu durumda iken, nasıl oluyor da, kendi ifadesiyle 'kilit parti' oluyor? Veya öyle olduğunu düşünüyor?
     ***
     Hakkını yemeyelim, yukarıdaki alıntıda, HDP, doğuda-batıda '...her yerde...AKP-MHP ittifakına, faşizme büyük bir darbe vuracaktır' denildiğine göre, hiç bir yerde 'Cumhur İttifakı'na oy verin çağrısı yapmayacaktır; bu açık.
     Peki ne yapacaktır?
     Şimdilik bunun cevabı yok...Somut olarak herhangi bir şey söylemiyor.
     Ama birilerine bir şeyler ima ediyor ve bir şeyleri anlatılmaya çalışıyor.
     Kime ve neyi anlatmaya çalışıyor?
     ***
     Batıda, bir-iki yer dışında 'Cumhur İttifakı' ve 'Millet İttifakı'ndan başka kimse aday çıkarmadığına ve HDP, daha baştan 'Cumhur İttifakı' ile 'hesaplaşacağını' ilan ettiğine göre, geriye, HDP'nin sözlerine muhatap olarak 'Millet İttifakı'nın birlikte ve/veya bu ittifakın bileşenlerinin tek tek aday gösterdiği yerler kalıyor.
     HDP'nin baştan beri (bazı Sol kesimlerin de istemleri doğrultusunda) CHP'ye 'gel ittifak yapalım'
dediği, açık veya örtük farklı biçimlerde çağrı yaptığı ama CHP'nin, yüksek sesle dillendirmediği ve kendisinin bildiği gerekçelerle, bazen oldukça kaba ve kırıcı biçimlerde bu çağrıya sıcak bakmadığını ifade ettiği, yüzünü 'sağa' döndüğü ve İYİ PARTİ+ SAADET PARTİ'si ile ittifaka gittiği biliniyor.
     Bu durumda, HDP nasıl olur da 'kilit parti' olabilir?
     HDP:
     1- 'Millet İttifakı'na ve tek tek aday çıkarılan yerlerde CHP'ye 'Gelin anlaşalım. Sizi/seni destekleyelim. Sen/siz kazanın' diyordur, (HDP bu seçimi 'Yerel Seçim' olarak görmediğine ve haliyle her yerde, o yere özgü somut bir program üzerinde değil, 'genel' bir anlaşma çağrısı yaptığına göre, hangi konuda anlaşmaya çağırıyordur, o da ayrı bir konu) ya da;
     2- 'Millet İttifakı'na ve tek tek aday çıkarılan yerlerde CHP'ye ' Anlaşamazsak, sandığa gitmeyiz ve sen/siz kaybedersiniz; 'Cumhur İttifakı' kazanır' diyordur. ('Cumhur İttifakı'nı destekleme olasılığını baştan reddettikleri için, 'destekleme' olasılığına hiç değinmiyoruz. Değinmeli miyiz?...)
     Bu iki şıkkın dışında 'kilit parti' olması olasılığı olan bir başka durum yoktur.
     ***
     Konuyu daha fazla uzatmadan, bu noktada üç soru sormak gerekiyor:
     1- Bir Yerel Seçimde, yurttaşları, bulundukları yerde 'Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?' sorusunu sorarak tartıştırmak ve yanıtları çerçevesinde karar vermesini sağlamaya çalışmak yerine, başka bir düzlemde karar vermeye yönlendirmek ne kadar doğrudur?
     2- Batıda, bu varsayım, sahadaki gerçeklikle ne kadar örtüşmektedir? Yani, müteahhit Aziz ile inşaat işçisi Ali, yaşadıkları yerdeki somut beklentilerini ellerinin tersiyle bir kenara itip, bu gerekçeyle işaret edilen partiye oy verme veya sandığa gitmeme çağrısına, birlikte 'tamam' yanıtını verecekler midir?
     3- Bu saatten sonra, herhangi bir yerde, ( hadi 'Cumhur İttifakı' ile hesaplaşma çağrısı alenen söylendiğine göre onu dışarıda bırakarak devam edelim) 'Millet İttifakı veya CHP'liler seçimi kazanamadıklarında ve hele farkın kıl payı olduğunu ve seçimi kazanamadıklarını gördükleri yerlerde kimleri suçlayacaklardır?
     ***
     Diğerleri gibi aday çıkarmış olsa veya aday çıkarsın çıkarmasın, bu konuyu böylesine ele almamış olsa; seçimin sonucu ve kazananı kim olursa olsun, kimse HDP'yi sorumlu göremezdi.
     Ama HDP, olayı ve kendi konumunu baştan farklı bir şekilde tanımlama yoluna gitti.
     ***
     Şimdi, ya HDP bundan böyle, böylesi afaki kararlar almamalı, ya böylesi bir karar yoksa, ağzından çıkanın gerçek hayatta ne anlama geldiğini bilemeyen bu sözcüleri değiştirmeli ya da aldığı kararların olası sonuçlarına katlanmalı...
     Haa 'Sana ne kardeşim? Sen işine bak!'mı deniyor?...Ona da eyvallah...
     26.01.2019/Datça
     Mehmet Erdal

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder