2019.01.25.DAHA NELER GÖRECEĞİZ?- 4
DAHA NELER GÖRECEĞİZ ?..-4
Nerelerde, kaç kişi tarafından
ve ne kadar yüksek sesle söyleniyor bilemiyoruz, '31 Mart'ta
yapılacak olan Yerel Seçimdir' diyenlere karşı 'Cumhur İttifakı'
ve Millet İttifakı' gibi HDP de 'Hayır' diyor ve kendince
gerekçelerini şöyle açıklıyor: '...Kürt halkı 31 Mart
gününe...referandum günü olarak bakıyor. O gün kayyımla
hesaplaşma günü olacak. O gün AKP-MHP ittifakıyla hesaplaşma
günü olacak. Hangi partiden olursa, hangi düşünceden olursa
olsun Kürt halkı faşizme karşı, kayyıma karşı yekvücut
olmuş, özlenen ittifakını sağlamıştır. HDP, Batı'da da kilit
parti konumundadır. Anketler geliyor önümüze, görüyoruz. Her
yerde ittifaklar başa baş...bu seçimlerin kaderini belirleyecek
olan parti HDP'dir. Halkımız bu tarihi süreçte rolünü her yerde
oynayacak, AKP- MHP ittifakına, faşizme büyük bir darbe
vuracaktır.'(Sezai Temelli/24.01.2019/ Diyarbakır/ Mahmut
Bozarslan-Amerika'nın Sesi)
***
31 Mart'ta yapılacak olanın
'yerel' değil, 'Yerel Seçim'in dışında bambaşka bir şey
olduğunu, (ister keyfiyetten ister mecburiyetten) algılar ve
algılatma yoluna gidersen, bu algılamayı haklı göstermek ve seni
dinleyenleri/sana kulak verenleri bu konuda ikna edebilmek için
kendince bir çok argüman geliştirmek ve bunları peş peşe
sıralamak zorundasın.
Sözcülerinden birisinin ağzından
aktardığımız yukarıdaki görüşler, HDP'nin bu çerçevedeki
görüşleridir ve tartışılması gerekir.
***
HDP'nin sözcüsüne göre,
kayyımların atandığı yerlerde(ve haliyle o bölgede), 31 Mart
günü 'Yerel Seçim' değil, adı 'Yerel Seçim' olan 'referandum'
yapılacaktır. Haliyle, o bölgede yaşayan Kürt halkı, 31 Mart
günü sandığa 'referandum' yapıldığını düşünerek gitmeli
ve 'oyu'nu ona göre kullanmalıdır. Bu tarihsel bir gündür ve bunu
yapmak da tarihsel bir sorumluluktur...
O yerde yaşayan halkın oylarıyla
seçilmiş yöneticilerin 'siyasi' nedenlerle, hem de yaygın bir
şekilde görevden alınmalarının ve yerlerine 'devlet memuru'
statüsündeki kayyımların atanmasının saçmalığını ve
savunulamazlığını; bu uygulamaların, çok doğal olarak, her
yerde ciddi tepkilere yol açacağını ve nitekim öyle de olduğunu
tekrar ve tekrar vurgulamak gerekiyor.
Ancak, bu durumda yapılması
gerekenin, 31 Mart'ta yapılacak olan seçimi, gerçekte olması
gereken 'yerel' özelliğinden koparmak ve bir başka düzleme (hem
de kayyımları atayan iktidardaki 'Cumhur İttifakının tam da
istediği doğrultuda) 'referandum' düzlemine aktarmak; bu çerçevede,
o yerlerde yaşayan halka, bu tarihsel bir görevdir, nasıl
yönetilmek istediğinize değil kimler tarafından yönetilmek
istediğinize karar verin; o yerlerde var olan sorunlarınızı ve
onların çözümlerini arka plana itin...demek; aday belirleme
biçiminden o bölgede kimlerin aday çıkarabileceğine kadar her
şeyi bu bakış açısıyla halletmeye çalışmak...olduğu
söylenebilir mi?
***
Herhangi bir şekilde 'yok öyle
demedi de, yok böyle dedi de' yollu ikinci, üçüncü...ağızlardan
açıklamaya mahal vermemek için olduğu gibi aktardığımız
yukarıdaki görüşe göre, ülkenin batısındaki yerlerde ise,
bir-iki istisnai yer dışında ('Cumhur İttifakı' ve 'Millet
İttifakı' dışında veya bazı yerlerde de bu ittifaka dahil olup
da tek başlarına aday göstereceklerin dışında aday gösteren
olmadığına ve burada bakış açısını tartıştığımız HDP
de üçüncü taraf olarak kendini konumlandırdığına ve
gelişmeleri izlediğine göre) 'Cumhur İttifakı' ile 'Millet
İttifakı' arasında 'başa baş' bir durum söz konusudur ve HDP,
batıda, o yerlerdeki halkın 'kaderini' belirleyen 'karar verici'
konumundadır.
***
HDP, bu ülkenin yurttaşlarının
bir kısmının kurduğu ve içinde yer aldığı, keza her yerde
üyelerinin ve savunanlarının bulunduğu siyasal bir örgütlenme
olarak bu ülkenin her yerinde, istediği her yerde aday çıkarma
hakkına sahiptir; bunu yapmak istediğinde ve yaptığında, onun bu
hakkını savunmak her yurttaşın görevidir.
Ancak HDP, 31 Mart Yerel
Seçiminde, kendi ifadesi ile, ülkenin batısında veya bazı yerler
dışında en azından 'Belediye başkanlığı' düzeyinde aday
çıkarmayı düşünmüyor.
Peki bu durumda iken, nasıl oluyor
da, kendi ifadesiyle 'kilit parti' oluyor? Veya öyle olduğunu
düşünüyor?
***
Hakkını yemeyelim, yukarıdaki
alıntıda, HDP, doğuda-batıda '...her yerde...AKP-MHP ittifakına,
faşizme büyük bir darbe vuracaktır' denildiğine göre, hiç bir
yerde 'Cumhur İttifakı'na oy verin çağrısı yapmayacaktır; bu
açık.
Peki ne yapacaktır?
Şimdilik bunun cevabı
yok...Somut olarak herhangi bir şey söylemiyor.
Ama birilerine bir şeyler ima
ediyor ve bir şeyleri anlatılmaya çalışıyor.
Kime ve neyi anlatmaya çalışıyor?
***
Batıda, bir-iki yer dışında
'Cumhur İttifakı' ve 'Millet İttifakı'ndan başka kimse aday
çıkarmadığına ve HDP, daha baştan 'Cumhur İttifakı' ile
'hesaplaşacağını' ilan ettiğine göre, geriye, HDP'nin sözlerine
muhatap olarak 'Millet İttifakı'nın birlikte ve/veya bu ittifakın
bileşenlerinin tek tek aday gösterdiği yerler kalıyor.
HDP'nin baştan beri (bazı Sol
kesimlerin de istemleri doğrultusunda) CHP'ye 'gel ittifak yapalım'
dediği, açık veya örtük farklı
biçimlerde çağrı yaptığı ama CHP'nin, yüksek sesle
dillendirmediği ve kendisinin bildiği gerekçelerle, bazen oldukça
kaba ve kırıcı biçimlerde bu çağrıya sıcak bakmadığını
ifade ettiği, yüzünü 'sağa' döndüğü ve İYİ PARTİ+ SAADET
PARTİ'si ile ittifaka gittiği biliniyor.
Bu durumda, HDP nasıl olur da
'kilit parti' olabilir?
HDP:
1- 'Millet İttifakı'na ve tek
tek aday çıkarılan yerlerde CHP'ye 'Gelin anlaşalım. Sizi/seni
destekleyelim. Sen/siz kazanın' diyordur, (HDP bu seçimi 'Yerel
Seçim' olarak görmediğine ve haliyle her yerde, o yere özgü
somut bir program üzerinde değil, 'genel' bir anlaşma çağrısı
yaptığına göre, hangi konuda anlaşmaya çağırıyordur, o da
ayrı bir konu) ya da;
2- 'Millet İttifakı'na ve tek tek
aday çıkarılan yerlerde CHP'ye ' Anlaşamazsak, sandığa gitmeyiz
ve sen/siz kaybedersiniz; 'Cumhur İttifakı' kazanır' diyordur.
('Cumhur İttifakı'nı destekleme olasılığını baştan
reddettikleri için, 'destekleme' olasılığına hiç değinmiyoruz.
Değinmeli miyiz?...)
Bu iki şıkkın dışında 'kilit
parti' olması olasılığı olan bir başka durum yoktur.
***
Konuyu daha fazla uzatmadan, bu
noktada üç soru sormak gerekiyor:
1- Bir Yerel Seçimde,
yurttaşları, bulundukları yerde 'Nasıl Bir Yerel Yönetim
İstiyoruz?' sorusunu sorarak tartıştırmak ve yanıtları
çerçevesinde karar vermesini sağlamaya çalışmak yerine, başka
bir düzlemde karar vermeye yönlendirmek ne kadar doğrudur?
2- Batıda, bu varsayım, sahadaki
gerçeklikle ne kadar örtüşmektedir? Yani, müteahhit Aziz ile
inşaat işçisi Ali, yaşadıkları yerdeki somut beklentilerini
ellerinin tersiyle bir kenara itip, bu gerekçeyle işaret edilen
partiye oy verme veya sandığa gitmeme çağrısına, birlikte
'tamam' yanıtını verecekler midir?
3- Bu saatten sonra, herhangi bir
yerde, ( hadi 'Cumhur İttifakı' ile hesaplaşma çağrısı alenen
söylendiğine göre onu dışarıda bırakarak devam edelim) 'Millet
İttifakı veya CHP'liler seçimi kazanamadıklarında ve hele farkın
kıl payı olduğunu ve seçimi kazanamadıklarını gördükleri
yerlerde kimleri suçlayacaklardır?
***
Diğerleri gibi aday çıkarmış
olsa veya aday çıkarsın çıkarmasın, bu konuyu böylesine ele
almamış olsa; seçimin sonucu ve kazananı kim olursa olsun, kimse
HDP'yi sorumlu göremezdi.
Ama HDP, olayı ve kendi konumunu
baştan farklı bir şekilde tanımlama yoluna gitti.
***
Şimdi, ya HDP bundan böyle,
böylesi afaki kararlar almamalı, ya böylesi bir karar yoksa,
ağzından çıkanın gerçek hayatta ne anlama geldiğini bilemeyen
bu sözcüleri değiştirmeli ya da aldığı kararların olası
sonuçlarına katlanmalı...
Haa 'Sana ne kardeşim? Sen işine
bak!'mı deniyor?...Ona da eyvallah...
26.01.2019/Datça
Mehmet Erdal
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder