2019.02.18.SOL-CHP İLİŞKİSİ ÜZERİNE TARTIŞMA NOTLARI...1-6
SOL-CHP İLİŞKİSİ ÜZERİNE
TARTIŞMA NOTLARI...-1
'Sol' deyince, kendisine Sol,
Sosyalist, Devrimci vb. tanımlamalardan herhangi birisini uygun
bulan ve kendisini bunlardan birisi ile tanımlayanları; 'CHP'
deyince de, bugünkü CHP'yi, bugün günlük yaşamda algılanan
CHP'yi anlamak; hem 'Sol'u hem de 'CHP'yi bu gerçeklikte, bu
algılama biçimleriyle ele almak ve tartışmayı bu düzlemde
yapmak daha gerçekçi ve sonuç alıcı olacaktır.
Bundan ötesi, bu yazının
kapsamı dışındadır ve bugün gündeme alınıp tartışılmasının
da yararı yoktur.
***
Bilindiği üzere 31 Mart Yerel
Seçim sürecine girildikten sonra bir ara ('Cumhur İttifakı'
bileşenlerinden AKP ile MHP arasında iplerin 'koptu kopacak'
dendiği Ekim 2018'de) kafasının karışık olduğu yollu
spekülatif yorumlara da yol açan sinyaller veren HDP, önceleri
'örtük' olarak ve bilahare, CHP'nin yüzünü 'Sağ'a (İYİ PARTİ,
Saadet) döndüğünün iyice ayyuka çıktığı anlaşıldıktan
sonra, ülkenin her yerinde değil, kendi ifadeleriyle 'ülkenin
batısında', CHP'ye 'açıktan' ittifak çağrıları yapmaya
başladı.
Aynı süreçte, önce ÖDP (ve bazı Sol çevreler) ile
CHP arasında sonuçsuz kalan Hopa, Şavşat...görüşmeleri;
Dersim'de, önceki dönem Ovacık Belediye Başkanı olan Maçoğlu'nun
(SMF) TKP'den Dersim adaylığı; nihayet İstanbul Beyoğlu'nda
CHP'nin doğrudan ÖDP Başkanlar Kurulu üyesi Alper Taş'a
'adaylık' teklifi yapması ve ÖDP/Alper Taş'ın bu adaylığı
kabul etmesi türünden gelişmeler yaşandı.
Bütün bu gelişmeler
çerçevesinde ilgili ilgisiz kişiler, çevreler, gruplar ve
partiler arasında çok yönlü olarak farklı biçimlerde sürdürülen
ve taraflardan herhangi birine ne ölçüde yararı olduğu
sorgulanabilecek tartışmalara tanık olundu.
Bu tartışmaların yaşandığı
süreçte bir-iki kez yazıldığı üzere; bu tartışmalar, özünde,
'Sol İçi' ve 'Sol-CHP' arasında var olan veya olması gereken
ilişkiler düzleminde ele alınması ve yapılması gereken
tartışmalardı; elbette, eğer bu tartışmalardan, bugünden
yarına kalıcı ve yol gösterici sonuçlar elde edilmek isteniyor
ise...
***
Bırakın herhangi bir konuda
iddia sahibi kişilerin, çevrelerin. grupların ve partilerin
sözleriyle pratiklerinin birbirini tamamlayan bir bütün olması
gerektiğini ve ancak böyle olursa dışındakiler açısından
inandırıcı ve ikna edici olarak kabul edilebileceği gerçeğini;
yaşayan her kişinin günlük yaşamında ve dışındakiler ile
ilişkilerinde bile söylemi ile eylemi arasında birbirini
tamamlayan bir tutarlılığı göstermesi beklenir ve istenir.
Bu bakış açısıyla, konuyu
tartışmaya başlayabiliriz.
***
HDP, önceleri 'örtük, sonraları
ise aleni olarak CHP'ye 'Gelin, Batı'da ittifak yapalım'; ÖDP (ve
bazı Sol çevreler) Hopa ve Şavşat'ta CHP'ye 'Gelin ortak aday
çıkaralım ve bunu da ön seçim ile belirleyelim'; Maçoğlu (SMF),
Dersim'de HDP'ye 'Gelin ortak aday çıkaralım'; CHP, İstanbul
Beyoğlu'nda Alper Taş'a 'Gel adayımız ol' derken... bir biçimde,
açıktan adını koymasalar da, 'şu an siz bizim için önemli ve
değerlisiniz, sizinle birlikte hareket etmek istiyoruz' demiş
oluyorlardı.
Ya da tam tersi: CHP, HDP'nin
çağrılarına hiç tepki vermeyerek ama fiiliyatta İYİ PARTİ ile
'Millet İttifakı'nı kurarak; Hopa ve Şavşat'ta CHP, ÖDP'ye
'Hayır' diyerek; Dersim'de HDP, Maçoğlu'na (SMF'ye) bir biçimde
'burası benim bölgem' demeye getirerek ...yine açıktan adını
koymasalar da 'şu an siz bizim için önemli ve değerli değilsiniz,
sizinle birlikte hareket etmek istemiyoruz' demiş oluyorlardı.
Bu çağrıyı yapanlardan, bu
çağrıya muhatap olanlardan veya bu çağrılara bilinen yanıtları
verenlerden, dahası bu çağrıların muhatapları dışında kalan
ama bütün bu gelişmelerle ilgilenen kim bugün çıkıp da 'Hayır,
bu çağrılardan ve yanıtlardan bu yorumlar çıkarılamaz'
diyebilir?
***
Hal böyleyken, neden taraflar
çıkıp da günlük siyasi yaşamlarında bu yaptıklarının adını
açıkça koymaktan ve tanımlamaktan kaçınırlar?
Örn; İstanbul Beyoğlu
adaylığını kabul ettikten sonra Alper Taş 'Bu Sosyal Demokratlar
ile Sosyalistlerin ittifakıdır' yollu açıklama yaptı; böylece
hem CHP'yi nasıl gördüğünü hem de onunla bu yerde/bu düzlemde
kurulan ilişkiyi nasıl değerlendirdiğini/değerlendirdiklerini
açıkça söyledi.
Peki, Sol ile CHP'nin ilişkilerini
sorguladığımıza göre, CHP'ye değil, doğal olarak HDP'ye de
sormak gerekiyor; 'İttifak' çağrısı yaptığınız CHP'yi nasıl
görüyorsunuz ve yaptığınız bu çağrıyı nasıl açıklıyorsunuz?
Aynı soru HDP ve ÖDP dışında
kalan bazı Sol kişi, çevre, grup ve partilere de sorulmalıdır;
CHP'yi, bugünkü CHP'yi, günlük yaşamınızda gördüğünüz ve
algıladığınız CHP'yi nasıl değerlendiryorsunuz?
Hele bi söyleyin...
***
Şimdi tartışmaya
başlayabiliriz...
18.02.2019/Datça
Mehmet Erdal.
SOL-CHP İLİŞKİLERİ ÜZERİNE
TARTIŞMA NOTLARI...-2
Anımsarsanız, 31 Mart Yerel
Seçim sürecinin hemen başlarında, Ekim 2018'de, MHP, bir süredir
açıktan dillendirdiği istemlerine olumlu yanıt vermeyen 'Cumhur
İttifakı' ortağı (iktidar konumunda olan) AKP'ye, '31 Mart'ta
yapılacak yerel seçimde tek başıma aday gösteririm' yollu resti
çekmiş ve AKP/Erdoğan da, MHP'ye, 'Çektiğin resti gördüm' diye
cevap vermişti.
'Cumhur İttifakı' bileşenleri
arasında bu karşılıklı restleşmenin yaşandığı ve 'Hah
tamam, koptu kopacak, dağıldı dağılacak' diye yaygın bir
beklentinin oluştuğu günlerde, HDP Eş Genel Başkanlarından
Sezai Temelli, HDP Olağan Grup toplantısında, kürsüye çıkmış
ve AKP'ye '...Sayın Öcalan'a tecrit bitmeden barış konusunda adım
atmak mümkün değil. Şimdi bir kez daha dile getiriyoruz. Gelin
masaya oturalım. Muhatabı bellidir. Başka muhataplar arayarak bu
sorunu çözemezsiniz. Gelin bu tecride son verin.'(Sol Haber
Portalı,23.10.2018) yollu çağrı yapmıştı.
***
31 Mart Yerel Seçim sürecinin
gündeme girdiği ve gündemin ilk sıralarına yerleştiği, 'Cumhur
İttifakı' bileşenleri arasında, tam da 31 Mart Yerel Seçim
ekseninde çıkan bir tartışmanın ortasında, tartışmanın
taraflarından birisine (ve hele hele iktidar konumunda olanına)
yapılan bu çağrı nasıl değerlendirilebilir ve yorumlanabilir
(di)?
Bu çağrıyı yapan HDP, bugünden
geriye bakarak, yaptığı bu çağrıyı şu veya bu biçimde
savunabilir.
Ama günlük yaşam içindeki
politik duruşları, gelişmeleri ve (Sol-CHP ekseninde) ilişkileri
sorgulamaya çalışan bu yazı çerçevesinde şunu sormak
gerekiyor; Bilinen koşullarda yapılan bu çağrı, bir adım
sonrasında bir biçimde 'Gelin, birlikte ittifak yapalım' (bu
çağrının gelişmelere göre nasıl bir evrilme yaşadığı da
ayrı bir konu) denilecek CHP'de/CHP'lilerde veya kendi doğru
bildikleri yollarda yürümeye ve 31 Mart Yerel Seçimine yönelik
bir şeyler yapmaya çalışan diğer Sol kişi ve kesimlerde(ÖDP,
TKP, TKİH, SMF...ve başkaları) nasıl değerlendirilmiş,
yorumlanmış ve nasıl bir algıya yol açmış olabilir?
Empati yaparak, lütfen bu soruya
yanıt verelim.
***
HDP, AKP'ye bu çağrıyı yaptı
ve devamı süreçte, gelişmeler HDP'nin çağrısına uygun olarak
mı gelişti?
Hayır.
AKP ile MHP arasındaki denge, şu
an dahi bilinemeyen nedenlerin ve kapalı kapılar ardındaki
gelişmelerin sonucu, yeniden kuruldu; sonrasında, gelişmeler, bilinen çerçevede yaşanmaya başlandı.
***
Diyelim ki, gelişmeler şu an
içinde yaşadığımız yöne evrilmedi; AKP, HDP'den gelen bu
'Muhatabı başka yerde arama' çağrısına olumlu yanıt verdi;
'Hadi bakalım, oturalım masa başına ve görüşelim' dedi...
Düşünün; 31 Mart Yerel Seçim
sürecine girilmiş, herkesin gündeminde ilk sırayı 31 Mart'ta
yapılacak olan yerel seçim almış ve bu koşullarda AKP ile HDP
masaya oturmuş... Sizce o masada ne konuşulacaktı?...Siz
taraflardan birisi olsaydınız, ne konuşurdunuz?
***
Şimdi, kimse, kalkıp da, 'Bunlar
faraziye. Faraziyeler üzerinden tartışmak doğru değil. Geçmişi
kurcalamayalım. Bunun kimseye yararı yok. Önümüze bakalım vb.'
demesin.
Milyonlarca üye ve taraftarı
olan, çok ağır bedeller ödemiş ve ödemeye devam eden, kendince
iddia sahibi olan HDP'nin, attığı her adımı bilerek ve olası
siyasi sonuçlarını hesap ederek, haliyle attığı adımların
doğuracağı olası sonuçları üstlenmeye ve savunmaya hazır
olarak attığını varsaymak gerekiyor.
Haliyle bu soruyu bugün veya
yarın, bu dönemin ele alındığı/alınacağı her an sormanın
yararı var, ama zararı hiç yok.
***
Diyelim ki, AKP ile HDP, bu
koşullarda yeniden kurulan masaya oturdular ve konuşmaya
başladılar: Çağrıya uygun olarak Abdullah Öcalan'ın üzerindeki
tecridi, Danıştay'dan geri dönen 'Andı'(Sol Haber
Portalı/23.10.2018) vb. görüştüler; sıra 31 Mart Yerel Seçimine
gelince 'Haa bak o konuda, herkes kendi yoluna gider' mi, yoksa
'Tamam, madem oturduk, 31 Mart'ta da ortak hareket edelim' mi
derlerdi?
Bilemiyoruz.
***
Devam edelim...
Her iki olası gelişme için de
geçerli olan şu soruyu soruyoruz:
Bir adım sonrasında gündeme
gelecek olan, CHP'ye 'Gelin birlikte ittifak yapalım' çağrısı bu
gelişmelerin neresine oturuyor?
AKP'ye bu çağrı yapılırken,
bir adım sonrasında CHP'ye yapılacak olan çağrı hiç akılda
bile yoktu da, yapılan çağrı yanıtsız kalınca mı gündeme
geldi? Ya da vardı da ikinci dereceden öneme mi haizdi?
Bunları da bilemiyoruz.
***
Her neyse, sonuçta, HDP, yüzünü
( dışındaki Sol kişi ve çevrelere, yani ÖDP'ye, TKP'ye, TKİH'e,
SMF'ye..değil) CHP'ye döndü ve ona, üzerinde konuşup durduğumuz
'ittifak' çağrısını yaptı.
***
HDP, CHP'ye bu teklifi yapınca,
yani yüzünü CHP'ye dönünce, nesnel olarak, CHP'ye 'Bu yerel
seçim sürecinde seni önemsiyorum ve değerli buluyorum. Seninle
yürümek istiyorum.' demiş ve CHP'nin o süreçteki rolünü teslim
etmiş oluyor mu?
Oluyor.
Peki, HDP'nin bu çerçevede
değerlendirdiği bir şeyi(CHP'yi), bir başkası da (ÖDP vb.)
eşdeğerde veya benzer bir şekilde (HDP'den önce veya sonra)
değerlendirmiş olamaz mı?
Olabilir.
O halde sorun ne?...
20.02.2018/Datça
Mehmet Erdal
SOL-CHP İLİŞKİLERİ ÜZERİNE
TARTIŞMA NOTLARI...(3)
31 Mart Yerel Seçim süreci
gündeme gelmeden çook öncelerinden beri geçerli olmak üzere,
kendisini Sol'da gören ve CHP'ye dair değerlendirmeleri
çerçevesinde 'CHP yüzünü Sola değil, Sağa dönsün' diyen
herhangi bir kişi, çevre, grup ve parti var mıdır?
Bilindiği kadarıyla yok.
Bu saatten sonra çıkar mı?
Bilemiyoruz.
Peki, aynı çerçevede, söylem
düzeyinde, 'CHP yüzünü ha Sağa dönmüş ha Sola dönmüş, bize
ne kardeşim?' diyen var mı?
Var!..
***
Kendisini Sol'da tanımlayan
kişilerin, çevrelerin, grupların ve partilerin ezici çoğunluğunun,
CHP'nin yüzünü Sağa değil, Sola dönmesini istediği; CHP'nin
Sola doğru bir yönelim içerisine girmesini sağlamak için uğraş
verdiği, CHP'yi bu çerçevede ikna etmeye çalıştığı ve ona
'Sağa değil, Sola çevir yüzünü; Sağdan, ne sana, ne de ülkeye
herhangi bir yarar yok. Bugüne kadar bunu görüp anlamadın mı?'
çerçevesinde seslendiği söylenebilir mi?.
Evet.
Aksini iddia eden var mı?
Yok...
***
O halde, önceleri 'örtük'
olarak ve belirsiz bir ölçekte, bilahare aleni ve (kendi
ifadeleriyle) 'ülkenin Batısında' HDP'nin CHP'ye yaptığı ve
ısrarla yineleyip durduğu 'Gel, bu yerel seçimde ittifak yapalım'
çağrısı, yukarıda tartıştığımız çerçevede, doğru muydu?
Evet, bence ilkesel olarak
doğruydu.(HDP'nin, CHP'ye yaptığı çağrıda, bu ittifakı
yalnızca ülkenin Batısı ile sınırlaması ise yanlıştı)
CHP'nin, HDP'nin yaptığı bu
çağrıya hiç cevap vermeyerek, yüzünü Sağa dönmeye devam
etmesi ve İYİ PARTİ ile 'Millet İttifakı' temelinde 31 Mart
Yerel Seçimine katılma kararlılığını göstermesi yanlış
mıydı?
Evet, bence yanlıştı.
HDP'nin içinden veya dışından
herhangi bir (kendini Sol'da gören) kişi, çevre, grup ve partiden
yüksek sesle ve dahası çığlık çığlığa, HDP'nin CHP'ye
yaptığı bu çağrıya 'Yanlış.Yapma. İşte sen şusun, busun..'
diyerek tepki gösteren oldu mu?
Bilindiği kadarıyla, olmadı.
Peki, CHP'yi, bu tavrından
dolayı, yani yüzünü Sağa dönme ısrarından dolayı, (yine
kendisini Sol'da görenlerden) eleştiren oldu mu?
Çokkk...
***
31 Mart Yerel Seçimini 'yerel
seçim' olarak değerlendiren, HDP'nin AKP'ye 'Muhatabı başka yerde
arama' çağrısı yaptığı zaman diliminde, gündemde olan yerel
seçime ilişkin kendince bir perspektif geliştirenlerden birisi
olan ve yerelleri, o perspektif çerçevesinde çalışma yapmakta
özgür bırakan (örn: Datça'da Haziran imzasıyla ilk yazılı
'ön seçim' çağrısı, 3 Kasım tarihinde yapılmıştır) ÖDP'nin
yerel İl ve İlçe örgütleri, bulundukları yerde, eğer gerekli
gördülerse CHP İl ve İlçe örgütleri'ne 'ittifak' çağrısı
yaptıkları (örn: Hopa, Şavşat vb...yapılmış, ama Datça'da
böyle bir şeye gerek duyulmamıştır)) veya CHP'den benzeri bir
teklif geldiğinde kabul ettikleri zaman (örn: Beyoğlu), özde,
HDP' nin CHP'ye yaptığı tekliften farklı bir teklif yapmış veya
farklı bir duruş sergilemiş mi oluyorlar?
Hayır.
CHP, aynı CHP; zaman aynı zaman;
ÖDP ve HDP aynı düzlemde yürüyen eşitlerden birileri; teklifler
(farklı ölçeklerde de olsa) içerik olarak aynı...
HDP'nin ve ÖDP'nin CHP'ye
yaptıkları tekliflerin özde farklı olduğunu söyleyen var mı?
Yok.
Peki, farkın olduğuna dair
somut, ikna edici ve inandırıcı açıklamalar yapılamıyor ve
kamuoyunun bilmesi gereken kanıtlar ileri sürülemiyorsa, o zaman,
bu gelişmeler çerçevesinde ÖDP' ye yönelik yapılan bu ağır
suçlamalar ve somut bir bakış açısından yoksun bu
değerlendirmeler neden yapılıyor ve ne anlama geliyor?
***
ÖDP'nin ve HDP'nin, CHP'ye
yaptıkları bu tekliflerden ve akabindeki gelişmelerden dolayı
birbirlerini, resmi söylemde, eleştirmedikleri ve hatta Beyoğlu
örneğinde tanık olunduğu üzere, destek bile verdikleri
söylenebilir.
Bu konuda, bu düzlemde herhangi
bir sorun yok.
Ya da biz göremiyoruz...
***
Kendisini Sol'da tanımlayan
kişilerden, çevrelerden, gruplardan veya partilerden herhangi
birisi kalksa ve hem HDP'yi hem de ÖDP'yi veya varsa başkalarını,
CHP'ye yaptıkları tekliflerden ve akabinde gündeme gelebilecek
gelişmelerden dolayı eleştirse; bu, tutarlılık ve niyet
açısından takdir edilmesi gereken (doğru ya da yanlış, o başka
bir şey) bir yaklaşım olarak görülürdü.
Ama, aynı düzlemde yürüyen
eşitlerin aynı zaman diliminde, aynı siyasal partiye ve aynı
içerikte yaptıkları tekliflerden birisinin teklifine hiç ses
çıkarılmayacak veya mırın kırın edilecek, söylenecek
kelimeler ağızda evelenip gevelenecek; diğerinin teklifine ise
bodoslamadan yüklenilecek, ağza gelen söylenecek, yenilir
yutulur olmayan laflar edilecek...
Bütün bunlara da hiç tepki
gösterilmeyecek, öyle mi?
Yok öyle şey!...
***
Bu, apaçık bir 'çifte
standarttır ve bu 'çifte standart' ile bu teklifleri ve
gelişmeleri yorumlayanlar, bunun nedenlerini açıklamakla
yükümlüdürler.
***
Görünen o ki, ortada 'fırsat,
bu fırsat' deyip, 'üzüm yemek yerine bağcıyı dövmeye
çalışıyorlar' gibi bir durum söz konusu.
Halbuki, her taş yerinde ağırdır
ve her şey, yerinde ve zamanında yapılırsa anlamlıdır.
Gerisi lafügüzaf'dır.
22.02.2019/Datça
Mehmet Erdal
SOL-CHP İLİŞKİLERİ ÜZERİNE
TARTIŞMA NOTLARI...(4)
Yineleyelim; ÖDP Başkanlar
Kurulu üyesi Alper Taş, Hopa ve Şavşat özgülünde, 'ortak aday'
çıkarma ve bunu da 'ön seçim' yoluyla belirleme önerisi
çerçevesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile
(sonuçsuz kalan) bir görüşme yapmış; akabinde, Alper
Taş'ı/ÖDP'yi/Haziran'ı ve CHP'yi hedef alan yoğun bir salvo
ateşi başlamıştı. Bu salvo ateşi, ilerleyen seçim süreci
içerisinde bu kez CHP'den gelen teklif sonrası Alper Taşın
Beyoğlu CHP Belediye Başkanı (ortak)adaylığını kabul etmesi
ile zirveye ulaştı.
Kendisini Sol'da tanımlayan ve
bugün bireyler olarak yaşayan ya da farklı çevrelerde, gruplarda
ve partilerde kendini konumlandıran kişilerden ya da bizatihi bu
düzlemdeki bazı çevre, grup ve partilerden yapılan ve halihazırda
devam eden bu salvo atışları zaman zaman bazılarınca öyle
boyutlara vardırılıyor ki, okuyan, ister istemez 'Yahu, bunlar,
neler yazdıklarının farkındalar mı? Bütün bunları, ne
yazdıklarının farkında olarak ve bilerek mi yazıyorlar?' diye
sormak gereksinimi duyuyor.
***
Bu salvo ateşini açanların
Alper Taş/ÖDP/Haziran için yaptıkları değerlendirmeleri ve
nitelendirmeleri bir yana bırakalım; bu çerçevede söylenenler,
bir kez daha (belki bu kez biraz ifrata vardırılmış olabilir, ki
öyle görünüyor) 'malumu ilam etmek'tir.
Keza, hiç şüphesiz, kendini
Sol'da tanımlayan birisinin (kişi, çevre, grup, parti vb.) CHP
hakkında şu ya da bu biçimde kendine has bir görüşü de
olacaktır; bu görüşler, pozitif ya da negatif içerikli
olabileceği gibi, bazen bir başkasıyla da benzer veya zıt
olabilecektir. (Sol'da ne kadar kişi, çevre, grup ve parti varsa, o
kadar da birbirinden zıt ya da kısmen birbirine benzeyen CHP
değerlendirmesi ve algısı vardır.Yani o kadar...Düşünün.)
Bunlar normal.
***
Normal olmayan, Alper
Taş/ÖDP/Haziran hakkında bu 'malumu ilam' çerçevesindeki
değerlendirmelerin ve nitelendirmelerin, CHP'ye yönelik yapılan
nitelik değerlendirmeleriyle birlikte, bir arada ve birbirleriyle
ilişkili olarak ele alınışında ve onun dile getiriliş
biçimindedir..
***
Bu salvo atışlarında, bu atışı
yapanların bir kısmı, hem Alper Taş/ÖDP/Haziran hem de CHP
hakkındaki düşüncelerini ve nitelik değerlendirmelerini bir
arada, birlikte ve birbirleriyle ilişkili olarak yazarak 'Hey Alper
Taş/ÖDP/Haziran; tamam seni eleştiriyorum ama ne yapıyorsun?
İttifak kurmaya çalıştığın CHP şöyle kötü, böyle
kötü.Yapma, etme...' demiyorlar; yani Sol'da olan ve bugüne kadar
da Sol'da görmediklerine dair herhangi bir şey iddia etmedikleri
ama şu veya bu nedenle eleştirdikleri birisini uyarma/koruma amaçlı
bu atışları yapmıyorlar.
Nereden mi bu sonuca varıyoruz?
Eğer, o amaçla yapsalar, o
atışların hedefleri arasına, aynı CHP'ye aynı ya da benzer
içerikte (hatta, kendi ifadeleriyle ülkenin batısında, yani
merkezi olarak ve daha geniş bir alanda) 'ittifak' çağrısı yapan
HDP'yi de dahil etmiş olmaları gerekiyordu da, ondan; halbuki
böyle bir şey söz konusu değil.
(Haa 'Biz CHP gibi HDP'yi de çok
olumsuz buluyoruz; bu nedenle HDP'yi eleştirmeye bile gerek
duymuyoruz ki, neden uyaralım; ne hali varsa görsün. CHP ile
nereye giderse gitsin' diye düşünülüyorsa, o başka...Amaa öyle
düşünmedikleri biliniyor.)
Peki, ne yapmaya çalışıyorlar?
Gerçekte, CHP üzerinden,
'ÖDP/Haziran zaten şöyleydi, böyleydi. İşte gördünüz;
Kontgerillanın partisi olan, Faşist bir Parti olan CHP ile
birlikte oldu. Onunla hareket ediyor. Layığını buldu. Biz
dememişmiydik...'demeye getirerek ÖDP'yi/Haziran'ı yerden yere
vurarak yıpratmaya çalışılıyorlar.
Yazık!...
***
CHP'yi bu boyutlarda 'uçuk'
sıfatlarla nitelendiren ve değerlendiren kişilerin, çevrelerin,
grupların ve partilerin, günlük politik ya da kişisel
yaşamlarında, CHP'yle/CHP'liler ile bu nitelendirmelerine ve
değerlendirmelerine uygun bir ilişki kurmaları (ya da kurmamaları)
gerekmez mi?
Söylemleriyle eylemleri ya da
söyledikleriyle yaptıkları arasında bir tutarlılık olması
gerektiğine dair bir dertleri varsa, elbette...
Bu konu, bu nitelendirmeleri ve
değerlendirmeleri yapanların ne ölçüde sorumluluk duygusu
taşıdıklarının ve buna uygun davrandıklarının anlaşılması,
keza bunların söylemleri ile günlük politik ve hatta kişisel
yaşamları arasındaki tutarlılıklarının sorgulanması açısından
önemlidir.
Sol'da olduğunu söyleyen ve
'CHP, AKP'den daha tehlikelidir' ya da 'CHP Kontrgerillanın
partisidir, CHP Faşist bir partidir...' diyen bir kişinin,
çevrenin, grubun ve partinin, yani her kim 'ben böyle düşünüyorum'
diyorsa, onun, günlük politik yaşamında, CHP dışında, bu
nitelikte görmediği diğer siyasi kişi ve çevrelerle daha yakın
ilişki içinde olması; günlük yaşamında ise, CHP'liler dışında
ve böyle değerlendirmediği kişilerle oturup kalkması, onlarla
farklı ilişkiler geliştirmeyi tercih etmesi vb.vb... gerekmiyor
mu?
Mantıken, gerekiyor.
Peki, her birimizin politik ve
günlük yaşam çevremizdeki tanık olduğumuz gerçek ne?...
Lütfen, çevrenize bir bakın ve
şimdi kararınızı verin... Ne görüyorsunuz?
25.02.2019/Datça
Mehmet Erdal
SOL-CHP İLİŞKİLERİ ÜZERİNE
TARTIŞMA NOTLARI...(5)
Bu başlıktaki yazılara
başlarken, ilk başta, bir biçimde ifade edilmişti ama sanırım
bir kaç cümle ile meramı daha net anlatmak gerekiyordu; çok geç
değil, bu eksiği giderelim...
***
Bu yazı serisinde 'Sol'
denilince, kendisine Sol, Sosyalist, Devrimci vb. tanımlamalardan
herhangi birisini uygun bulan ve kendisini bunlardan herhangi birisi
ile tanımlayanların; 'CHP' denilince de, bugünkü CHP'nin, bugün
günlük yaşamda algılanan CHP'nin veri olarak ele alındığı;
hem 'SOL'u hem de 'CHP'yi bu gerçeklikte, bu algılama biçimleriyle
ele almanın ve tartışmayı bu düzlemde yapmanın daha gerçekçi
ve sonuç alıcı olacağı daha baştan yazılmıştı.
Bir başka deyişle,
birbirlerinden şu veya bu konuda, şu veya bu oranda farklı olsalar
ve birbirlerini farklı biçimlerde kıyasıya eleştirseler de, bu
yazıda, bir yöntem olarak, konunun daha iyi anlaşılabilmesi
açısından, 'çeper' oldukça geniş tutulmuş; daha baştan,
kendisini bu kavramlarla tanımlayan her kişinin, çevrenin, grubun
ve partinin bu 'Sol çeper'in dışında değil, içinde olduğu
varsayılmıştır. Bu çeperin içinde olduğu varsayılan
'eşitlerden' hiçbirisi, haklar ve sorumluluklar açısından bir
diğerinden ayrı tutulmamış ve değerlendirilmemiş; keza,
ötekileştirilmemiştir.
Tam aksine, böylesi bir yaklaşıma
karşı çıkılmıştır. Yazıların yazılmaya başlama nedeni,
özünde, tam da bu karşı çıkıştır; bu yaklaşımlara,
isyandır.
Bu yazılarda bu 'Sol çeper'in
içinde olduğu var sayılanlardan ve bir diğerine 'çifte
standart'la yaklaşanlardan herhangi birisinin adından dahi
bahsedilmemiş; yalnızca, bu yaklaşımı gösterenlere, her kim bu
yaklaşımla olayları değerlendirmiş ve değerlendirmeye devam
ediyorsa, ona/onlara, bunun nedeni/nedenleri sorulmuştur.
Bir başka deyişle, bu yazıların
amacı, dertleri üzüm yemek olmayan, üzümü yermiş gibi yaparak
bağcıyı dövmeye çalışanlara karşı çıkmak; 'her şeyin
farkındayız, ne yaptığınızı sanıyorsunuz?' diye seslenmektir.
Bundan önceki 4 bölümde de, bu
kolayca görülebilmektedir; o kadar açık ifade edilmiştir.
***
Bu yazılarda bu 'Sol çeper'in
içinde olduğu var sayılanlardan ve yaklaşımları
eleştirilenlerden herhangi bir kişi, çevre, grup ve parti olayları
ve gelişmeleri bizim bu yazılarımızdaki bakış açımız benzeri
( bizim Sol'da gördüklerimizi Sol'da ve Sol içi ilişkiler olarak
değerlendirdiğimiz ilişkileri de Sol içi ilişkiler olarak)
değerlendirmiyor ise, bu durumda, elbette bu yazının diliyle
'ortak bir dil' kullanmıyor ve haliyle, bu yazıların muhatabı da
değildir, denilebilir.
Eğer gerçek böyleyse, bu apaçık
bir şekilde ifade edilmeli ve herkes, her konuda olması gerektiği
gibi, bu konularda da birbirini daha iyi anlayabilmelidir.
***
Bu yazılarda, 31 Mart Yerel Seçim
sürecinde yaklaşımları eleştirilenlerin ve eleştirilenlerin
eleştirdiklerinin hepsi 'Sol çeper' içinde varsayılmış ve o
çerçevede uygun bir dil kullanılmıştır; eleştirilenlerin veya
eleştirilenlerin eleştirdiklerinin bu düzlemde (Sol) görülmemiş
olması halinde, kullanılan dilin de bu olmayacağı çok açıktır.
***
Devam ediyoruz.
***
Bundan önceki 3. ve 4.
bölümlerde, Sol'da olduğu varsayılan bazılarının CHP'ye
yaklaşımları ve nitelendirmeleri bazı açılardan sorgulanmış
ve 4.bölümde 'Sol'da ne kadar kişi, çevre, grup ve parti varsa o
kadar da birbirinden zıt ya da kısmen birbirine benzeyen CHP
değerlendirmesi ve algısı olduğu ifade edilmiştir.
Bu bölümde, bu konuyu biraz daha
derinleştirmek istiyoruz.
***
Kendisini Sol'da gören ve bu
yazılarda da Sol'da olduğu var sayılanlardan bir kişi, çevre,
grup veya parti CHP'ye 'Kontrgerillanın partisi', 'Faşist parti' ve
hatta 'AKP'den daha tehlikeli parti' der ve sonra da, 31 Mart yerel
Seçim çerçevesinde 'Bırakın CHP'yi, ne hali varsa görsün;
yüzünü Sol'a dönmesini isteyip durmayın' derse; hatta, böylesine
değerlendirdiği CHP'ye karşı, böyle görmediği partilerle (örn:
daha az tehlikeli gördüğü AKP'yle) gerekli gördüğünde
işbirliğine giderse tutarlı bir yaklaşım ve davranış
sergilemiş olur mu?
Evet!
Peki, CHP'yi hem böylesine
kendisine (haliyle Sol'a) uzak ve negatif değerlendiren hem de 31
Mart Yerel Seçim sürecinde CHP'nin HDP ile ittifak yapmasını,
olmadı (kendince/Sol açısından) 'uygun' aday göstermesini
istemesi/beklemesi; bu beklentiler gerçekleşmeyince de 'CHP tu
kaka' demesi, nasıl değerlendirilir?
Tutarsızlık!
***
Kendisini Sol'da gören bir kişi,
çevre, grup veya parti hem CHP'yi böyle 'uzak'/negatif bir olgu
olarak değerlendiriyor hem de ondan böylesi (HDP ile ittifak,
'uygun' aday gösterme, yüzünü Sol'a dönme vb.) isteklerde
bulunuyor/beklentiler içerisine giriyorsa, bu tavır,
'tutarsızlığın' dışında, başka bir açıdan da
değerlendirilebilir mi?
Evet!.
Nasıl?
CHP'yi söylemde 'uzak/negatif'
olarak değerlendirenler, gerçekte, CHP'yi hiç de öyle
değerlendirmediklerini, bu biçimde de olsa ikrar etmiş oluyorlar;
çünkü, hiç bir kimse, çevre, grup ve parti, kendisine hiç de
uzak görmediği kişi, çevre, grup ve partilerden isteyebileceği
bazı şeyleri, kendisine oldukça 'uzak' olduğunu söylediği kişi,
çevre, grup ve partilerden istemez.
Ne derler bilirsiniz; Ayinesi
iştir kişinin lafa bakılmaz!
***
Bu yazı çerçevesinde, şimdilik
şunu söyleyebiliriz; söylemde kim ne derse desin, gerçek hayatta,
CHP, Sol'un içinde değil, tamam, ama Sol'a çok uzak da
görülmemektedir... (Sol'un farklı kesimleriyle olan 'görece'
yakınlığı ve uzaklığı göz ardı edilemez; ama bu, bu
yaklaşımın içerisindeki bir ayrıntıdır; yaklaşımın bu
çerçevede olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz)
Söylemde bunun aksini
söyleyenler/söylemeye devam edecekler açısından da (hadi bazı
'nevi şahsına münhasır' olan 'eksantrikleri' pas geçelim),
gerçek böyledir...
Böyle olmasa, içinde yaşanılan
31 Mart Yerel Seçim sürecinde, kendisini Sol'da görenlerce
dillerine en çok pelesenk edilen; ne yapacağı merak konusu olan;
attığı her adım tartışılan; kurduğu ilişkiler veya
reddettiği öneriler ile en çok gündem konusu yapılan; bir
biçimde ittifak teklifinde bulunulan... dahası, etkinliklerde
kapısı çalınan; dirsek teması kurulmaya çalışılan; Sol'dan
ayrılanların (bazı istisnalar dışında) ilk uğrak yeri (oraya
geçtiklerinde bile hala Sol'da olduğunun söylenmesi 'cabası') CHP
olur muydu?(Daha da ayrıntılı yazmaya gerek var mı?)
27.02.2019/Datça
Mehmet Erdal
SOL-CHP İLİŞKİLERİ ÜZERİNE
TARTIŞMA NOTLARI...(6)
Epey bir zaman öncesi katılan ve
kendini konumlandıran Sol, Sosyalist, Devrimci vb. kişilere,
çevrelere, gruplara ve partilere ek olarak, 24 Haziran 2018 Genel
Seçimleri hemen öncesi dönemde de kendisini aynı ya da benzer
şekilde tanımlayan bazı kişi, çevre, grup ve partiler de
kendilerince savundukları nedenlerle HDP'ye katılmış ve
kendilerini HDP içinde yeniden konumlandırmışlardı.
***
İşte pek çok Sol, Sosyalist ve
Devrimci kişilerin, çevrelerin, grupların ve hatta partilerin
farklı zamanlarda içinde yer aldığı HDP, 2018 yılı Ekim
ayında, 'Cumhur İttifakı' bileşenleri olan AKP ile MHP arasında
'ipler koptu kopacak', 'Cumhur ittifakı dağıldı dağılacak'
denildiği bir anda, ittifakın ortağı olan ve 'iktidar' konumunda
bulunan AKP'ye, Eş Genel Başkanlarından Sezai Temelli'nin ağzından
'Muhatabı başka yerde arama...Gel masaya oturalım' (23 Ekim 2018,
Sol Portal/ Cumhuriyet. Mobil) yollu bir çağrıda bulunmuştu.
Ülkemiz politik atmosferinin 31
mart 2019 Yerel Seçimi'ne endekslenmeye başladığı bir zaman
diliminde AKP ile MHP'nin karşılıklı olarak çektikleri restler
sırasında HDP'nin AKP'ye yaptığı bu çağrı karşılık
bulmamış; AKP ile MHP yeniden yeni bir dengede buluşarak 'Cumhur
İttifakı' şemsiyesi altında yerel seçime katılma kararı almış;
akabinde, HDP yüzünü (Sol'a değil) CHP'ye dönmüş; 'örtük'
olarak, (o günlerde flu olan) bir 'ittifak' yapmanın zeminini
araştırmaya koyulmuş; ilerleyen süreçte, CHP, HDP'nin bu 'örtük'
çağrılarını duymamazlıktan gelip, İYİ PARTİ ve SAADET PARTİ
ile yeniden 'Millet İttifakı'nı oluştuma çalışmalarında ısrar
edince (SAADET yanaşmamış ve ittifak CHP ile İYİ PARTİ arasında
gerçekleşmiştir), HDP, bu kez, 31 Mart Yerel Seçimi'ne yönelik
tavrını netleştirdiği için olsa gerekir, CHP'ye, açıktan,
kendi ifadeleriyle 'ülkenin batısında ittifak' çağrısı yapmaya
başlamış.....ve ısrarcı da olmuştu.
***
Soyutlama düzeyinde çok kısaca
özetlenen bu süreçte, HDP'nin izlediği bu 'ittifaklar' ve 31 Mart
Yerel Seçim çizgisi üzerine, bu yazı çerçevesinde, neler
söylenebilir?
***
*İçinde yer alan Sol, Sosyalist
ve Devrimci kişiler, çevreler, gruplar ve partiler nedeniyle de
'Sol'da olduğu varsayılması gereken (ki bu yazıda baştan beri
öyle kabul edilmiştir) HDP'nin, hele hele 31 Mart Yerel Seçim
sürecinin hemen başlarında, AKP'ye 'Gel masaya oturalım' çağrısı
yapması sorunludur.
*'Cumhur İttifakı' ve 'Millet
İttifakı' bileşenleri gibi, HDP'nin de, 31 Mart Yerel Seçimini,
var olduğu 'Yerel Seçim' düzleminde değil, 'Genel Seçim'
düzleminde ele alması ve o düzlemde bir çizgi izlemesi
sorunludur.
*HDP'nin CHP'ye 'ittifak' çağrısı
yapması doğru ama bu çağrıyı (bir yönüyle yukarıdaki
yaklaşımı çerçevesinde, ülkeyi iki farklı kesimde ele alarak),
kendi ifadeleriyle, yalnızca 'ülkenin batısı' ile sınırlaması
yanlıştı.(Keza 'örtük' olarak çağrılar yaptığı ilk
başlarda izlediği yollar ve yöntemler de sorunluydu)
*HDP'nin, yüzünü CHP'ye
dönerken, kendi dışındaki Sol, Sosyalist ve Devrimci kişileri,
çevreleri, grupları ve partileri pas geçmesi veya CHP'ye yapılan
'örtük' ya da 'aleni' çağrının içinde bir unsur olarak
değerlendiriyor algısına yol açması yanlıştı. ( HDP'nin
CHP'ye yaptığı bu çağrıları, HDP içinde konumlanan Sol,
Sosyalist ve Devrimci kişilerin, çevrelerin, grupların ve
partilerin nasıl değerlendirdikleri; onların Hopa, Şavşat,
Beyoğlu...çerçevesindeki gelişmelere yaklaşımlarını test etme
açısından ayrıca önemlidir; haliyle öğrenmeye değerdir.)
*HDP'nin yaptığı 'ittifak'
çağrılarının, bu çağrıların yapıldığı zeminin 'Yerel
Seçim' olması nedeniyle, her yerelin kendi özgülünde ittifak
ortaklarıyla belirlenecek somut bir program etrafında sağlanması
yerine, Belediye Başkan adaylarının ve Meclis Üyelerinin
paylaşılması (tıpkı 'Cumhur' ve 'Millet İttifakları'
bileşenlerinin yaptığı gibi) çerçevesinde düşünülmüş bir
ittifak algısı (bazı istisnai yerler dışında, sahadaki emareler
bu doğrultudadır) yaratılması yanlıştı.
***
HDP'nin, bu yerel seçim sürecinde
de gözlemlenen bu tartışmalı politik çizgisinin, asıl olarak,
iki nedenden kaynaklandığı söylenebilir:
1-HDP, farklı zamanlarda içine
katılan Sol, Sosyalist ve Devrimci kişiler, çevreler, gruplar ve
partiler nedeniyle olsa gerek, kendisini 'Solun odağı' olarak
görüyor ve böyle bir perspektifle hareket ediyor; çevresine bu
perspektifle bakıyor, böyle bir algı oluşturmaya çalışıyor ve
dışındakilerden de bu algı çerçevesinde bir tepki bekliyor.
Bir başka deyişle HDP ve
HDP'liler, dışlarında var olan Sol, Sosyalist ve Devrimci
kişileri, çevreleri, grupları ve partileri aynı düzlemde yürüyen
'eşitler' olarak görmüyor; dahası, 'eşit' olarak
görmediklerinden, bu yaklaşımı kabul etme temelinde kendileriyle
ilişki kurmalarını bekliyor. (Akla ziyan bir yaklaşım ama, bu
konuda, bu yerel seçim sath-ı maili'nde, Datça'dan Dersim'e kadar
yaşananlar çerçevesinde, sayısız kanıtlar göstermek
mümkündür.)
2-Kendisini, hem böyle 'Solun
Odağı' olarak gören hem de Ortadoğu'da yaşanan çatışmalar
ekseninde var olan ve/veya olasılık dahilinde bulunan gelişmeler
çerçevesinde konumlandırmaya çalışan HDP, bu ülkede olup biten
her şeye bu noktadan bakıyor; haliyle hiç olmayacak bir anda
AKP'ye 'Gel masaya oturalım' diyebiliyor, arkasından, AKP'ye
yaptığı bu çağrının nasıl algılanmış ve ne tür tepkilere
yol açmış olabileceğini hiç sorgulamadan veya hiç önemsemeden,
CHP'ye, bir biçimde 'ittifak' çağrısı yapabiliyor; yani HDP,
'Sol' bir çizgi ile 'Ulusal' bir çizgi arasında kararsız, iki
arada bir derede, gidip-geliyor; dışarıdan bakan birisinin kolayca
göremeyeceği nedenlerle olsa gerek, hangi yönü ağır basarsa,
dümeni o yöne çeviriyor; son dönemde ise ağırlıkla ikinci
çizgi öne çıkmış olarak hareket ettiği gözleniyor.
(Kendisini böyle konumlandıran
HDP'nin, önümüzdeki dönemde Ortadoğu'da gözlemlenebilecek
gelişmeler çerçevesinde nasıl bir evrilme geçirebileceği ve
haliyle, HDP içerisinde yer alan Sol, Sosyalist, Devrimci vb.
kişilerin, çevrelerin, grupların ve partilerin de bu evrilme
karşısında nasıl bir tepki gösterebilecekleri dikkatle izlenmeye
değer gelişmeler olacaktır.)
***
31 Mart akşamı Yerel seçim
sonuçları ne olursa olsun, HDP'nin veya HDP içinde yer alan Sol,
Sosyalist, Devrimci vb. kişilerin, çevrelerin, grupların ve
partilerin bu belirsiz, sorunlu ve ikircikli olduğu söylenebilecek
çizgiyi, sorgulaması kaçınılmazdır. (Bu ise, bir yönüyle
SOL-HDP ilişkilerinin, günlük politik gelişmeler çerçevesinde
sorgulanması demektir.)...
Şimdilik bu kadar!...
01.03.2019/Datça
Mehmet Erdal
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder