26 Aralık 2019 Perşembe

2019.09.21.YEREL YÖNETİMİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE 1-7

  Hiç yorum yok

     YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/
     DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM YARATALIM 
     MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE -1
     24.08.2019 tarihli (12.) bölümde, 'Kent Konseyi' yönetimine bağlı ve 'kent konseyinin çalışma gruplarından' birisi olarak kurulabilecek 'Mahalle meclisleri' konusunu ele almış ve özet olarak; kent konseyi üyelerinin, yaşadıkları yerleşim birimlerinde (mahallelerinde) var olan 'ortak/toplumsal' ('bireysel' değil) sorunlarının (örn: çevresel, alt yapı...) bir biçimde çözümünü sağlamak amacıyla 'kent konseyi yönetimine bağlı' bir örgütlenme biçimini ('mahalle meclisi') gündeme getirmeleri, bu örgütlenme biçimini hayata geçirmeleri ve var olan sorunlarını bu örgütlülük çerçevesinde çözmeye çalışmaları halinde, bu adımın, (aynı amaca yönelik başkaca ve daha iyi bir örgütlenme biçiminin olmadığı) öncesi dönemle kıyaslandığında, o yerleşim biriminde, 'pozitif' bir adım olacağını ve haliyle, desteklenmesi/içinde yer alınması gerektiğini; ancak, bu 'mahalle meclisinin 'Var olan toplumun hem merkezi hem de yerel düzeyde demokratikleştirilmesinin ve Demokratik bir toplum yaratılmasının temel örgütlenme biçimlerinden birisi olarak (Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverlerce) önerilen ve tartışılan' 'meclisler' olmadığını, bu iki örgütlenme biçiminin farklı örgütlenme biçimleri olduklarını... söylemiştik.(Bknz:a.g.y.)
     ***
     Kent konseyi yönetimine bağlı çalışma gruplarında birisi olarak kurulması önerilebilecek ve kurulacak bir mahalle meclisi, var olan ortak/toplumsal sorunların, o yerleşim biriminde yaşayanların, kendilerinin dışında olduklarını düşündükleri kurum ve kuruluşlarca (örn: yerel yönetim ve onun organlarınca) ya da kişilerce değil; asıl olarak, (kent konseyi dolayımıyla da olsa) kendilerinin aktif olarak içerisinde yer alacakları süreçlerde kapsamlı ve köklü bir biçimde çözülebileceğini bilince çıkartması, bu doğrultuda pratikler yaşatması (ya da bunu başarabilmesi) ve elbette, bu yaşanan sorunlara bir biçimde çözüm getirebilmesi nedeniyle, önemlidir.
     Kent konseyi üyesi bazı 'mahalle sakinleri' tarafından (tamamen 'iyi niyetle' ve 'gerekli' olduğuna inanılarak) kurulması öngörülen ama kurucularıyla sınırlı kalan/kitleselleşemeyen/mahalleliyi kucaklayamayan (örgütleyemeyen) ya da 'kağıt üzerinde' kurulduğu ile kalan ve o kurulduğu yerleşim birimindeki yaşayanların günlük yaşamlarında 'elle tutulur ve gözle görülür' bir 'araç' haline gelemeyen ya da 'kurulmasıyla yok olması' bir olan vb.vb... bir 'mahalle meclisi' girişimi ise, hem kent konseyi ve hem de kurulmasının gündeme getirildiği mahalleli açısında hiç bir anlam ifade etmez ve dahası, 'örgütlenme' konusunda 'umutsuzluk' yaratan ve bu duyguyu yaygınlaştıran bazı olası gelişmeleri tetikler.
     ***
     Halihazırda, kent konseyini (ilgili yasal mevzuat/yönetmelik nedeniyle) fiilen yöneten ve yönlendiren 'belediye başkanının', kent konseyi yönetiminin ya da 'kent konseyinin bir çalışma grubu' olarak 'mahalle meclisini' kuran ve içinde yer alan kent konseyi üyelerinin/mahalle sakinlerinin bu düzlemdeki inisiyatiflerinin tamamen dışında; bu düzlemdeki çabalar da dahil olmak üzere, toplumsal mücadelenin bir aşamasında ('olmazsa olmaz' bir şekilde) gündeme gelebileceği öngörüsüyle daha bugünden bazı Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverlerce önerilen, dillendirilen, teorik açılımları yapılmaya çalışılan 'Meclisler' (Halk, Mahalle, Sokak, Okul, İş yeri...meclisleri) ise, özellikle ilk başlarda ve bazı yönlerden, yukarıda sözünü ettiğimiz 'mahalle meclisi' ile 'biçimsel' benzerlikler taşısa da, özde, çok farklıdır ve asla 'aynı/eş/benzer/aynı içerikte vb.' olarak ele alınamaz ve değerlendirilemez; farklı bir düzlemde ele alınması gereken bu 'meclisler', özet olarak ''...bütün kuralları meclis üyelerince ortaklaşa belirlenen, yetersiz kaldığında yine aynı meclis üyelerince değiştirilen; tamamen meclis üyelerine ve kurulduğu yerde yaşayan halka karşı sorumlu olan; yerel ve merkezi otorite ve de yalnızca mahallede yaşayanlarca çözülebilmesi olası bütün sorunları kendisine 'iş' edinen bir örgütlenme biçimidir; yerel düzeyde gerçek bir 'ortak iradeyi' ifade eder.''(Bknz: a.g.y.)
     ***
     Bazı belediye başkanlarınca, yönetiminde oldukları yerel yönetimin sınırları içinde var olan sorunların çözümünün sağlanabilmesinde 'esas alınacak örgütlenme biçimleri' arasında sayılan ve kurulması teşvik edilen, bazı yerleşim birimlerinde ise kent konseyi yönetimlerince kurulması doğrultusunda adımlar atılan ve bazı yerlerde de, bazı kent konseyi üyelerince, farklı nedenlerle kurulması için çaba sarf edilmesi gerektiği dillendirilen 'mahalle meclisleri' ile bir başka düzlemde önerilen ve savunulan 'Meclisler' konusunu, bugünden yarına, '...yaşanacak olan olası algılama yanlışlıklarını, kafa karışıklıklarını ve bugünden öngörülemeyecek daha başka sıkıntıları düşünerek..'(Bknz:a.g.y.), tartışmaya açmak ve tartışmak gerekiyor.
     Haydi başlayalım !
     21.09.2019/Datça
     Mehmet Erdal

     YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/
     DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM YARATALIM 
     MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE 2
     Bugüne kadar 'Yerel yönetim', 'Belediye meclisi', 'Kent konseyi'...vb. başlıklar altında tartışırken, gerçekte, yerel düzeyde de olsa 'Örgüt'ü ve 'Örgütlenme'yi tartışıyoruz; bunun böyle olduğunun kolayca anlaşıldığını ve bilindiğini düşünüyoruz.
     ***
     Ancak, 'Örgüt'ü ve 'Örgütlenme'yi afaki düzeyde ya da sorunları yaratan ve bu konumlarını her yolu deneyerek korumaya ve sürdürmeye çalışanlar açısından değil, tam aksine, içinde yaşanılan toplumsal düzende var olan sorunlardan mağdur olanlar açısından tartışmaya ve tartıştırmaya çalışıyoruz; bu yazıları okuyanlar açısından, bu, bilinen bir şey olmalıdır.
     ***
     Eğer, herhangi bir yerde bir sorun ya da sorunlar varsa, çok doğal olarak bir de o sorunun ya da sorunların bir müsebbibi ya da müsebbipleri ve haliyle, bu sorunun ya da sorunların yarattığı mağduriyetler ve o mağduriyetleri yaşayan mağdurlar da vardır.
     Bu mağdurlar, yaşadıkları bu mağduriyetlerden kendilerini korumak, etkilerini en aza indirmek veya bu mağduriyetleri ve dahası buna yol açan kaynağı da ortadan kaldırmak için bir araya gelmeye çalışıyorlarsa buna 'örgütlenme', bir araya gelip somut bir şeyler yaratabiliyorlar ise, buna da 'örgüt' diyebiliriz.
     Bu çerçevede, mağdurlarca ve/veya mağdurlar için önerilen ve yaratılmaya/oluşturulmaya çalışılan bütün örgütlenme biçimleri, önerenlerin keyfiyetine değil, mağdurların içinde yaşadıkları koşullara ve bu koşullarda mağdurların neler yapmak istediklerine bağlıdır; bir başka deyişle, 'örgütlenmek', bir gereksinimin ve zorunluluğun ifadesidir.
     ***
     Var olan mağduriyetlerin niteliği, boyutu ve çeşitliliği yaratılacak örgütlenmenin niteliğini, boyutunu ve çeşitliliğini belirler; bir başka deyişle, sorun/sorunlar(mağduriyet/mağduriyetler) ile yaratılacak örgüt/örgütler arasında doğrudan bir ilişki vardır ve bunun aksi düşünülemez. (İmece'den derneğe, sendikadan partiye kadar var olan veya yaratılabilecek bütün örgütlenmeler bu kapsamdadır.)
     (Herhangi bir sorunu ya da sorunları olmayan ya da var olan sorununun tamamen kişisel olduğunu ve bunu da, bir başkasına gereksinim duymadan kendi başına çözebileceğini söyleyenler ya da var olan sorunlarını 'kader' olarak görenler ve haliyle herhangi bir şey yapmayı düşünmeyenler ya da herhangi bir şey yapmaktan 'sıtma görmüş' gibi korkanlar ve bu nedenle parmağını bile oynatmaktan kaçınanlar vb. için burada yazılanlar, elbette geçerli değildir.)
     Bu kadar basit...
     ***
     Tartışma konumuz olan 'Mahalle meclisleri' de, bu çerçevede gündeme gelen ve tartışılması gereken örgütlenme biçimlerindendir.
     28.09.2019/Datça
     Mehmet Erdal


     YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/
     DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM YARATALIM 
     MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE -3
     Egelilerin bildiği ve yaygın olarak kullandıkları, Aydın/Germencik yöresinin, yörenin özgün şivesiyle söylenen bir 'kargı (kamış)' tekerlemesi vardır; bilen bilir, çok hoş bir tekerlemedir; 'Gagı va, gagıcık va/Gagıdan gagıya fak va/Gagı va beli bükülüyo/Gagı va deli dövülüyo'(Bknz: Google/Ali Nihat Özer-Antoloji.Com).
     Tekerleme içinde Germencik, Umurlu, İmamköy, Erbeyli...kargılarının birbirinden farklı olduğu ve bu farkların da neler olduğu çok esprili bir şekilde anlatılır; hiç bir yörenin kargısı küçümsenmez ama ısrarla, her yörenin kargısının kendine özgü belirleyici bir özelliği olduğu vurgulanır; bir başka deyişle, bir kargının hangi yörenin kargısı olduğu, bu özelliğine bakılarak anlaşılır; afaki varsayımlarla değil...
     ***
     Tartışma konumuz olan 'mahalle meclisleri' de benzer durumdadır.
      ***
     İster yerel yönetimin (belediye başkanının), ister yerel yönetimden (belediye başkanından) görece bağımsız hareket eden kent konseylerinde kent konseyi yönetiminin 'yukarıdan aşağıya', isterse mahalle sakini olan bazı kent konseyi üyelerinin çabalarının ve diretmelerinin sonucu 'aşağıdan yukarıya' doğru kurulmuş olsun; nasıl kurulmuş olursa olsun; kent konseyi yönetimine bağlı bir çalışma grubu olarak herhangi bir mahallede kurulan 'mahalle meclisi', eğer öncesi dönemde, o mahallede aynı işlevi gören 'eş' ya da 'daha iyi' bir başka örgütlenme biçimi yok ve haliyle, orada, o güne kadar var olan bir boşluğu dolduruyor ise; böylesi bir durumda, bu atılan adım, pozitif bir adımdır.
     Haliyle, önceki bölümlerde de (24.08.2019/17.-21.09.2019/18. bölümler) yazmıştık; bu 'mahalle meclisleri', desteklenmeli ve içinde yer alınmalıdır; bunun aksini düşünmek olası değildir.
Yerel yönetim, mevcut yerel yönetim örgütlenmelerinin ve çalışma yöntemlerinin görece dışında ve ilerisinde bir yaklaşımın ifadesi olan bu 'mahalle meclisi' örgütlenmesi ile o mahalledeki 'yerel yönetim ile çözülebilecek' sorunları (mahalleliyi de sorunların çözüm sürecine katarak) hem daha kapsamlı ve kalıcı bir biçimde hem de var olan iş yükünü hafifleterek çözmeye çalışabilir; mahalleli ise, üyesi olduğu ya da 'bizim meclisimiz' diyerek içselleştirdiği ve varlığını kabullendiği, haliyle çalışmalarını kah desteklediği kah bilfiil çalışmalarına katıldığı bu 'mahalle meclisi' ile mahallenin, yine 'yerel yönetim düzeyinde çözülebilecek' sorunlarının hem daha kapsamlı ve kalıcı bir biçimde hem de daha kolayca çözülmesini sağlayabilir.
     ***
     Kent konseyi yönetiminin bir çalışma grubu anlamında kurulabilecek bu mahalle meclisi eğer yerel yönetimin, kent konseyi yönetiminin ve mahalledeki kent konseyi üyelerinin (her üç kesimin) nazarında 'gerekli bir örgütlenme' değilse, bunlardan birisi ya da ikisi bu örgütlenmeyi 'gereksiz' görüyorsa; öte yandan, bu üç kesimin 'gerekli bir örgütlenme' olarak görmesine ve kurulması için çaba göstermesine karşın, mahalleli, bu mahalle meclisini, şimdilik ya da hepten 'gereksiz' görüyorsa; onu, kurucu iradeye karşın (şu veya bu nedenle) benimsemiyor, kabullenmiyor ve içselleştirmiyor ise; kuruluşuna ve çalışmalarına farklı biçimlerde destek ve üye olarak da katılım göstermiyorsa; böylesi hallerde, bu mahalle meclisi girişimi 'kadük' olmaya mahkumdur.
     ***
     Demokratik bir yöntemle (kent konseyi yönetimine bağlı) kurulması başarılacak ve demokratik bir işleyişe sahip olarak çalışmalarını sürdürecek bir mahalle meclisi ise, gücünü, o mahallede yaşayan ve var olan toplumsal (şu veya bu ölçüde ortak) sorunlarının ancak el birliğiyle daha kalıcı, kapsamlı ve kolayca çözülebileceğine inanan ve bu çerçevede taşın altına elini koymaya hazır insanlarından alacaktır; bu güç, aynı zamanda, onun kitleselleşebilmesinin, kalıcılaşabilmesinin ve çalışmalarından sonuç almasının da asli unsuru olacaktır.
     ***
     Bu biçimiyle tartışma konumuz olan mahalle meclisi, bütün yetkisini kent konseyi yönetiminden /kent konseyi yönetmeliğinden ve üyesi olacak olan mahalleliden alır; kurulma süreci de dahil olmak üzere mahalleliye ve yanı sıra kent konseyi yönetimine karşı sorumlu olur; kent konseyi yönetmeliği çerçevesinde çalışmalarını yürütür; faaliyet alanı, yerel yönetimin çözebileceği ve/veya çözmesi gereken her türlü sorundur.
     ***
     Bu mahalle meclisinin niteliği ve bu ayırt edici özellikleri, daha baştan, kurulmaya başlandığı andan itibaren, kurucu kent konseyi üyeleri tarafından mahalleliye söylenmek zorundadır.
     Bunun nedeni şudur:
     Mahalleli, mahallesinde kurulacak olan mahalle meclisinin niteliğini, gücünü, yetkilerini, işlevini...kısacası, bu kurulacak olan mahalle meclisinin mahalleye 'hayır'mı yoksa 'şer'mi getireceğini; çalışmalarına karşı çıkmanın mı yoksa destek vermenin mi; seyirci kalmanın mı yoksa bir biçimde çalışmalarına katılmanın ve hatta bu katılımı üye olarak yerine getirmenin mi kendisi ve mahalleli açısından daha doğru olacağını...ilk evvel kurucularının ağzından duyduğu bilgilerle düşünmeye ve sorgulamaya başlar; sonrasında, mahallesinde gözünün önünde olup bitene bakar; kararını verir; konumunu ve tavrını belirler.
     Dahası, mahallesindeki mahalle meclisinin çalışmalarının ve bizatihi mahalle meclisinin kendisinin süreç içindeki gidişatı çerçevesinde gündeme gelecek başarının ya da başarısızlığın nedenlerini, mahalle meclisi ile ilgili birinci ağızdan (kurucu üyelerden) edindiği ve dağarcığına yerleştirdiği bu bilgiler ışığında daha sağlıklı bir biçimde yapabilir.
     05.10.2019/Datça
     Mehmet Erdal

     YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/
     DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM YARATALIM 
     MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE -4
     Kent konseyinin bir çalışma grubu olarak kurulması gündeme getirilen ve kurulmaya başlanan mahalle meclisi, daha baştan, kurucularının ve mahallelinin zihinlerinde her türlü 'kuşku'dan azade bir konumda olur; çünkü, kurulmasına çalışılan bu mahalle meclisi, yasa koyucu tarafından yasal olarak tanımlanmış ve bütün yerel yönetimlerce kurulması önerilmiş kent konseyinin bir çalışma grubu olarak kurulmaktadır; haliyle, yasa koyucu (devlet) tarafından 'meşru'dur; yerel yönetimin (belediye başkanının) kent konseyine ve mahalle meclisine yaklaşımına bağlı olarak şu veya bu ölçüde desteğine sahiptir; bir başka deyişle, bu mahalle meclisi, mahallelinin karşısına, bir anlamda, devletin,yerel yönetimin ve kent konseyinin gücünü arkasına alarak, tabir-i caizse, onların gölgesinde çıkar ve çalışmasını yürütür; bu durum, bazı yönlerden, bu mahalle meclisine, hiç de küçümsenmeyecek bir avantaj sağlar.
     ***
     Özellikle yerel yönetimin ve kent konseyinin şemsiyesi altında çalışmalarına başlayan bu mahalle meclisi, ilk anlarda mahalleliye vereceği 'yerel yönetim arkamızda' imajı ve bilahare var olan sorunların çözümünde yerel yönetimden göreceği (farklı ölçeklerde de olsa) maddi (araç-gereç, insan) ve manevi destek ile mahallede 'bir çekim merkezi' olmayı oldukça kolay başarabilir.
     Yerel yönetimin bu desteği devam eder ve mahalle meclisi de 'ne oldum delisi' olmadan (mahalleliyle birlikte ve mahalleliyi sorunların çözüm sürecine katarak var olan sorunları çözme) 'kitle çizgisini koruyarak çalışmalarını sürdürebilirse, hiç şüphesiz 'çekim merkezi/çözüm merkezi' olmaya da devam eder.
     ***
     Farklı yerlerde farklı tarihlerde örneklerine tanık olunduğu üzere, şu ya da bu nedenle, bir gün, yerel yönetimin (ve haliyle, mevcut kent konseyi yönetiminin) desteği azalır ya da tamamen kesilirse ya da yerel yöneticiler değişir ve kent konseyine ilke olarak karşı olan yenileri yönetime gelirse, evet böylesi bir durumla karşılaşılırsa, böylesi koşullarda, o güne kadar var olan mahalle meclisi ya da mahalle meclislerinin 'kaderi' ne olur?
     Mahalle meclisini kendi yaşadığı mahallede kuran kent konseyi üyelerinin bütün iyi niyetlerine ve (diyelim ki hatasız) çabalarına karşın, eğer bir gün böylesi bir durum ile karşılaşılırsa, bu mahalle meclisinin/mahalle meclislerinin ayakta durması ve çalışmalarını sürdürmesi çok zor, hatta olanaksız olmaz mı?
     ***
     Kent konseyinin bir çalışma grubu olarak mahallesinde mahalle meclisini kurmaya çalışan bütün kent konseyi üyeleri, bir gün böylesi bir durumla karşılaşabileceğini öngörerek ve böylesi bir durumla karşılaştığında ne yapacağını düşünerek hareket etmelidir.
     Böylesi bir durumla karşılaşıldığında 'Harç bitti, yapı paydos'mu denilecek ya da başka bir şey mi?
     Evet, ne denilecek?
     ***
     ((Gerçekte, baştan beri ona 'avantaj' sağlayan (onu 'ayakta tutan') yönü (yerel yönetimin maddi ve manevi gücünü arkasına alarak ve onun şemsiyesi altında çalışmasını sürdürmesi), aynı zamanda, onun 'dezavantaj'lı yönüdür; bir başka deyişle, bu biçimde kurulan bir mahalle meclisi, bu 'dayanak' (yerel yönetim/kent konseyi yönetimi) onun arkasında varsa vardır, yoksa yoktur; bu durum, her şeyin yolunda gittiği normal zamanlarda değil, işlerin yolunda gitmediği böylesi anlarda gözle görülür ve yaşanılır bir gerçeklik olur, denebilir mi?))
     12.10.2019/Datça
     Mehmet Erdal

     YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/
     DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM YARATALIM 
     MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE -5
     Kent konseyi, konuyla ilgilenenlerin çok iyi bildiği gibi, tarihsel olarak, kurulmasına karar verildiği ülkelerde, egemen (muktedir) olan ('yasa koyucu/devlet' düzeyindeki) güçler tarafından (farklı ülkelerde var olan biçimleriyle) formüle edilmiş ve yasalaştırılarak kabul edilmiş bir örgütlenme biçimidir.
     ***
     Egemenler,''...tarihsel süreç içerisinde farklı zamanlarda, farklı ülkelerde, farklı kişiler ve kesimlerce...'' eleştirilen yerel yönetimlerin (Belediyelerin) eleştirilere konu olan eksikliklerini ve yetersizliklerini, gün gelmiş, kabul etmeye başlamışlar; bu kabul etmelerinin ve (eleştirenlerin istediği çerçevede değil, kendilerinin 'yeterli' gördükleri çerçevede) gidermeye çalışmalarının bir ifadesi olarak 'Ne yapmalı?/Ne yapılabilir?' sorusunu tartışmaya başlamışlar; nihayetinde, bugün tanık olduğumuz ve farklı yönleriyle tartışmaya çalıştığımız kent konseyini bir örgütlenme biçimi olarak formüle etmiş ve ''...bilahare farklı ülkelerde, farklı zamanlarda ve görece birbirinden farklı biçimlerde...'' yasalaştırarak uygulamaya geçmişlerdir. (15.06.2019.Bknz: Kent konseyleri üzerine tartışma notları/2. Bölüm)
     ***
     Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverlerin örgütlemeye ve örgütlü bir güç olarak tarih sahnesinde yerlerini almalarını sağlamaya çalıştıkları mağdurlarla birlikte yönelttikleri eleştirilerinin bir sonucu olarak egemenlerce gündeme getirilen bu kent konseyi karşısında ne yapmaları ve nasıl bir tepki göstermeleri gerekiyor(du)?
     Bir başka deyişle Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverler, yaşadıkları ülkelerde, kendilerinin bir tartışma konusu olarak ('Savunduğumuz ideolojik ve teorik görüşler açısından doğru mu ya da yanlış mı?' diyerek) önlerine koymadıkları; egemenlerce, somut bir olgu olarak gündeme getirilen bu 'kent konseyi' karşısında nasıl bir tavır ortaya koymalılar(dı) ki bu tavır 'doğru' ve 'olması gereken' bir tavır olarak algılansın ve genel kabul görsün(dü)?
     ***
     Bugüne kadar yaşanılan süreçte, kent konseyi ile ilgili olarak Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtsever kişi ve kesimler arasında, başlıca, 3 farklı yaklaşımın var olageldiği söylenebilir:
     1- Kent konseyinin, egemen güçlerce, var olan yerel yönetim modelinin bir biçimde ('sistem/düzen' içinde kalınarak) devam ettirilmeye çalışılması amacıyla önerildiği ve yasalaştırılarak kabul edildiği; bu nedenle, ideolojik ve teorik olarak savunulmasının mümkün olmadığı; reddedilmesi ve 'elimizin tersiyle' bir kenara itilmesi gerektiği...(Ki, açıkça söylenemese de, kent konseyinin olmadığı/kurulmadığı yerlerde yaşayan Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverlerin bu konuda hiç 'kapak kaldırmamalarının'; kent konseyinin var olduğu yerlerde ise ondan uzak durmalarının ya da 'kerhen/şeklen' ilgilenmelerinin altında yatan asıl neden, onlardaki bu yaklaşımın varlığıdır.)
     Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverler tarafından kent konseyine yöneltilen haklı ve doğru bir eleştirinin ifadesi olan bu yaklaşım, var olan yerel yönetimin 'Devrimci' alternatifinin somut olarak ortaya konulamadığı ve yaşanılan bir gerçeklik haline getirilmediği koşullarda dillerden düşürülmediğinde ('sığınılacak' bir liman olarak görüldüğünde), gerçekte, yapılan, 'pasifizmin' bir ifadesi olan 'Sol lafazanlık'tan başka bir şey değildir. (Eğer, derdimiz, gerçekte 'örgütsüzlüğü' savunmak ve meşrulaştırmak değilse, istenilen örgütlenmenin yaratılamadığı koşullarda 'En kötü örgüt, örgütsüzlükten daha iyidir.' Böylesi koşullarda doğru olan da, var olan örgütlenmenin içerisine girip çalışmaktır.)
     2- Devlet tarafından kurulması (yasal olarak) öngörülen ve yerel yönetimler tarafından bir biçimde desteklenerek kurulmaya çalışılan/kurulan kent konseyinin (ve çalışma gruplarının) var olan haliyle ya da günlük hayatta bazı istenmeyen sorunlara yol açan yönlerinin yasal düzeyde düzenlenerek var olmaya devam edebileceği ve yerel yönetimi ilgilendiren sorunların bu örgütlenmenin yardımı ile daha kolay çözülebileceği...Başka bir örgütlenme biçimine gerek olmadığı...(Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverlerinin etkinliğinin yetersiz olduğu halihazırdaki koşullarda, bu anlayışın, var olan kent konseylerinde önemli bir ağırlığa sahip olduğu söylenebilir.)
     '' Mevcut (Kapitalist) sistemin/düzenin 'reforme' edilerek devam etmesinin (hem sistemin önceki dönemine ve hem de 'Sosyalizm'e göre) 'daha iyi' olacağı...'' düşüncesinin bir yansıması olan bu yaklaşım, günlük yaşamda tanık olunan bütün 'ilericilik, radikallik vb.' söylemlerine karşın, özünde, var olan yerel yönetim modelinin(sistemin/düzenin) devamının savunulmasından başka bir şey değildir. 
     (Yerel yönetim tartışmalarında, a-Var olan yerel yönetimin yanında kent konseyinin olması yeterli midir? ve b-Var olan yerel yönetimin yerine daha başka bir yerel yönetim modelinin geçirilmesi gerekli midir? sorularına verilecek yanıtlar can alıcıdır;turnusol kağıdı, gibidir.)
     3- Evet '' 'Kent Konseyi', var olan Yerel yönetimin yetersizliklerinin eleştirisi üzerinde yükselmiş ve bu yetersizliklerin giderilebilmesi çerçevesinde (yani somut bir gereksinime bağlı olarak) tarih sahnesine çıkmış ve önerilmiş...'', tir, dolayısıyla ''...var olan 'Temsili Demokrasi'nin (Belediye yönetimlerinin) 'daha demokratik' (katılımcı, şeffaf, çok sesli vb.) bir yönde evrilmesine/ dönüşmesine katkıda bulun''an '' 'pozitif' bir öneri ve 'örgütlenme biçimi' olarak kabul edilmeli, haliyle sahiplenilmelidir.'' (Bknz:a.g.y)
     Evet, halihazırda yürürlükte olan ilgili yönetmeliklere göre, ülkemizde var olan kent konseylerinin oldukça 'biçimsel/şekli' (adeta 'ucube') bir örgütlenme biçimi olarak tanımlandığı; pek çok yönden, mutlaka ve acilen yeniden tanımlanmaya gereksinimi olduğu; bunun yapılabilmesine bağlı olarak daha işlevsel olabileceği de...söylenebilir.
     Ama, evet ama, bu da yeterli değildir.
     Kent konseylerini kuran ve ona destek veren yerel yönetimlerin (Belediye başkanlarının) şu veya bu nedenle desteklerini çektikleri ya da yerel yönetime (Belediye başkanlığına) kent konseyine (ve alt çalışma gruplarına) karşı olan yenilerinin seçildiği; var olan kent konseyinin (ve alt çalışma gruplarının), kurulu oldukları yerde yaşayan yurttaşların sorunlarını çözmekte yetersiz kaldıkları ve yurttaşlarca bunun yüksek sesle dillendirildiği; demokratik bir toplumsal mücadelenin yükseldiği ve yurttaşların var olan taleplerinin yerel düzeyden merkezi otoriteye yöneldiği, yerel ve merkezi sisteme yönelik taleplerinin iç içe geçtiği..vb.vb. hallerde ne önerilecektir ve neden önerilecektir?
     İşte, 'zurnanın zırt dediği yer', tam da burasıdır.
     Böylesi durumlarla karşılaşıldığında 'Harç bitti, yapı paydos!' mu denilecek ve 'evlere' dönülecektir ya da tam aksine, bugünden de dillendirilen, savunulan ve önerilen örgütlenme biçimlerinin yaşama geçirilmesine mi çalışılacaktır? Ve bu örgütlenmeler, hangi yaklaşımın somut bir ifadesi olacaktır?
     Bir başka deyişle, kent konseyi yokken ya da varken, yurttaşların sorunlarının çözümünde yetersiz kalındığı hallerde 'Ne yapalım? Elimizden başka bir şey gelmiyor' mu denilecek ya da ''...yaşayan her bireyi '' yerel yönetimin ''sahibi birer özne olarak gören ve var olan sorunları onlarla birlikte çözmeye çalışan, bunu sağlamanın yol ve yöntemlerini bulan ve uygulamaya sokan;...'' yeni ve bugün var olandan farklı bir yerel yönetim modelinin temelini de oluşturan 'Meclisler'mi gündeme getirilecektir?(Datça'da Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?/Birleşik haziran Hareketi-Datça)
     Evet, ne yapılacaktır?
     3.yaklaşıma göre, yapılması gereken, 'Söz, Yetki ve Karar hakkının' yalnızca yurttaşlarda olacağı 'Meclisler'i (İş yeri, Fabrika, Okul, Sokak, Cadde, Mahalle; Gençlik, Kadın, Emekli, Aydın-Sanatçı...vb.) yaşanılır bir gerçeklik haline getirmeye çalışmak olmalıdır.
     ''Evet, günlük yaşamımızda tanık olunan sorunların köklü ve kalıcı çözümü bu anlayıştadır, bize gerekli olan budur ve işin sırrı da buradadır.''(Datça'da Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?/Birleşik Haziran hareketi-Datça)
     (Kent konseyi yönetimine bağlı ve onun alt çalışma gruplarından birisi olarak kurulacak olan 'Mahalle meclisleri', bu çerçevedeki bir örgütlenme biçimi değildir.)
     ***
     Öyleyse, her şeyin yolunda gittiğinin var sayıldığı süreçte de, 3. yaklaşımın dilinin açık ve net olması; 'ayırt edici' yönlerini vurgulaması ve bunun nedenlerini ortaya koyması gerekir.
     Şimdi, tartışma konumuz olan 'Mahalle meclisleri' özelinde, tam da bu noktadayız.
     19.10.2019/Datça
     Mehmet Erdal


      YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/
     DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM YARATALIM 
     MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE -6
     'Kent konseyi' gibi 'Kent konseyi' bünyesinde kurulabilecek 'Mahalle meclisleri' de Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverler'in, kendilerinin, 'doğru mu ya da yanlış mı?' diye tartışmak için önlerine koydukları 'teorik bir önerme' değil; iradeleri dışında gündeme getirilen ve haliyle 'somut bir olgu' olarak ele aldıkları ve tartıştıkları bir örgütlenme biçimidir.
     Öncelikle, bunu bilmek gerekiyor.
     ***
     Bu 'Mahalle meclisleri', tıpkı bir parçası oldukları 'Kent konseyleri' gibi, kuruldukları yerlerdeki bazı nedenlere bağlı olarak, görece birbirinden farklı özellikler gösterebileceklerdir; ama bu, kimseyi yanıltmamalıdır; bu farklılıklar öze ilişkin olmayacaktır, göreceli olacaktır; bu konumdaki bütün 'Mahalle meclisleri', özde, aynı olmak zorundadırlar; çünkü, aksi bir durum, (hepsi de aynı yönetmelik çerçevesinde kurulan 'Kent konseylerinin birer alt organı olacağı için) olası değildir.
Hiç şüphesiz, bu düzlemdeki 'Mahalle meclisleri', kurulmasının önerildiği yerlerde önerildiği ya da kurulmaya çalışıldığı/kurulduğu yerlerde ise var olan halleriyle somut olarak ele alınmalı ve tartışılmalıdır; doğru olan budur.
     ***
     Yasa koyucu tarafından 2006 yılında çıkarılan ve 2009 yılında da güncellenen 'Kent konseyi yönetmeliğinde açıkça tanımlanmasa da (farklı yerel yönetimler tarafından kurulması) gündeme getirildiğinde ('Kent konseyinin ruhuna uygun bir öneri olduğu için) hiç de yadırganmayan bu 'Mahalle meclislerinin, var olan yönetmeliğin 'ruhu' esas alınarak kurulması halinde, 'Kent konseyinin mahalle özgülündeki bir 'izdüşümü' olması kaçınılmazdır.
     Hal böyle olunca, 'Kent konseyi' için yapılan bütün değerlendirmelerin ve yöneltilen eleştirilerin, özü itibarıyla, bu konumdaki 'Mahalle meclisleri' için de geçerli olduğu/olacağı söylenebilir.
     ***
    Yeterince anlaşılamadığı ve bilince çıkarılamadığı için, ikide bir yazıp duruyoruz; tarihsel olarak 'Kent konseyi', var olan yerel yönetimlerden şikayetçi olan mağdurların dile getirip durdukları eksikliklerin ve yetersizliklerin egemenlerce/devletçe/yasa koyucularınca bir biçimde (mağdurların istedikleri biçimde değil, kendi uygun gördükleri ölçüde) karşılanmaya çalışılmasının bir ifadesi olarak gündeme getirilmiş ve yasalaştırılmış bir örgütlenme biçimidir; haliyle, bir bütün olarak, var olan yerel yönetimin 'alternatifi' olarak değil, 'yardımcısı/var olan boşluğu doldurmaya aday' (düzen/sistem içi) bir örgütlenme biçimi olarak tasarlanmış, formüle edilmiş ve bu çerçevede (ilgili yönetmelikle) yasal bir statüye kavuşturulmuştur.
     Dahası, ülkemizdeki siyasi iktidar/yasa koyucu, 2005 tarihinde 5393 sayılı Belediyeler yasasının 76. maddesinde kabul ettiği kent konseyine 2006 yılında ilgili yönetmeliği çıkarırken ve bilahare 2009 yılında bu yönetmeliği güncelleştirirken (ülkemizde bu örgütlenme biçiminin gerekliliğine inanmamanın ama muhtelif nedenlerle kabul etmek ve yasalaştırmak zorunda kalmanın sonucu olsa gerekir) oldukça 'içten pazarlıklı' davranmış; başka ülkelerde tanık olunan benzerlerinin çok gerisinde, merkezi otoritenin denetiminde ve yerel otoritenin fiili yönetiminde 'bürokratik, şekli/biçimsel' ve tabir-i caizse 'ucube' bir 'Kent konseyi' tanımlaması yapmıştır.
     Bir başka deyişle, yasa koyucu, ilgili yönetmeliği çıkarırken, adeta, yasallaştırdığı ve ülke genelinde kurulmasını önerdiği 'kent konseyinin, gerçekte, kurulmasını ve kurulduktan sonra da, doldurmaya aday olduğu (tarihsel olarak kurulmasının nedeni olan) boşluğu doldurmasını değil; kurulup kurulmamasının keyfiyete tabi olmasını; kurulsa bile işlevsizleşmesini; bir hevesle ve 'toplumsal ideallerle' içinde yer alanların ve çalışmak isteyenlerin 'bürokratik' mekanizma içinde boğulup gitmesini, canından bezmesini, yılmasını ve giderek uzaklaşmasını; ya merkezi otoritenin denetiminde ve yerel yönetimin/otoritenin fiili yönetiminde (onun istediği ve onayladığı çerçevede) çalışmayı kabullenmesini ya da bu tür girişimden uzak durmasını ve haliyle bu girişimin gerekçesi olan 'toplumsal' (demokratik, katılımcı ve şeffaf...yerel yönetim) ideallerinin gerçekleştirilmesi hayallerini 'rafa kaldırmasını; daha açık ifade etmek gerekirse, 'Kent konseyinin kurulmasından çok kurulmamasını...amaçlamış gibidir.
     ***
     Bırakın 'Kent konseyinin' tarihsel olarak ortaya çıkış öyküsünü araştırmayı ve öğrenmeyi, yerel yönetimin yasal dayanaklı 'Gelin, katılın ve çalışın!' çağrısı üzerine bir hevesle içinde yer aldıkları örgütlenmenin yasal çerçevesini çizen ilgili yönetmeliği bile okumayan/okuma gereği duymayan ve bilahare tanık oldukları gelişmeler karşısında ise şaşkın bir biçimde sessizce kendi kabuğuna çekilen katılımcıların, gerçekte, daha baştan, yukarıda özetlediğimiz bu gerçeği bilmeleri ve bunu bilerek çalışmalara katılmaları elzemdir.
     ***
     İşte, 'Kent konseyi'ne bağlı olarak kurulacak bir 'Mahalle meclisi' de, eğer 'Demokratik' ve örgütlenmesi istenen yurttaşları sürecin öznesi olarak gören ve kabul eden 'Katılımcı' bir bakış açısının değil, 'statükocu/yasalcı' ve 'bürokratik' bir bakış açısının ürünü olarak önerilir ve mahallelerde kurulmaya çalışılırsa, tıpkı bağlı olduğu örgütlenme biçimi gibi 'bürokratik, şekli/biçimsel' olmak...zorundadır.
     ***
     Her koşulda, böyle bir 'Mahalle meclisi' kurulabilir mi? Eğer kurulmak isteniyorsa, evet!
     Peki, böyle kurulacak bir 'Mahalle meclisi' iş yapar mı? Merkezi otoriteyle ve özellikle de yerel yönetimle/otoriteyle işbirliği yaptığı ve 'uyumlu' çalıştığı sürece evet; ama, bir yere kadar!
Sol, Sosyalist, Devrimci, Demokrat ve Yurtseverler böyle kurulan bir 'Mahalle meclisi' içine girip çalışabilirler mi? Evet, çalışabilirler! Çalışmalıdırlar da!
     Peki, böyle kurulan/kurulması önerilen bir 'Mahalle meclisini' teorik olarak savunabilirler mi?             Elbette, hayır!
     Neden?
    Çünkü, onların savundukları başka bir 'Mahalle meclisi' vardır ve o meclis, o mahallede yaşayan ve gönüllüce bu meclis çalışmalarına katılan özgür bireylerden oluşur; yalnızca mahalleliye hesap verir; mahallede yaşayan yurttaşların yaşamlarını ilgilendiren her konuda söz, yetki ve karar alma hakkı yalnızca ona aittir; onun üzerinde başkaca bir güç, haliyle çözemeyeceği (elbette sahip olduğu güç ve olanaklar ölçüsünde) hiç bir sorun yoktur.
     O, en alt düzeydeki 'yerel iktidar organı'dır.
     26.10.2019/Datça
     Mehmet Erdal

      YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/
     DEMOKRATİK BİR YEREL YÖNETİM YARATALIM 
     MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE -7
     Kent konseyine bağlı 'Mahalle meclisleri' kurma önerisini gündeme getiren ve bu doğrultuda girişimlerde bulunan 'sosyal demokrat' nitelikli belediye başkanlarının ve/veya kent konseyi yürütme kurulu üyelerinin 'Sol' kültürden ve Sol'un geçmişteki mahalle çalışmalarından etkilendiğine; bu etkilenmenin bir sonucu olarak 'Sol'a ve Sol'un uygulamalarına öykünmeye çalıştıklarına ve bu öykünmenin bir sonucu olarak da bu öneriyi gündeme getirdiklerine hiç şüphe yoktur.
     ***
     ('Bürokratik sosyalizm'i savunanlar ve 'Sol lafazanlar' dışındaki) 'Sol' açısından (Siyasi hareketlerin, mahallelerde, 'siyasi çalışmanın bir parçası' anlamında ilk adımda kurmaya çalıştıkları 'Mahalle komitesi' değil) 'Mahalle meclisleri', çok kısa olarak özetlemek gerekirse; mahalleli yurttaşların özgür iradeleriyle bir araya gelecekleri ve var olan sorunlarını birlikte tartışmak, çözüm yollarını bulmak ve bu doğrultuda adımlar atmak da dahil olmak üzere ortak yaşamlarına dair her konuda söz, yetki ve karar alma haklarını kullanabilecekleri; toplanma, tartışma, karar alma ve alınan kararları hayata geçirme süreçlerinde uymaları gereken bütün kuralları kendilerinin belirleyecekleri ve gerekli hallerde gerekenleri değiştirebilecekleri ve yerlerine yenilerini koyabilecekleri; kendileri ve mahalleli yurttaşlar dışında kimseye hesap vermek zorunda olmayacakları yerlerdir.
     Mahalle meclisleri, 'Sol' açısından, savunulan ve ülkemizde yaşanılan bir gerçeklik haline getirilmeye çalışılan 'Demokrasi' mücadelesinin 'olmazsa olmaz'ı ve tabiri caizse, 'vücut bulmuş' halidir.
     Bu nedenle masa başında değil, 'Demokrasi' mücadelesinin içinde yer alanlar tarafından mücadelenin yürütüldüğü süreçte bir biçimde gündeme getirilerek (mücadelenin bir sonucu olarak) kurulmaya başlanabilir; mücadelenin gelişmesine bağlı olarak da farklı biçimlere bürünerek ileriki aşamalara evrilebilir ya da geriler...ve bir sonraki 'bahar'da da, topraktan fışkıran çiçekler gibi yeniden gündeme gelirler ve boy vermeye başlarlar.
     ***
     'Sol'un savunduğu ve önerdiği bu 'Mahalle meclisi' ile kent konseyinin bünyesindeki bir örgütlenme biçimi olarak kurulması öngörülen 'Mahalle meclisi' arasında 'ad' ve bazı biçimsel benzerlikler dışında 'öz'e ilişkin herhangi bir ortak ya da benzer yönün olduğu söylenemez.
     Demokrasi mücadelesinde aktif olarak yer alan mahalleli yurttaşların 'iradesini/örgütlü gücünü' ifade eden 'Mahalle meclisi' ile (tabir-i caizse) 'icazetli' bir örgütlenme biçimi olan kent konseyinin bünyesinde 'icazetlinin icazetlisi' olarak kurulması öngörülen 'Mahalle meclisi', birbirinden çok farklı iki ayrı düzlemde kurulması öngörülen (birbirinden çok farklı) iki örgütlenme biçimidir.
     Bu kadar açık ve net!
     ***
     Peki, 'Sol'dan etkilenmenin ve 'Sol'un mahalle çalışmalarına öykünmenin bir sonucu olarak 'sosyal demokrat' belediye başkanlarınca ve/veya kent konseyi yürütme kurulu üyelerince gündeme getirilen 'kent konseyine bağlı mahalle meclisinin kurulma sürecinde izlenecek yöntem konusunda ne öneriliyor?
    • 'Sol'un mahalle/kitle çalışmalarında izlediği yola (kabaca da olsa) benzer bir biçimde (Mahalleliyle oturup konuşma, bu örgütlenme biçiminin gerekliliğini anlatma ve tartışma, kurulma sürecine her aşamada ve her yönüyle katılımlarını sağlama vb.) bir yol mu?
    • 1944 yılında Ankara valisi olan Nevzat Tandoğan'a atfedilen 'Bu ülkeye komünizm gelecekse, onu da biz getiririz!' (Bknz: Google) söyleminde simgeleşen 'Kendini her şeye muktedir gören ve kendisinin her şeyi en iyi bildiğini sanan' bir yaklaşım mı?
    • Ya da...???
     Hangisi?
     ***
     İşte bu da, tartıştığımız 'kent konseyine bağlı mahalle meclisi' kurulması önerisinin yapıldığı yerde tanık olunabilecek ve haliyle tartışılabilecek (hiç şüphesiz, tartışılması da gerekli olan) bir şeydir.
     (Şimdilik, bu kadar!)
     02.11.2019/Datça
     Mehmet Erdal

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder