2018.09.14.ÖRGÜT DEDİĞİN NEDİR Kİ (6.Bölüm)
'ÖRGÜT' DEDİĞİN NEDİR Kİ ? (6.
Bölüm)
Bu bölgeye geldikten ve 'uyum
sorununu' bir ölçüde de olsa çözdükten sonra, bu bölgede,
oldukça geniş bir alanda faaliyetlere katılmaya ve katkıda
bulunmaya başladım.
Bu çok geniş (Omurca'dan Avgan'a
kadar, Ağustos başı itibarıyla ise, 'sorumlu' konumundaki iki
arkadaşın Ankara'da yakalanması sonrası doğan 'boşluk'
nedeniyle ve hele 12 Eylül sonrası koşullarda Karahallı, Sivaslı
ve Banaz'a kadar olan) alanda bana verilen görev ve benim
üstlendiğim 'konum' nedeniyle ( buradaki mücadelenin başlaması
ve sonrasında yaşanan süreç içerisinde de bizzat yer almadığımı
veya yaşananlara dair birebir tanıklığımın bulunmamasını da
eklersek), bu bölgedeki köylerde var olan 'günlük yaşama' ve bu
günlük yaşamın 'örgütlenmesi' ve 'yönlendirilmesi'ne
(özellikle 'Karık' belgeselinin ele aldığı Büyükkayalı'da
yaşananlara) dair çok ayrıntılı şeyler yazabilmem pek mümkün
değildir. (Bu köyde/köylerdeki 'günlük yaşam' ve bu 'günlük
yaşamın 'örgütlenmesi' ve 'yönlendirilmesi' konusu, bir
'belgesel'in boyutlarını aşan bir konudur ve hala araştırılmayı,
derleme yapılmayı, analiz edilmeyi ve üzerine, dünden bugüne/yarına
tezler yazılmayı beklemektedir.)
Benim, asıl olarak, o
köyde/köylerde 'sorumlu' olarak bulunan arkadaşlarla sohbetlerden
tartışmalardan ve bazı birebir gözlemlerden/yaşadıklarımdan
anımsadıklarım kadarıyla bu köylerde, bu arkadaşlarım veya
onların yönlendirdiği/görevlendirdiği kişilerce farklı
alanlarda farklı çalışmalar yapılıyordu.
Bu çalışmalara, o köylerden
yetişen ve 'bir adım' öne çıkan arkadaşların yanı sıra, köy
dışından olup da 'devrimci çalışma' anlamında veya bazı başka
nedenlerle bu köylere geçici veya benim gibi 'uzun süreli' olarak
gelen/gönderilen pek çok kadın-erkek arkadaş da katılıyor ve
'farklı' sorumluluklar üstleniyorlardı.(Ege'deki pek çok devrimci,
farklı nedenlerle, mutlaka bir dönem bu köylerde kalmış ve bu
çalışmalara bir biçimde katılmıştır.)
Büyükkayalı köyünde bir 'Halk
Odası' vardı (ki 12 Eylül sonrası 'Karakol' olarak
kullanılmıştı), diğer bazı köylerde ise, bize yakın olan veya
bizimle birlikte hareket eden ailelerden bazılarının evleri
(fiilen) Halk Odası gibi değerlendiriliyor/kullanılıyor ve
toplantılar o evlerde yapılıyordu.
Ulubey Merkez'de bir 'Tüketim
Kooperatifi' kurulmuştu ve (anımsadığım kadarıyla) Omurca ve
İnay'da da 'benzer' birer (fiilen) 'Kooperatif' bulunuyordu.
Uşak/Ulubey denilince, o döneme
ilişkin akla gelen iki 'konu/soru'dan ilki 'Komünler'dir.(İkincisi
'Kurtarılmış Bölge' ve bu çerçevede 'silahlı' gruplar'dır).
'Karık' belgeseli'ne de konu
olan, Büyükkayalı köyü'ndeki 'Komünler', benim gözlemlediğim
kadarıyla, asıl olarak, 1979 Ocak ayında yaşanan ve iki kişinin
öldürüldüğü çatışmanın ardından, faşistlerin köyden
sürülüp çıkarılması sonrası dönemde gündeme gelen köye
yönelik 'faşist saldırılar' koşullarında, oldukça 'yoksul'
sayılabilecek köyde, toprağın ekilmesinde ve yetiştirilen ürün'ün
toplanmasında yardıma gereksinimi olan ailelerin, 'bu sorununu'
'yardımlaşma/dayanışma ve birlikte olma/birlikte hareket etme'
çerçevesinde çözebilmek için (devrimciler tarafından) gündeme
getirilmiş/önerilmiş ve uygulamaya geçilmiş bir deneyimdir.
'Komün', akla 1871 yılında
Paris'te yaşanan ve 60 gün süren (sonrasında bütün dünya'da
ezilen halkların 'umudu' ve 'özlemi' olan) 'işçi cumhuriyeti'ni
getirse ve bu çerçevede (savunma, eleştirme veya kötüleme/mahkum
etme amaçlı) yapılan değerlendirmelere neden olsa da, gerçekte,
Anadolu köylülerinin geleneklerinden olan 'İMECE'nin (bu 'çalışma'
ve 'örgütlenme' biçiminin), oradaki devrimciler tarafından bir
biçimde yorumlanmasından ve orada, o dönemde yaşanan koşullara
(formüle edilebildiği kadarıyla) uydurulmasından (ama 'Komün'
olarak adlandırılmasından) başka bir şey
değildi.(Nitekim,'Karık'ta, bir kişi bu olayı 'İMECE' diye
değerlendiriyor.)
Farklı koşullarda ortaya çıkan
farklı sorunların, o sorun'dan/sorunlar'dan etkilenen ve o
sorun'un /sorunların ortadan kaldırılmasından çıkarı olan
kesimlerce 'ortaklaşa' hareket etme anlayışı çerçevesinde
gündeme gelen 'İmece'nin ( bu 'çalışmanın' ve 'örgütlenmenin')
ne kadar süreceğini, o sorun'un/sorunların çözüm süreci ve de
bu sürece katılanların (devam/tamam anlamında) vereceği karar
belirler.
Eğer,'ortaklaşa çözüm'
sürecine katılanlar, sorun/sorunlar çözüldüğünde 'tamam'
derse 'biter'; ama bu yaşananlardan hareketle, var olan veya olasılık
dahilinde olan başka sorunların çözümünde de aynı şekilde
hareket etmeye ve bu birlikteliği devam ettirmeye karar verirlerse,
bu 'İmece'( örgütlenme) farklı katılımlarla farklı biçimler
alarak devam edebilir.
Sonrasında, sürece katılanlardan
bazıları veya çoğunluğu, bu sürecin kendilerine bir yararının
olmadığını veya artık bunun içerisinde olmaya devam etmek
istemediklerini söylerlerse, 'İmece'den ('örgütlenme'den)
çekilebilirler ve 'İmece', geride kalanlarla devam eder veya biter.
Bu süreçte, 'İmece'nin
devamından yana olanların 'ayrılanları' ikna çabaları veya
'yeni katılımcıları' ikna çabaları çok önemlidir ve bu
oldukça sabır ve emek isteyen bir 'iş'tir.
Bu süreçte, 'ayrılmak'
isteyenlerin veya 'ayrılanların' iradelerinin 'yok sayılması' ve
sürecin 'her şeye rağmen' devamının sağlanmaya çalışılması
veya sağlanması, olacak ve savunulacak bir şey değildir.( Daha
fazla ayrıntıya girmek, bu yazının amacını aşmak olur).
Nitekim, (bir yıl önceki
uygulamalarda yaşananların devamı anlamında) benim orada
bulunduğum dönemde, bu 'Komün' deneyimi sırasında bazı
tartışmaların yaşandığının ve bazı köylülerin, farklı
nedenlerle 'gayri memnun' olduklarının ve 'Komünler'den
ayrıldıklarının bana söylendiğini anımsıyorum.
(Burada, bu anlatılanlara ek
olarak söylenebilecek tek şey, Büyükkayalı köyündeki
'Komünler' deneyiminde ve keza diğer köylerdeki
'yardımlaşma-dayanışma' çabalarında, örneğin; Küçükkayalı,
Hanyeri...ve bizatihi katıldığım 1980 yaz aylarındaki İnay
köylerinde...oralarda bulunan 'Devrimciler'in bu sürece 'tek
taraflı ve karşılıksız' olarak 'katkılarının' da olduğudur.)
'Komünler' deneyimi, artısı ve
eksisi ile, var olan sorunları 'ortaklaşa çözme' ve 'ortak bir
yaşamı'
örgütleme doğrultusunda atılmış
(bu yönüyle, 'komşu/geleneksel' köyde olup bitenden 'farklı bir
yol'da yürüme 'iradesi' ve 'pratiğinin' ifadesi olan) 'devrimci
bir adım' olması nedeniyle, mevcut sistem savunucularınca
'tehlikeli' ve 'yok edilmesi' gereken bir şey olarak
değerlendirilmişti.
15.09.2018 Datça
Mehmet Erdal
Mehmet Erdal
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder