2018.12.02.ÖRGÜTLENMEK BİR İHTİYAÇTI(R) (Geç kalmış zorunlu bir açıklama)
'ÖRGÜTLENMEK' BİR
İHTİYAÇTI(R).!(Geç kalmış zorunlu bir açıklama)
Örgütlenmek, keyfiyete tabi bir
olay değildir.
Önce bunu bilelim.
***
Eğer, yaşanılan bir yerde
herhangi bir sorun/sorunlar varsa, haliyle o sorun'un/sorunların
yarattığı mağduriyet/mağduriyetler ve o mağduriyetleri yaşayan
mağdurlar da vardır.
Bu mağdurlar, yaşadıkları bu
mağduriyetlerden kendilerini korumak, etkilerini en aza indirmek
veya bu mağduriyeti/mağduriyetleri ve dahası buna yol açan
kaynağı da ortadan kaldırmak için bir araya gelmeye
çalışıyorlarsa buna 'örgütlenme', bir araya gelip somut bir
şeyler yaratabiliyorlar ise, buna da 'örgüt' diyebiliriz.
Bu kadar basit...
***
Var olan mağduriyetlerin niteliği,
boyutu ve çeşitliliği yaratılacak örgütlenmenin niteliğini,
boyutunu ve çeşitliliğini belirler; bir başka deyişle,
sorun/sorunlar ile (mağduriyet/mağduriyetler,) yaratılacak
örgüt/örgütler arasında doğrudan bir ilişki vardır ve bunun
aksi düşünülemez. (İmece'den derneğe, sendikadan partiye kadar
var olan veya yaratılabilecek bütün örgütlenmeler bu
kapsamdadır.)
Elbette, sorunu/sorunları
çözmeye çalışmak ve dahası, kaynağı ile birlikte ortadan
kaldırmak gibi bir niyetimiz varsa...(Sorunu/sorunları ve haliyle
böylesi bir derdi/dertleri olmayanlar veya olmadığını
söyleyenler için burada yazılanlar, elbette geçerli değildir.)
***
Bu, bütün zamanlar için geçerli
bir önermedir.
***
1980 Öncesi dönemde, biz (DG/DY),
belli bir perspektifle hareket ederek, içinde yaşanılan
(Anti-Faşist Mücadele) koşullarda ve günlük yaşam içinde, o
günkü bilgilerimiz ve bir önceki kuşağın deneyimlerinden
çıkarabildiğimiz dersler ışığında var olan sorunu/sorunları
kaynağı ile birlikte ortadan kaldırabilmek için yola çıktık;
1975'ten 1981'e (hadi 1984, 1986'ya) kadar olan süreçte, bir sonraki
gün bir önceki günden daha iyisini yapmaya çalışarak 'yol'
aldık, somut ve işe yaradığı/sonuç aldığı pratikte
gözlemlenebilen (konumuz çerçevesinde, 'örgütlenmeler'
doğrultusunda) somut adımlar attık ama bir gün geldi ve
'istenileni/yeterli olanı' yaratamadan yenildik; yaratılabilenler
de yok oldu gitti...( Savunmasında 'Tarih bizi örgütlendiğimiz
için değil, örgütlenemediğimiz için yargılayacaktır' diyen
arkadaşımız, bir biçimde bu gerçeği ifade etmiştir.)
***
Ben, 9 (dokuz) bölüm halinde
yayınlanan ve 'yerelde yaşananlar/yerele yansıyanlar' çerçevesinde
yazdığım yazıda ('ÖRGÜT' DEDİĞİN NEDİR Kİ?/DEVRİMCİ
YOL'DA DEVRİM grubu)), kronolojik sıralamaya sadık kalarak ve
olabildiğince (kendime/kendimize ve yaşananlara) 'liberal'
davranmadan, bu süreci 'notlar' şeklinde özetleyerek anlatmaya ve
aktarmaya çalıştım. (Devamı anlamındaki CEZAEVİNDE ÖRGÜT
DEDİĞİN NEDİR Kİ? de bir süre sonra yayınlanacak)
***
DG/DY olarak (o dönemde)
yaratabildiklerimizi, bugünden geriye doğru (bugünkü bilgi
birikimimiz ve deneyimlerimiz çerçevesinde) bakarak 'tu kaka' etmek
(küçümsemek, 'yenilgi'den hareket ederek işe yaramadığını
söylemek, 'o tarihsel koşullar değişti' diyerek elinin tersiyle
bir kenara itmek...ve haliyle 'reddi mirasta' bulunmak) veya tam
tersi, 'pirüpak' ('tartışılamaz' ilan etmek ve haliyle sorgusuz
sualsiz aynısını 'tıpkı basım' yapmaya çalışmak) görmek,
bence, doğru da değildir, gerçekçi de değildir.
***
DG/DY olarak bizler, baştan
itibaren, bu ülke ve bu ülkede yaşayan (kendimiz de dahil)
kadınlar, erkekler ve çocuklar için iyi olacağına inandığımız
şeyleri gerçekleştirebilmek için yola çıktık ve (bugünden
geriye bakıldığında bile herkesçe 'teslim edilen') gerçekten
'büyük oranda' iyi şeyler yaptık.
Ancak, o günkü koşullardan
kaynaklanan ve irademiz dışı olan pek çok nedenden, yaşımızdan,
yeterli deneyime sahip olamayışımızdan, amatörlüğü yeterince
aşamayışımızdan, kişisel zaaflarımızdan, 'yakın devrim'
hayallerimizden, bazı öngörüsüzlüklerimizden, savunduğumuz
kimliği yeterince içselleştiremediğimizden, savunduğumuz
ideolojik ve politik çizginin (ve haliyle günlük yaşamımızda
her birimizin) o günkü koşullarda bazı konuları yorumlayış
biçiminden vb. vb. kaynaklanıp kaynaklanmadığı tartışılabilecek
pek çok nedenden dolayı (bugün asla savunmadığım/savunamayacağım
ve o yazının farklı bölümlerinde bir biçimde ifade etmeye
çalıştığım veya o yazının içeriği nedeniyle yazamadığım)
pek çok eksiklik vardır ve pek çok aptalca hata/yanlışlık
yapılmıştır.
***
O tarihsel koşullarda farklı
yerlerde ve farklı konumlarda farklı roller üstlenen her birimiz,
her şeye rağmen, bugün, o tarihsel rollerimizin onuru ile yaşamaya
ve yaşadıklarımızı/yaşanılanları bir biçimde çocuklarımıza
ve torunlarımıza bütün gerçekliği ile anlatmaya ve aktarmaya
çalışıyoruz; aynı zamanda da bu onurlu geçmişimizden
çıkarabildiğimiz kişisel ve politik derslerin ışığında
yaşamlarımızı devam ettirmeye çalışıyoruz.
Bu yazılanlar ve çizilenler, bu
çerçevedeki mütevazi çabalar olarak değerlendirilmelidir...
02.12.2018 /DATÇA
Mehmet Erdal
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder