24 Aralık 2019 Salı

2018.12.02.ÖRGÜTLENMEK BİR İHTİYAÇTI(R) (Geç kalmış zorunlu bir açıklama)

  Hiç yorum yok

     'ÖRGÜTLENMEK' BİR İHTİYAÇTI(R).!(Geç kalmış zorunlu bir açıklama)
     Örgütlenmek, keyfiyete tabi bir olay değildir.
     Önce bunu bilelim.
     ***
     Eğer, yaşanılan bir yerde herhangi bir sorun/sorunlar varsa, haliyle o sorun'un/sorunların yarattığı mağduriyet/mağduriyetler ve o mağduriyetleri yaşayan mağdurlar da vardır.
     Bu mağdurlar, yaşadıkları bu mağduriyetlerden kendilerini korumak, etkilerini en aza indirmek veya bu mağduriyeti/mağduriyetleri ve dahası buna yol açan kaynağı da ortadan kaldırmak için bir araya gelmeye çalışıyorlarsa buna 'örgütlenme', bir araya gelip somut bir şeyler yaratabiliyorlar ise, buna da 'örgüt' diyebiliriz.
     Bu kadar basit...
     ***
     Var olan mağduriyetlerin niteliği, boyutu ve çeşitliliği yaratılacak örgütlenmenin niteliğini, boyutunu ve çeşitliliğini belirler; bir başka deyişle, sorun/sorunlar ile (mağduriyet/mağduriyetler,) yaratılacak örgüt/örgütler arasında doğrudan bir ilişki vardır ve bunun aksi düşünülemez. (İmece'den derneğe, sendikadan partiye kadar var olan veya yaratılabilecek bütün örgütlenmeler bu kapsamdadır.)
     Elbette, sorunu/sorunları çözmeye çalışmak ve dahası, kaynağı ile birlikte ortadan kaldırmak gibi bir niyetimiz varsa...(Sorunu/sorunları ve haliyle böylesi bir derdi/dertleri olmayanlar veya olmadığını söyleyenler için burada yazılanlar, elbette geçerli değildir.)
     ***
     Bu, bütün zamanlar için geçerli bir önermedir.
     ***
     1980 Öncesi dönemde, biz (DG/DY), belli bir perspektifle hareket ederek, içinde yaşanılan (Anti-Faşist Mücadele) koşullarda ve günlük yaşam içinde, o günkü bilgilerimiz ve bir önceki kuşağın deneyimlerinden çıkarabildiğimiz dersler ışığında var olan sorunu/sorunları kaynağı ile birlikte ortadan kaldırabilmek için yola çıktık; 1975'ten 1981'e (hadi 1984, 1986'ya) kadar olan süreçte, bir sonraki gün bir önceki günden daha iyisini yapmaya çalışarak 'yol' aldık, somut ve işe yaradığı/sonuç aldığı pratikte gözlemlenebilen (konumuz çerçevesinde, 'örgütlenmeler' doğrultusunda) somut adımlar attık ama bir gün geldi ve 'istenileni/yeterli olanı' yaratamadan yenildik; yaratılabilenler de yok oldu gitti...( Savunmasında 'Tarih bizi örgütlendiğimiz için değil, örgütlenemediğimiz için yargılayacaktır' diyen arkadaşımız, bir biçimde bu gerçeği ifade etmiştir.)
     ***
     Ben, 9 (dokuz) bölüm halinde yayınlanan ve 'yerelde yaşananlar/yerele yansıyanlar' çerçevesinde yazdığım yazıda ('ÖRGÜT' DEDİĞİN NEDİR Kİ?/DEVRİMCİ YOL'DA DEVRİM grubu)), kronolojik sıralamaya sadık kalarak ve olabildiğince (kendime/kendimize ve yaşananlara) 'liberal' davranmadan, bu süreci 'notlar' şeklinde özetleyerek anlatmaya ve aktarmaya çalıştım. (Devamı anlamındaki CEZAEVİNDE ÖRGÜT DEDİĞİN NEDİR Kİ? de bir süre sonra yayınlanacak)
     ***
     DG/DY olarak (o dönemde) yaratabildiklerimizi, bugünden geriye doğru (bugünkü bilgi birikimimiz ve deneyimlerimiz çerçevesinde) bakarak 'tu kaka' etmek (küçümsemek, 'yenilgi'den hareket ederek işe yaramadığını söylemek, 'o tarihsel koşullar değişti' diyerek elinin tersiyle bir kenara itmek...ve haliyle 'reddi mirasta' bulunmak) veya tam tersi, 'pirüpak' ('tartışılamaz' ilan etmek ve haliyle sorgusuz sualsiz aynısını 'tıpkı basım' yapmaya çalışmak) görmek, bence, doğru da değildir, gerçekçi de değildir.
     ***
     DG/DY olarak bizler, baştan itibaren, bu ülke ve bu ülkede yaşayan (kendimiz de dahil) kadınlar, erkekler ve çocuklar için iyi olacağına inandığımız şeyleri gerçekleştirebilmek için yola çıktık ve (bugünden geriye bakıldığında bile herkesçe 'teslim edilen') gerçekten 'büyük oranda' iyi şeyler yaptık.
     Ancak, o günkü koşullardan kaynaklanan ve irademiz dışı olan pek çok nedenden, yaşımızdan, yeterli deneyime sahip olamayışımızdan, amatörlüğü yeterince aşamayışımızdan, kişisel zaaflarımızdan, 'yakın devrim' hayallerimizden, bazı öngörüsüzlüklerimizden, savunduğumuz kimliği yeterince içselleştiremediğimizden, savunduğumuz ideolojik ve politik çizginin (ve haliyle günlük yaşamımızda her birimizin) o günkü koşullarda bazı konuları yorumlayış biçiminden vb. vb. kaynaklanıp kaynaklanmadığı tartışılabilecek pek çok nedenden dolayı (bugün asla savunmadığım/savunamayacağım ve o yazının farklı bölümlerinde bir biçimde ifade etmeye çalıştığım veya o yazının içeriği nedeniyle yazamadığım) pek çok eksiklik vardır ve pek çok aptalca hata/yanlışlık yapılmıştır.
     ***
     O tarihsel koşullarda farklı yerlerde ve farklı konumlarda farklı roller üstlenen her birimiz, her şeye rağmen, bugün, o tarihsel rollerimizin onuru ile yaşamaya ve yaşadıklarımızı/yaşanılanları bir biçimde çocuklarımıza ve torunlarımıza bütün gerçekliği ile anlatmaya ve aktarmaya çalışıyoruz; aynı zamanda da bu onurlu geçmişimizden çıkarabildiğimiz kişisel ve politik derslerin ışığında yaşamlarımızı devam ettirmeye çalışıyoruz.
     Bu yazılanlar ve çizilenler, bu çerçevedeki mütevazi çabalar olarak değerlendirilmelidir...
     02.12.2018 /DATÇA
     Mehmet Erdal

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder