2022.04.30.YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-21: "DEMOKRASİ PLATFORMLARI" ÜZERİNE TARTIŞMA NOTLARI (3)
YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-21: “DEMOKRASİ PLATFORMLARI” ÜZERİNE TARTIŞMA NOTLARI (3)
“DEMOKRASİ PLATFORMU”, “EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU”... ya da oluşturulduğu yerde hangi adla biliniyor ise işte o örgütlenmeleri tartışmaya devam ediyoruz.
***
Bundan önceki bölümün sonunda “...40 yıllık yenilgi döneminin aşılmaya çalışılması, yenilgi dönemine has başkaca olgular gibi, bu platformların da aşılmaya çalışılması anlamına gelir, diyebilir miyiz?” diye sormuş ve yanıt olarak da “Evet, diyebiliriz.” demiştik.
Sonra, yine sormuştuk: “Peki, bunu istiyor muyuz?”
“... il, ilçe, mahalle vb. yerlerde var olan solcuların, sosyalistlerin, devrimcilerin, demokratların, yurtseverlerin vb. 'birlikteliğini' ve 'ortak mücadele yürütmelerini/hareket etmelerini' sağlama vb. amacıyla oluşturulan bu platformları...” (1. Bölüm), ortaya çıktıkları dönem (“yenilgi” dönemi) ile ilişkilendirmedikleri için ya da ilişkilendirseler de var olan bir gereksinimi (12 Eylül 1980 öncesi dönemde bir türlü başarılamayan “birlikteliği” ve “ortak mücadele yürütmeyi”) karşıladığı gerekçesiyle “kalıcı” olacağını/olması gerektiğini söyleyenler ve savunanlar olabilir mi?
Evet, olabilir.
Peki, bu söylem ve savunu doğru mudur?
Hayır.
Neden?
Bu platformlar, yeniden ve yeniden ısrarla yineliyoruz, “yenilgi” döneminde ortaya çıkmış olgulardandır. Nesnel bir olgu olarak ortaya çıktıkları o “yenilgi” koşullarında, “pozitif” bir işlev üstlenmişlerdir. Bu işlevlerini bugüne kadar bir biçimde devam ettirdiklerinden, “kalıcı örgütlenmeler” yanılsamasına yol açmışlardır.
Öte yandan, bu platformlar, “yenilgi” döneminde, yenilmiş ya da yenilgiye tanıklık etmiş solcular, sosyalistler, devrimciler, demokratlar ve yurtseverler tarafından “savunma” refleksiyle oluşturulduklarından, “zaaflıdırlar”; bu “zaafları”, 40 yıl yaşanan “yenilgi” dönemi nedeniyle kalıcı hale gelmiştir.
Bir başka deyişle, yaşadıkları yerlerde (İl, İlçe) içinde yer aldıkları örgütlenmeler (dernek, sendika, parti, dergi, platform vb.) üzerinden bir araya gelerek bir üst örgütlenme (DEMOKRASİ, EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU vb.) oluşturmaya çalışan solcular, sosyalistler, devrimciler, demokratlar ve yurtseverler yenilmiş ya da yenilgiye tanıklık etmiş olduklarından (bir başka deyişle, “özgüven” duygusunu tamamen ya da büyük ölçüde yitirdiklerinden), o koşullarda yok olmaktan kurtulmanın ve seslerini duyurmaya devam edebilmenin “yegane yolunun” ya da “yollardan birisinin” bu platformlar olduğunu düşünerek hareket etmişler; bu nedenle, bu platformlar oluşturulurken, bu platformların (örgütlenmelerin) ülke genelinde ya da o oluşturulduğu yerde yürütülüp yönlendirilmeye çalışılan/çalışılacak olan toplumsal mücadele içerisindeki yeri değil, platformun (“birliğin” ve “ortak mücadelenin”) kendisini oluşturma düşüncesi belirleyici öğe olmuştur.
Hal böyle olunca, “birliği”, dahası “en geniş birliği” oluşturmak ve “ortak mücadeleyi” örgütleyebilmek için farklı nitelikteki örgütlenmeleri (dernek, sendika, parti, dergi, platform vb.) ve katılmak isteyen bireyleri bir platform çatısı altında bir araya getirmeye çalışmanın toplumsal mücadele açısından ne ölçüde doğru olduğu ve olası sonuçları ya hiç ya da yeterince sorgulanmamış; çoğunluk “ille de birlik ve ortak mücadele” dediği için, neredeyse ilk ortaya çıktığı haliyle var ola gelmişlerdir.
***
40 yıllık deneyim, solcu, sosyalist, devrimci, demokrat ve yurtsever kişiler yönetimde bulunsa ya da içerisinde yer alsalar da farklı nitelikteki bu örgütlenmelerin (dernek, sendika, parti, dergi, platform vb.) ve katılımcı kişilerin kalıcı olarak bir arada bulunabilmesinin ve ortak bir çizgide hareket edebilmesinin yolunun, platformun “şekli” ya da “amorf” bir örgüt olarak, üzerinde yürünecek çizginin ise “en alt seviyede” belirlenmesiyle mümkün olduğunu, göstermiştir; aksi durumlarda, platformdan ayrılmalara ya da “ortak akıl” ile tespit edildiği ifade edilen eylemliliklere bir nedenle uzak durmalara ya da tamamen “temsili düzeyde” katılımlara tanık olunmuştur.
Bugün, kim, çıkıp, 40 yılın sonunda varılan noktada toplumsal eylemliliklerin yaşanılan kentlerin merkezi yerlerindeki meydanlarında bazı günler (anmalar, protestolar...) yapılan ritüeller haline gelmiş basın açıklamaları, izin alınabildiği ölçüde gerçekleştirilen toplantılar, paneller, yürüyüşler ve mitingler çerçevesine hapsolmasında; toplumsal mücadelenin sistemin aksaklıklarını gidermeye çalışan sistem içi bir mücadeleye dönüşmesinde; platform içindeki farklı nitelikteki örgütlenmelerin nesnel olarak aynılaşmasında (Örn: siyasi çevrelerin, grupların, platformların ve partilerin gerçekte siyasi işlevlerini yitirmesinde ve birer dernek, üyelerinin ise dernek üyeleri haline dönüşmesinde); olağan dışı haller dışında platform bileşeni örgütlenmelerin üyelerinin bile eylemliliklere katılmamaya ve katılanların sayısının ise her geçen gün daha da azalmaya başlamasında; içinde yaşanılan sistemin değiştirilebileceğine dair inancın ve haliyle özgüven duygusunun kaybolmasında... tartışma konumuz olan bu platformları kalıcı olarak var etmeye ve toplumsal mücadeleyi bu platformlar çerçevesinde yürütüp yönlendirmeye çalışmanın hiç katkısı yoktur diyebilir?
(Devam edecek)
30.04.2022/Datça/Mehmet Erdal
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder