22 Nisan 2022 Cuma

2022.04.23.YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-20: "DEMOKRASİ PLATFORMLARI" ÜZERİNE TARTIŞMA NOTLARI (2)

  Hiç yorum yok

     


YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-20: “DEMOKRASİ PLATFORMLARI” ÜZERİNE TARTIŞMA NOTLARI (2)

     Bundan önceki bölümde, özet olarak “Demokrasi Platformu”, “Emek ve Demokrasi Platformu” vb... örgütlenmelerin 12 Eylül yenilgisi sonrası dönemde nesnel birer olgu olarak ortaya çıktıklarını, ortaya çıktıkları yerlerin öznel durumuna bağlı olarak birbirlerinden görece farklı özellikler gösterdiklerini, sayıları azalarak da olsa bugüne kadar var ola geldiklerini; bu örgütlenmelere, bugünkü konumlarımızdan hareketle, “öznel” bir yaklaşımda bulunmanın doğru olmadığını savunduk.

     Devam ediyoruz.

     ***

     Varsayalım ki, 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi olmasaydı ya da darbe sonrasında solcular, sosyalistler, devrimciler, demokratlar, yurtseverler yenilmeseydi (tarihin yazdığı gibi, malum, yenildiler) ya da yenilgi sonrasında kısa sürede toparlanmayı başarsalardı (maalesef toparlanamadılar)..., kısacası, yaşadığımız tarihsel sürecin dışında daha farklı bir tarihsel süreç yaşasa idik, bugün tartışma konumuz olan bu platformlar yine de tarih sahnesine çıkarlar mıydı?

     Böyle bir soruya, kimler, kesin bir ifadeyle “Evet, çıkarlardı” diyebilir?

     ***

     Bu örgütlenmeler, 12 Eylül sonrası koşullarda ağır bir yenilgi yaşamış, merkezi yapıları büyük ölçüde yok edilmiş, dağıtılmış ya da etkisiz hale getirilmiş sol, sosyalist, devrimci, demokrat, yurtsever vb... kollektivitelerin birisinin ya da bazılarının merkezi düzeyde yaptığı “12 Eylül öncesi koşullarda başaramadığımızı, gelin, bu koşullarda başaralım; birlik olalım ve birlikte mücadele edelim. Bu konuda bizim önerimiz şu örgütlenme biçimidir” yollu teorik bir önermenin şu veya bu ölçüde kabul edilmesinin sonucu gündeme gelmiş değildir.

     Bu örgütlenmelerin ortaya çıkışında, hiç şüphesiz, “birlik olma” ve “birlikte hareket etme” arzusu da vardır, ama bu arzunun da başat unsuru, merkezi yapıları yok edilmiş, dağıtılmış ya da etkisiz hale getirilmiş solcuların, sosyalistlerin, devrimcilerin, demokratların, yurtseverlerin vb... bulundukları ya da yenilgi sonrası yönelip yeniden konumlandıkları yeni yerlerinde bu yolla da var olmaya devam edebileceklerini ve seslerini (bir biçimde) duyurabileceklerini düşünmeleridir.

     Bir başka deyişle, bu platformlar, özü itibariyle, 12 Eylül sonrası koşullarda kendilerini “çaresiz” hisseden sol, sosyalist, devrimci, demokrat, yurtsever vb. kişilerin, güçlerin “çare” arayışlarının sonucu ortaya çıkmış bir “çare” biçimidir.

     Bu nedenle, 12 Eylül yenilgisi sonrası dönemde bu örgütlenmelerin ortaya çıkması, çok olumlu çabalardır; kim, bugünden geriye bakarak, bu çabaları olumsuzlama ve “darmadağın” olma durumunu savunma anlamına gelebilecek “Bu örgütlenmeler yanlıştı; oluşturulmamalıydı.” cümlesini kurabilir ki?

     ***

     İşte, 12 Eylül yenilgisi koşullarındaki “çare” arayışlarının bir ifadesi olarak toplumsal hayatımıza giren, oluşturulduğu yerlerdeki öznel koşullara göre şekillenen, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelerden etkilenen bu platformların kısmen de olsa 40 yıla yakın bir süre bir biçimde var ola gelmeleri olumlu ama 40 yıl boyunca var ola gelmesinin sonucu bazı bileşenlerinde oluşan “ bu platformlar kalıcıdır” algısı yanlıştır, sorunludur.

     Bu platformlar, 12 Eylül yenilgisi 40 yıl sürdüğü için 40 yıl boyunca gündemdeki yerlerini korumuşlardır. Bir başka deyişle, bu platformların varlığı, yenilgi dönemi ile doğru orantılıdır; yenilgi dönemi aşılamayıp bir 40 yıl daha devam eder ise bu platformlar da bir o kadar bir biçimde devam ederler.

     Öyle ise, 40 yıllık yenilgi döneminin aşılmaya çalışılması, yenilgi dönemine has başkaca olgular gibi, bu platformların da aşılmaya çalışılması anlamına gelir, diyebilir miyiz?

     Evet, diyebiliriz.

     Peki, bunu istiyor muyuz?

     (Devam edecek)

     23.04.2022/Datça/Mehmet Erdal

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder