2020.06.07.BİR SAHİL KASABASI OLAN DATÇA'DA PAZAR YERİ GÖRÜNTÜLERİ-3
BİR SAHİL KASABASI OLAN DATÇA'DA
PAZAR YERİ GÖRÜNTÜLERİ (3)
Öğle civarı arabaya bindim ve
Cumartesi günü kurulan İskele mahallesi Halk Pazarına gitmek için
evden çıktım. Her zamanki gibi, arabamı, PTT arkasında
şimdilerde fiilen otopark olarak kullanılan boş alana park ettim.
Eski pazar yeri sokağından pazar
yerine doğru yürümeye başladım; önceki haftalara göre,
ellerinde pazar çantaları ve arabaları ile gidip gelenlerin
sayıları daha fazla idi. Bu, eski bir pazarcı gözü ile
bakıldığında, pazara gidip alış veriş yapanların sayılarının
arttığı anlamına geliyordu ki, bu iyiye işaretti; içimden,
sevindim. Açık olan iş yerleri sahiplerinin tamamına yakınını
bir biçimde tanıdığımdan, gördüklerime mırıldanarak ya da
seslenerek ama mutlaka başımla da destekleyerek hayırlı işler,
diyerek, yürümeye devam ettim.
Pazar yerine giriş kapılarından
birisi olan giyimcilerin oraya vardığımda, girişin, yine üzerinde
POLİS yazan demir bariyerler ile kapatıldığını ve dar bir giriş
bırakıldığını, gördüm. Bariyerin başında bir özel
güvenlikçi demir bariyerlere yaslanmış ayakta bekliyordu. Giyim
eşyası satan pazarcılar, bu kez, önceki haftalardan ders çıkarmış
olacaklar ki, çadırları birbirlerine yaklaştırarak kurmuşlar ve
böylece güneş ışınlarını büyük ölçüde engellemişler;
müşterilerin güneş altında kalmadan yürüyebileceği bir
koridor oluşturmuşlardı.
Her tezgahta ikişer, üçer
müşteri vardı; fiyat soruyorlar ya da alış veriş yapıyorlardı.
Yalnızca plastik ve cam eşya satan pazarcı arkadaşın tezgahında
bir müşteri yüksek sesle fiyattan yakınıyordu; anlaşılan o idi
ki, kadın müşteri, artan maliyetler nedeni ile ya da
fırsatçılıktan daha fabrikalarda yapılan astronomik zamları ve
artan maliyetler nedeni ile fabrikadan sıradan bir pazarcıya kadar
gelirken arada yapılan fiyat ayarlamalarını hesaba katmayıp,
ürünlerin satış fiyatlarındaki artışın tek sorumlusunun
pazarcı arkadaş olduğunu düşünüyor ve ona veryansın,
ediyordu; bu, yurttaşlarımızın pek çoğunun yaygın bir düşünce
ve davranış biçimi idi. Pazarcı ya da zincirin en sonundaki
perakendeci, gösterilen tepkiye eş değil, daha alt bir düzeyde,
müşteriye, şikayet ettiği sorunun sorumlusunun kendisi olmadığını
ya da yalnızca kendisi olmadığını sabırla açıklamak zorunda
kalıyordu. Nitekim, tezgahın sahibi arkadaşın eşi de hem işini
yapmaya çalışıyor hem de yüksek sesle konuşarak tezgahtan
uzaklaşmaya başlayan kadın müşteriye derdini anlatmaya
çalışıyordu. Yardım için tezgahına gittiğim arkadaşın
istediği kiloluk soğuk suyu bir an önce götürüp vermek
istediğimden, tanık olduğum bu olaya ve sağlı sollu pazarcı
arkadaşlara bu kez fazlaca takılmadan, hayırlı işler, diyerek,
hızlıca yürüdüm.
Bu hafta Cumartesi günü hem
sebze-meyve hem de giyim bölümünde numarası tek olanlar
açtığından, 17 numarada tezgah açan arkadaşın tezgahına
vardım; selam verdim ve tezgahın arkasına geçtim.
***
Önceki haftalarda gelip tezgah
açma gereği duymayan bazı pazarcı arkadaşların da bu hafta
geldikleri ve tezgah açtıkları, tezgahlar arasında üç metre
aralık bulunması gerektiği kuralı bazı pazarcılar tarafından
biraz suistimal edildiğinden, görevli zabıta arkadaş tarafından
uyarıldıkları, konuşuluyordu; pazar yerinde görevli olan zabıta
arkadaş görevini yapmıştı ve ona söylenecek bir şey yoktu;
görevli, görevini yapmakla mükellefti...
***
Datça Pazar yerinde, hem
sebze-meyve tezgahlarının açıldığı hem de giyim, deri çanta
ve kemer, plastik ve cam eşya satan bölümlerde halihazırda
uygulanmakta olan tek-çift numara uygulaması ne kadar doğru bir
uygulama idi? Pazarcı arkadaşlar, aralarında, farklı açılardan
yaklaşarak, bu konuyu tartışıyorlardı. Onlara göre, şu anki
uygulama, hiç tezgah açmamaktan iyi idi ama böyle devam eder gider
ise, bırakın ödemelerin altından kalkmayı, sermayeyi kediye
yüklemek kaçınılmazdı; özellikle, Pazartesi günleri külliyen
zarar yazıyordu. Asıl bunu sorgulamak ve bu sorunu çözmek
gerekiyordu.
Eski bir pazarcı olarak benim de
görüşüm o idi ki, Datça, saat 19.00 haberlerinde TV'lerde
görüntülerine yer verilen İstanbul, Ankara ve hatta İzmir gibi
büyük yerleşim yerlerindeki pazar yerleri gibi müşterilerin
sıkış tepiş dolaştıkları ve alış veriş yaptıkları bir
pazar yerine sahip değildi. Burada nüfus azdı ve yaşayanların
yaş ortalaması çok yüksekti; bunlar ya sokağa çıkma yasağı
nedeniyle ya da kendilerini koruma kaygısıyla zaten pazara
uğramıyorlar; büyük zincir marketlere gidiyorlar, İnternet
üzerinden sipariş verip istedikleri şeyleri kargo ile evlerine
getirtiyorlar, sokak aralarında dolaşan seyyar manavlardan alış
veriş yapıyorlar, tanıdıkları marketlere telefon ediyorlar
vs...idi. Ayrıca Özbel'de, Ak-Tur'da, Karaincir'de,
Palamutbükü'nde, Çeşmeköy'de... pazarlar kuruluyor ve müşteri
bölündükçe bölünüyordu. Datça Merkez'de kurulan pazara şu an
kaç kişi gelip alışveriş yapıyordu ki?
Yalnızca giyimciler değil
sebze-meyve satan pazarcılar da bu gidişattan memnun değillerdi;
geçenlerde, Kızlan'da yaşayan bir ağabeyimiz, üretici çok
şikayetçi, pazara götürdüğü malı satamayıp geri getiriyor,
bize veriyor, alın, tavuklara yedirin, diyor; tek-çift numara
uygulamasından ve pazarların günlerinin duyurulmasından
şikayetçiler; herkes de İnternet yok ki, İnternetten yapılan
duyuruları görüp öğrensinler; belediye, cami hoparlöründen ya
da araç çıkarıp anons ettirerek bu duyuruyu yapmalı, diyordu.
Pazarcılarla gün boyu yapılan
sohbetlerde, Datça'da, Palamutbükü dahil, tek-çift numara
uygulamasına gerek olmadığı, bunun beklenen ve sağlayacağı var
sayılan yarardan çok pazarcıların mağduriyetine yol açtığı;
pazarcılarda ve müşterilerde maske vb. kurallara uyulmasını
sağlama temelinde tek güne dönülmesinin çok daha iyi olacağı;
Köyceğiz, Fethiye, Bodrum ve başka bazı yerlerde bunun
uygulanmadığı, Yatağan'da sebze-meyve bölümünde uygulandığı
ama giyim bölümünde uygulanmadığı... konularında uzun uzun
konuşmalarımız oldu. (Hiç şüphesiz, bu aktarılan bilgilerin
bir sohbet ortamında dillendirildiği ve dillendirenlerin de var
olan durumdan mağdur olduklarını söyleyenler olduğu
düşünülmelidir.)
Bence, Korona virüs salgını ile
mücadele sürecinin başından beri siyasal iktidar tarafından
yapılan genel uygulamalar yerine, merkezi otoritenin koordine ettiği
ama yerellerde yerel yönetimlerin inisiyatif sahibi olduğu ve
yerellere özgü koruma ve mücadele yöntemlerinin geliştirilip
uygulamaya sokulabildiği esnek bir uygulama çizgisi esas alınsa
idi, şimdi, tartıştığımız konuda Datça'da ya da başka
yerlerde başka bazı sorunlar yaşanmaz ve yurttaşlar bu ölçüde
mağdur olmazlardı.
Her ne ise, şimdi yeniden başa
dönüp süreci sil baştan yapmak olanaksız ise, varılan noktada
yapılabilecek olanı yapmak gerekirdi; bir başka deyişle, İlçe
Hıfzıssıhha Kurulu bu soruna el atıp, bir an önce bu soruna bir
çözüm bulmalı ve pazarcıların mağduriyetlerini giderecek
gerekli adımı atmalıydı. (Pazarın, akşamleyin saat 19.00'da
kapanması uygulamasının biraz esnetilerek saat 20.00'e
çekilmesinin de çözülmesi istenen sorunlardan birisi idi.)
***
Saat 17.00 gibi sebze-meyve
bölümüne gidip dolaşayım, dedim; tezgahların çoğu boşalmış
ve pazarcılar evlerine gitmişlerdi. Kızlanlı bir üretici/manav
tanıdık, Cumartesi günü, özellikle de bu Cumartesi iyi ama
Pazartesi günü çok kötü oluyor, dedi. Ayrıca, yazdığımı
bildiği için, belediye, mahalle aralarındaki seyyar dolaşanlara,
özellikle Datça dışından gelip dolaşanlara müdahale etsin,
bunları da yaz, diye seslendi. Tamam, dedim, yazarım.Yazdım. İyi
de, evlerinden çıkması yasaklı olan yaşlılar, kronik hastalığı
olanlar ve kendini virüsten koruma endişesi ile çıkmak
istemeyenler, bu seyyar manavların dolaşmasından memnun idiler;
kendi sokağımdan biliyorum.
Bu durumda, belediye, ne yapsa,
birileri memnun olmayacaktı; belediyenin işi zor...
07.06.2020 / Datça
Mehmet Erdal
65 yaş üstüne bir iki saat pazar izni verilsin herkes için iyi olmaz mı?
YanıtlaSil