23 Haziran 2020 Salı

2020.06.23.BİR SAHİL KASABASI OLAN DATÇA'DA PAZAR YERİ GÖRÜNTÜLERİ-4

  Hiç yorum yok

     BİR SAHİL KASABASI OLAN DATÇA'DA PAZAR YERİ GÖRÜNTÜLERİ-4: S.O.S...
     21 Haziran günü öğleye doğru, aynı zamanda pazarda terlik, ayakkabı vb. de satan marketçi arkadaşım aradı; hadi, daha gelmiyor musun?, dedi.
     Hemen hemen her gün öğle civarı ya da öğle üzeri onun marketine uğrar ve mutlaka eşinin yaptığı kahveyi içer, dereden tepeden laflardık; tamam, geliyorum, dedim. Arabama atlayıp, yola çıktım. Üç-beş dakika sonra, marketin önündeydim.
     Pazarda işler kötü imiş, senin ortak (bazı pazarcı arkadaşlar, işi devir ettiğim ve haliyle, bazen Cumartesi günleri öğle üzerileri gidip yardım ettiğim arkadaş ile aramda 'dostluk' değil 'ortaklık' ilişkisi olduğunu düşündüğünden ve bu çerçevede konuştuğundan, ona atıfta bulunuyor) ağlıyor, dedi.
     ***
     Korona virüs salgını ile mücadele başladığında, İçişleri Bakanlığı, ilk elde, pazar yerlerinde sebze ve meyve bölümünün açık kalmasına ama giyim, züccaciye, deri-çanta-kemer, hediyelik eşya, takı vb. satıcılarının tezgah açtığı bölümün ise belirsiz bir süre kapalı olmasına karar vermişti; nitekim, yedi (7) hafta kadar, bu bölümlerde tezgah açan pazarcılar faaliyetten men edilmişler ve Allahın tek bir günü bile tezgah açamamışlardı.
     Yedi hafta sonra, İçişleri Bakanlığı, kendi bildiği ve haliyle açıklamadığı (yaygın olarak, 'tepkilerden dolayı açmak zorunda kaldı' şeklinde yorumlanan) nedenlerle, bu bölümde yer alan pazarcıların da yeniden tezgah açmalarına ama belediyeler/yerel yönetimler tarafından, tıpkı sebze ve meyve bölümünde olduğu gibi bu bölümde de 'sosyal mesafe' kuralına uygun bir düzenleme yapılmasına karar vermişti.
     Datça Belediyesi, İçişleri Bakanlığı'nın bu kararı çerçevesinde, tıpkı Mart ayı ortalarından itibaren, ilçe sınırları içerisindeki bütün pazar yerlerinde var olan sebze ve meyve satış bölümlerinde yaptığı gibi tek-çift numara uygulamasına gidilmesine karar vermişti; bu uygulamaya göre, bazı pazar yerlerinde haftada iki gün tezgah açılıyor; bir hafta, tek numaralar bir gün, çift numaralar ertesi gün tezgah açıyorlar; gelen haftada ise tersi oluyordu. Bazı pazar yerlerinde ise, öncesinde olduğu gibi tek gün pazar kuruluyor; tek numaralar bir hafta, çift numaralar ise gelecek hafta tezgah açabiliyorlardı.    Belediyeye göre, böylece, pazarcılar arasında, tezgah açma ve haliyle iş yapabilme açısından bir eşitlik sağlanmış oluyordu.
     ***
     Hiç şüphesiz, bu uygulama, 'şeklen' doğru bir uygulama idi ve belediye, bu konuda başkaca bir uygulama yapamayacağını, yetkinin kendisinde olmadığını, kendilerinin, İçişleri Bakanlığı tarafından alınan bir kararı uygulamakla mükellef olduğunu, o kararı değiştiremeyeceğini, söylüyordu.
     Pazarcılara göre ise, başka yerlerde, Örn: İzmir'de, Muğla Menteşe'de, Bodrum'da, Köyceğiz'de, Fethiye'de vb. daha başka yerlerde ilk anlarda benzeri uygulamalar gündeme gelmiş ama bir-iki hafta sonra uygulamada esnemelere gidilmiş; bugün Datça'dakine benzer bir uygulama artık hiç bir yerde söz konusu değildi. Doğrucu Davut olan tek yer Datça idi. Bu nasıl oluyordu?
     Keza, günlerin duyurulmasında da yalnızca İnternet ortamında duyuru yapmayı yeterli gören belediye hatalı idi; Datça'da kaç kişi İnternet kullanıyordu? Günlerin duyurulması cami hoparlöründen ya da araç çıkarılarak da yapılabilirdi, ama belediye bu yolları hiç kullanmamıştı... Haliyle, vatandaş, alışkın olduğu gün pazara çıkıyor, diğer gün pazar yerine uğramıyordu bile. Bu durumda, pazarcılar, bir hafta iş yapıyor, diğer hafta ise sinek avlıyordu. Yani, gerçekte, pazarcılar açısından pazara tezgah açma olayı, haftada bir günden iki haftada bir güne düşmüş oluyordu. Bu da ciddi bir mağduriyet, demekti.
     ***
     Datça (İskele Mahallesi) Halk Pazarı, gerçekte, benim bu yazılarımı okuyanlar artık ezberlemiş olmalılar, Cumartesi günleri kuruluyordu; bu hafta, Cumartesi günü, bütün ülkede LGS yapılmıştı ve haliyle o gün, İçişleri bakanlığı, Korona virüs salgını ile mücadele çerçevesinde 'sokağa çıkma yasağı' ilan etmişti. Bunun üzerine, Datça belediyesi, 18 Haziran'ı 19 Haziran'a bağlayan gece yarısı, İnternet üzerinden, Cumartesi kurulan pazarın Pazar gününe kaydırıldığını duyurmuştu.
     Aynı gün, Palamutbükü pazarı da kuruluyordu ve Datça Halk Pazarına çıkan pazarcıların bir kısmı Palamutbükü Pazarına da tezgah açıyordu; belediye, akla en yatkın çözüm olarak bunu görmüş ve ilan etmişti; başkaca bir yol da yok, gibiydi.
     Haliyle, bu karar, bu hafta, pazarın asıl günü olan Cumartesi günü, hem de 'Babalar günü'nün bir gün öncesi tezgah açacak oldukları için sevinen pazarcıların bu sevincini kursaklarında bırakmıştı; öyle ya, pazarın Pazar gününe alınarak gün değişikliğine gidilmesi ve o gün, aynı zamanda Palamutbükü pazarının da açılacak olması, müşterilerin pazara gelip gelmeyecekleri konusunda ciddi soru işaretlerine yol açıyordu.
     Nitekim, Cuma günü, bazı arkadaşlar telefon ederek, Pazar günü pazarın nasıl olabileceğine dair düşüncemi sormuşlar; onlara, Datça'ya çok gelenin olduğunu ve müşterinin pazara çıkmaktan başka çaresi olmadığını, çok fazla sorun yaşanmayabileceğini, söylemiştim.
     'Ortak' olarak nitelenen arkadaşım da bu ikirciklenen ve nihayetinde, pazar günü Datça'ya tezgah açarım, Muğla'ya dönmem, orada kalırım ve Pazartesi günü de Ak-Tur'a tezgah açarım; böylece mazot parasından tasarruf ederim, diye düşünen pazarcılardan birisi idi.
     Marketçi arkadaş da bu konuşmaları ve gelişmeleri, bir ölçüde de olsa biliyordu.
     ***
     Kahveyi içtim, tamam, pazara gidiyorum, dedim. Sen gide dur, ben de birazdan uğrayacağım, dedi, marketçi arkadaşım.
     Araba ile her zamanki gibi PTT arkasındaki otopark alanına gittim; arabayı park ettim. Sağa sola bakınarak pazar yerine doğru yürümeye başladım. İlk gözüme çarpan, otopark çıkışındaki işçi kahvehanesinin tenhalığı oldu. Yanındaki lokanta kapalı idi. Yürümeye devam ettim. Gelen giden yoktu. Eyvah, dedim, korkulan oldu, sanırım; pazarcı arkadaşlar sinek avlıyorlardır, şimdi. Ama, diyorum, bir yandan, kendimi avuturcasına; bugün pazar, belkide insanlar deniz kıyısındadırlar, akşamleyin gelirler.
     Pazar yerine yaklaşıyorum; ellerinde pazar arabaları ile gelen bir-iki kişi dışında kimsecikler görünmüyor. İçim kararıyor. Yürüyorum. Pazar yerindeki çadırları görüyorum. Yaklaşıyorum. Bir gün önce Marmaris Beldibi mi? Yoksa Datça mı?, diye ikirciklenen ve telefon açıp fikrimi soran çocuk giyimi satan arkadaşın girişte, solda, ilk numara olan tezgahına varıyorum. Oturmuş, öğle yemeğini yiyor. Nasıl?, diyorum; yok bir şey, diyor. Halbuki bu tezgah, pazarda iyi iş yapan tezgahlardan birisi olarak bilinir.
     Kalkıyorum ve devam ediyorum. Biraz ileride bir-iki arkadaş ile ayak üstü sohbete başlıyoruz. Ne olacak bu durum?, diyorlar. Belediye, elimizden bir şey gelmez, diyor; neden Kaymakama çıkmıyorsunuz ki? İlçe Pandemi Kurulu Başkanı, o. kararı o verecek. Neden çekiniyorsunuz? Kaymakam iyi birisi. Bir arkadaş, yok kardeşim, diyor; geçenlerde, bir tanıdığım anlattı; Kaymakam bey, bana pazarcının durumu şu, bu, demeyin. Elimden bir şey gelmez; yukarısı bu konuyu çok sıkı tutuyor, demiş. Tamam da bir de siz çıkın. Derdinizi anlatın. Kendi kulağınız ile duyun. Tamam, ben hazırım, falan, deniyor ama biliyorum, arkası gelmez. Pazarcı, bu konuda, her zaman ayağını sürür... Hep, bir başkası öne düşsün, ister.
     Valla, siz bilirsiniz; Devletçe ötelenen borçların ve aldığınız 25'er bin liralık kredilerin ödeme zamanına şurada ne kaldı ki? Belediye de 2018 ve 2019 işgaliyelerini 1 Temmuz'a kadar ödeyin, diyor. Ya kaymakama çıkar derdinizi ve çözüm önerinizi anlatırsınız, CİMER'e falan yazar durursunuz ya da siz bilirsiniz...
     'Ortağın' tezgahına varıncaya kadar sağlı sollu başka pazarcı arkadaşlara da hayırlı işler diliyorum.
     ***
     Öğle sonrası gün boyu tezgahtayım; saat 15.00/16.00 civarı gelen gidenler tek tük artmaya başladı ama yaşanan tam bir hayal kırıklığı, oluyor.
     Sıkıntı, başka pazarcıların da ilgisine çeken ve onların da düşüncelerini dile getirdiği bir sohbeti tetikliyor.
     Pazarcılar, pazarın, yine eskisi gibi, tek-çift uygulaması olmadan, tek güne dönüşmesi konusunda İçişleri Bakanlığı'nın genelgesinin bağlayıcı olduğunu kabul ediyorlar ama başka yerlerde değil de neden yalnızca Datça'da katı bir biçimde uygulandığını, anlayamıyorlar.
     Bazıları o sözünü ettikleri yerlerde yaşadıkları ya da oralara da tezgah açtıkları için kesin bir dille, Datça dışında bu tek-çift uygulamasının uygulanmadığını, pazarcılara, sağlık kurallarına uyun, eğer herhangi bir sorun yaşanır ise siz bilirsiniz, tek-çift uygulamasına geçeriz, denildiğini, söylüyorlar. Eğer, bu tek-çift uygulaması devam eder ise, çoğunun sezon sonu ya da Ekim-Kasım aylarından itibaren, Kış aylarında topu dikmiş olacaklarını, biliyorlar. Çaresizler. Özellikle Datçalı üreticiler... Bir arkadaş, köylünün, arkadaşım, salatalık, biber, domates vb. 15 günde bir toplanmaz; 2.3 güne bir toplanmalı. Topluyoruz, ama Cumartesi dışında pazara çıktığımız gün gerisin geri getirip hayvanların önüne döküyoruz, dediğini, söylüyordu. Üreticinin halinin perperişan olduğunu, anlatıyordu. Onlara göre, Datça'da yerel yöneticiler, üreticinin halini görüyor ama bir çözüm getirmiyorlardı.
     ***
     Arada bir, can sıkıntısında ve meraktan, Palamutbükü Pazarına tezgah açmış arkadaşlarına telefon edenler ya da oradan arayanlar oluyor; karşılıklı, satış durumları soruluyordu. Anlaşıldığı kadarıyla, her iki yerde de durum birbirinden farklı değildi.
     Yarın, yani pazartesi günü, buraya kimse gelmez; bugün böyle ise, yarın durumu düşünemiyorum bile, diyen pazarcı arkadaşlar, akşamleyin 18.00'e doğru tezgahlarını toplamaya başladılar. Görevli zabıta arkadaş, arkadaşlar, saat 19.00'da çadırlar inmiş olacak, biliyorsunuz, değil mi?, diyerek dolaşmaya başladılar.
     Saat 19.15'te biz tezgahı toplamış ve çadırı indirmiştik.
     ***
     Bu yıl, (Mart ayından beri yazıp duruyorum) pazarcılar ve küçük yerleşim yerlerindeki üreticiler başta olmak üzere küçük esnafın durumu, giderek kötüleşiyor.
     Onlar, şimdilik yüksek sesle dile getirmiyorlar ama çoktan S.O.S vermeye başladılar bile...
     23.06.2020/Datça
     Mehmet Erdal.
                                                          Fıttırmaya az kaldı...
                                          Godot'u beklerken...

                                            Elde telefon, gözler müşterinin geleceği yönde.
Kızlan Mahallesinde, bir üretici pazarcının, pazarda satamayıp, tavuklarına yedirsin diyerek komşusuna verdiği salatalıklar. 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder