18 Mart 2022 Cuma

2022.03.19.YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-15: SOL İÇİ SORUNLARI NASIL ÇÖZMELİYİZ? (4-2)

  Hiç yorum yok

     


YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-15: SOL İÇİ SORUNLARI NASIL ÇÖZMELİYİZ? (4-2)

     Altındağ'da, mahalle çalışması için ilk adımı, Büyük Efes Oteli'nin hemen karşısında bulunan Akşam Ticaret Lisesinde okuyan ve Altındağ Mahallesinde oturan arkadaşlar aracılığıyla atmıştık. (*) İzmir'den Işıkkent'e/Pınarbaşı'na doğru giden yolun (Kemalpaşa caddesi) Kokluca Mezarlığı ile Altındağ Yahudi Mezarlığı arasındaki bölgeyi kapsayan o yılların Altındağı'nda, yolun sol tarafında (Çamdibi, Koşukavak) yoğunluk olarak, uzun yıllar önce Balkanlardan gelip yerleşen göçmenler yaşıyordu; sağ tarafına ise, ülkemizin doğusundan göç edip gelenler yerleşmeye devam ediyorlardı. Altındağ'dan sonra Pınarbaşı'na doğru devam eden ve o yıllarda hala asfaltlanmamış durumda olan yol boyunca da fabrikalar yeni yeni açılıyordu.

     1976-77 kış dönemi İzmir'de başlattığımız mahalle çalışmaları kapsamında, kesin tarihini anımsamıyorum, Altındağ'da da, ALTIN-DER'i (Altındağ Kültür ve Dayanışma Derneği) kurmuştuk. Derneğin yeri, Altındağ Yahudi Mezarlığından Altındağ köyüne giden yolun (Yener Caddesi) üzerindeki Altındağ Belediyesi araçlarının bakımının yapıldığı yerin tam karşısında idi.

     Altındağ Mahallesine ilk adımı, Altındağ Yahudi Mezarlığının arka taraflarındaki tepenin yukarı kısımlarında bulunan (ÇİMENTAŞ ile Altındağ gecekondu genişleme alanının sınırını belirlemek için yapılmış olan) taş duvara, çookk uzaklardan görülecek şekilde büyük harfler ile “ÇİMENTAŞ'IN VE TAŞ OCAĞI'NIN TOZUNA HAYIR/DEV-GENÇ” yazarak atmıştık. (**)

     Altındağ Mahallesindeki mahalle çalışmamızın bir boyutu da Kemalpaşa Caddesi'nin Altındağ Yahudi Maezarlığı'ndan sonraki kısımlarında daha yeni yeni açılmaya başlayan fabrikaların mesai bitim saatlerinde önlerine gidip bildiri dağıtmaktı; üniversitede okuyan bazı arkadaşlarımızın da katılımıyla yapılan bu bildiri dağıtımının pek çok fabrika önünde gerçekleştirildiğini anımsıyorum.

     1977 yılı ikinci yarısı, muhtemelen Sonbahar ayları olabilir, bir gün bir ya da bir kaç arkadaş, İGD'lilerin dernekte “Faşizm” konusunda bir tartışma toplantısı yapılmasını istediklerini, söyledi. Böylesi bir durumda, “sorumlu” konumunda olan, kendisine güvenen ve dahası, kendisine yönelik güven duygusunun zerrece zedelenmesini istemeyen bir kişi/kişiler olarak, hayır, ne gerek var, falan, diyemezsin; tamam, dedik.

     Sanırım, hafta sonu bir gün, İGD'liler oldukça kalabalık bir grup olarak geldiler.

     İGD'lilerin başında, Buca Lisesi Ortaokul kısmında okurken tanıdığım ve UDC toplantılarında da İGD adına toplantılara katılan arkadaşım vardı.

     Tartışma başladı.

     İGD adına konuşan arkadaş ve ben, karşılıklı olarak, Faşizm ve ülkemizin/devletin niteliği konusunda, farklı klasik kitaplardan alıntılar yaparak, dağarcığımızda ne varsa, sıralıyoruz; dernek binasında bulunanlar da dinliyorlar.

     O yıllarda yapılan faşizm tartışmalarına katılan arkadaşlar bilirler; biz, ülkemizdeki devletin niteliğinin “faşist” olduğunu ifade ederken, Dimitrof'un, yanılmıyorsam 3. Enternasyonal'de yaptığı bir konuşmada “Sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin” burjuva demokratik devrimini tamamlamış ülkelerden farklı nitelikte olduğuna dair sözlerine atıfta bulunur, ülkemizin ve eş konumdaki ülkelerin burjuva demokratik devrimini tamamlamış ülkeler gibi değerlendirilmesine, haliyle, ülkemizde faşizmin iktidarda değil de tırmanmakta olduğuna dair savlara, karşı çıkardık.

     Dernek binasında yapılan tartışmada, ben bu alıntıyı yaptım; bekliyorum, İGD adına konuşan arkadaş ne diyecek, diye.

     Başka yerlerde ve farklı düzlemlerde başka başka siyasi hareketlerle ya da o siyasi hareketlerden arkadaşlarla bu konuda yapılan tartışmalarda genellikle tanık olunan tavır, Dimitrof'un bu sözlerinin yok kabul edilmesi ya da Dimitrof'tan başka bir alıntının yapılması ya da ülkemizin “gelişmiş bir ülke” olduğu iddia edilerek, Dimitrof'un bu sözünün bizim ülkemiz için geçerli olamayacağı vb. doğrultusunda olurdu.

     İGD adına konuşan arkadaşım, bunlardan hiç birisini yapmadı, pat diye, “Dimitrof'un, bu sözlerinden dolayı, 3. Enternasyonal'in kapanış konuşmasında özeleştiri yaptığını” söyledi.

     Haydaaa... O güne kadar böyle bir şeyi hiç duymadığımdan ne diyeceğimi bilemedim; yüzüm kızardı. Resmen, Dimitrof'un sonradan yanlış olduğunu kabul ettiği söylenen bir sözüne atıfta bulunduğum için, çok mahcup olmuştum.

     Gözlerin hepsi bana döndü; ne diyeceğimi, merak ediyorlardı.

     Hiçbir şey diyemedim.

     Tartışma bitti; ben kaybetmiştim.

     İGD'li arkadaşların yüzleri gülüyordu; kalktılar ve gittiler.

     Mahalleden dernek üyesi arkadaşlar da gittiler.

     O gece, evde, sabaha kadar, Dimitrof'un “Faşizme Karşı Birleşik Cephe”sini yeni baştan okudum; İGD'li arkadaş, tartışmayı kazanabilmek için, numaranın feriştahını çekmiş, her şeyi ters takla yapmıştı.

     Dimitrof'un özeleştirisi başka bir konudaydı; ben/biz haklıydık. Ülkemiz ve eş konumdaki ülkeler için Dimitrof'un o sözü çok sağlam bir referans idi.

     Ertesi günü, dernekte, gelen giden arkadaşa, bunu anlattım; istiyorum ki, biz yanlış bir şeyi savunmuyorduk. Konuyu çarpıtan, İGD'li arkadaş idi.

     Yeni bir tartışma için haber gönderip durduk; ama nafile. Gelmediler. Altındağ'da, bir daha bir araya gelip “faşizm” ya da başka bir konuda İGD'liler ile tartışma yapamadık. (***)

     19.03.2022/Datça/Mehmet Erdal

     (*) Akşam Ticaret Lisesi, Eşrefpaşa Akşam Ortaokulu vb., şu veya bu nedenle öğrenimini devam ettirememiş yurttaşlara, bıraktıkları yerden öğrenime devam etme olanağı veren okullardı; bu okullarda okuyanlar, normal müfredatı izleyen eşiti okullarda okuyan öğrencilerden yaşça daha büyüktüler. Bu yazıda sözü edilen Akşam Ticaret Lisesinden bir öğrencisi arkadaşımız İDOD'un (İzmir Demokratik Orta Öğremim Derneği) ilk başkanlığını yapmıştır.

     (**) O yıllarda, hem ÇİMENTAŞ'ın hem de, yanılmıyorsam, Bornova tarafında faaliyette olan BATI ÇİMENTO'nun bacalarında filtre yoktu ve Altındağ ile Bornova arasındaki ova bu fabrikaların bacalarından çıkan zehirli dumanların etkisi altındaydı. Keza, Altındağ Yahudi Mezarlığının yukarı, Altındağ Köyünün ise alt taraflarında bulunan taş ocağından yükselen toz bulutları da çevredeki evlerde oturanlara hayatı zehir ediyordu. Bu nedenle, Altındağ'da ilk adımı bu yazı ile atmış olmamız, çok yerinde bir hareket idi ve yankısı büyük olmuştu. (Hep aklımdadır; bizim arkadaşlar bu yazıyı yazdıktan sonra, o günlerdeki Altındağ Belediye Başkanı olan Adalet Partili Şefik Ok aracıyla Altındağ Yahudi Mezarlığının oraya kadar geliyor ve yazıyı seyrediyor; yazı, çok uzun süre silinmeden kaldı)

     Hafızam beni yanıltmıyorsa, ÇİMENTAŞ'ın yönetim kurulunda ya da danışman statüsünde Ege Üniversitesinden bir hoca vardı ve üniversitede okuyan arkadaşlarımız, ÇİMENTAŞ'ın bacasına filtre takılması konusunda bu hoca ile bazı görüşmeler de yapmışlardı.

                                       (Binaların arka tarafı, taş ocağının bulunduğu yer)
                                               (Yazıda sözü edilen duvarların bugünkü hali)

     (***) Not: 1- 1978 yılı Kasım ayı sonlarında, Karşıyaka'da, İGD'li birisi ile kavga etmekten ve onu yaralamaktan dolayı Çınarlı Meslek Lisesi öğrencisi olan E. Sabri Gamsız arkadaşımız tutuklandı, yargılandı ve ceza aldı.

     E. S. Gamsız arkadaşın bu konudaki paylaşımı şöyledir:

     “Mehmet abi, İGD'nin tutumu, dediğin tarihlerde, İzmirin her yerinde ayni idi. Özellikle Karşıyaka'da bunu çok yaşadık. Fuarda düzenlenen bir toplantıya İDOD olarak davet edilmemize rağmen söz hakkı vermemişlerdi. Biz zorla söz hakkımızı kullandık. Çıkışta bize saldırdılar (Karşıyaka’dan ... ya da ... bize silah çekmişti) Karşıyaka'da kendilerini güçlü sandıklarından, Karşıyaka Lisesindeki İDOD'lu arkadaşları tartaklayarak okuldan attılar. Liseye ben ve beş arkadaş gittik. İGD'nin okul sorumlusu ... ile bire bir konuşup, yaptıklarının yanlış olduğunu, oturup konuşalım dedim. İGD'liler, 40-45 kişi vardı. Biz beş kişi. ... ikna ettim, tam kantine girip konuşacaktık ki, İGD kitlesinin içindeki sivil polis bizim ... yumruk salladı. Yumruk vuranın polis olduğunu (Çınarlı'da, Ulaş'ı anma yaptığımızda, Polislerin arasında, Ulaş'ın resmini yırtarak bizi tahrik etmek istemişti, oradan) biliyorum. Biz iki hafif yaralı, ... ağır olmak üzere İGD liler de çok sayıda yaralı verdiler, dağıldılar. 22 dosyadan yargılandım. Hepsinden beraat ettim. ... yaralamaktan on sene aldım. Biz, İGD ile Karşıyaka'da bayağı uğraştık.”

     Not: 2- 1979 yılı Mart ayı sonu itibariyle İzmir dışına (Denizli'ye) gönderilmiştim; İzmir'de Karabağlar, Konak vb. yerlerde, 1979 yılı ikinci yarısı, İGD ile Devrimci Yol arasında çok ciddi bir kavganın yaşandığını (gıyaben) biliyorum. Umarım, bir gün, birileri, bu kavgaya dair bildiklerini yazar ve bu yazılacaklar, “sol içi sorunların çözüm biçiminin nasıl olması ya da olmaması gerektiği” konusunda yol gösterici olabilecek derslerin çıkarılmasına katkı sağlar.

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder