05.03.2022.GÜNÜMÜZÜN HAMALLARI: KARGO İŞÇİLERİ!
GÜNÜMÜZÜN HAMALLARI: KARGO ÇALIŞANLARI! (*)
Perşembe günü karşılaştığımızda, arabasından inmiş, elindeki paketi teslim etmek için bir evin kapısını çalmak üzere idi. Kendisi ile söyleşi yapmak ve kargo çalışanlarının sorunlarının kamuoyunca bilinmesine yardımcı olmak istediğimi söyledim; Tamam, dedi, Cumartesi akşamı buluşalım.
Kolay gelsin, dedim ve yoluma devam ettim.
Cumartesi akşam, saat 19.05'te aradım; yenice evine gelmiş, duş yapacak ve sonra beni arayacakmış.
Saat 19.35'te aradı ve müsait olduğunu, söyledi. Sabahtan beri ara ara yağan yağmur, devam ediyordu. Rüzgar da...
Bugün sokağa çıkma yasağı vardı, siz çalıştınız mı?, dedim. Çalışmışlar. Yarın çalışmayacaklarmış. Ama bazı kargo firmaları, Pazar günleri de çalışıyor ve gelen kargoları dağıtıyormuş.
Datça'da kaç kargo firmasının şubesi var?, diye sordum. Dört (4), dedi. Bunların dışında, Marmaris'teki şubelerinden gelip müşterilerin kargolarını teslim edip giden başka kargo firmaları da varmış. Bazı nakliye ambarları da Marmaris'ten gelip dağıtım yapıyorlarmış.
Mesai saatleri, Cumartesi günleri sabah 09.00, akşam saat 15.00; hafta içi sabah 09.00, akşam 18.00 miş. Ama, çoğunlukla, iş yoğunluğu nedeniyle, akşam saat 18.00'de değil, daha geç saatlerde iş yerinden ayrılabiliyorlarmış. Özellikle Yaz aylarında, dağıtımdan, saat 21.00'de iş yerlerine döndükleri oluyormuş. Bu artı zaman, mesaiden sayılıyormuş. Ama, o konuda bazı sorunlar varmış ve zaman zaman sıkıntılar yaşanıyormuş...
Kargo işçisi olarak çok uzun zamandır çalışmıyordu ama Korona virüs salgınının baş gösterdiği Mart ayından bu yana artan ve çeşitlenen iş kolu sorunlarının neler olduğunun bilincindeydi; saymaya başladı. Ben de not almaya...
İçinde yaşanılan salgın döneminde insanların alış-veriş alışkanlıkları büyük ölçüde değişmeye başlamıştı ve insanlar, biraz da İnternet üzerinden satış yapan sitelerin yaptığı kampanyalar nedeniyle tuvalet peçetesinden diş fırçasına, oyuncak yumurtadan bebek mamasına kadar her şeyi İnternet üzerinden sipariş ediyor ve getirtiyorlardı. Kendileri de bunları taşıyorlardı. Datça'daki bir kargo şubesinin Mart ayı öncesi günlük paket dağıtımı 300 civarında iken, bu, bugün minimum 700-800 civarında idi. Bini (1000) geçen günler de oluyordu. Bir kargo şirketinin Datça şubesi, Mart ayı öncesi iki kişi ile dağıtım yapabiliyor iken, bugün 5-6 kişi, hatta daha fazla çalışan bu dağıtımı yapabiliyordu. Bu iş yoğunluğunun nedeni, yalnızca alış-veriş alışkanlığının değişmesinden değil, aynı zamanda, salgın nedeniyle büyük şehirlerden kaçıp gelen ve bir biçimde Datça'ya yerleşenlerin sayısının artmış olmasındandı. Göç nedeniyle, Datça'nın nüfusu çok hızlı artıyordu. Başkan, Belediye Meclis toplantısında 22.200 olarak açıkladı nüfusu, diyorum; şu anki nüfus, bu rakamdan çok fazla, diyor. Yaz aylarında gelenlerin bir kısmı geriye dönmemişler, burada yaşamaya devam ediyorlarmış.
Anlaşılan o ki, bugünlerde, Datça'ya, kargolar ve ambarlar tarafından, her gün, toplam 5-6 bin civarında koli geliyor ve dağıtılıyor, diyorum. Evet, belki daha da fazla, diyor.
Anlattığına göre, bir elemanın günlük kargo dağıtım limiti 120-150 paket arasıymış. Ama iş yerleri, iş yoğunluğu nedeniyle, onları, bu sayının üzerine çıkmaları konusunda zorluyormuş. Bir başka deyişle, kaç adet gelirse, o gün onu dağıtmaya çalışıyorlarmış. Haliyle, bazen dağıtamadıkları ve ertesi güne bıraktıkları kargo paketleri oluyormuş.
İşin sırrı elimizdeki GPS aletinde falan değil, dağıtım yapılacak bölgeyi mahalle, cadde, sokak, ev ve hatta bizatihi kişi ve o kişilerin alışkanlıkları anlamında, çok iyi bilmekte, diyor. O gün dağıtımı yapılacak kargo paketleri arabaya yerleştirilirken yerleştirme ona göre yapılmalı ve arabaya binip kontak çevrildiğinde, izlenilecek yol ve dağıtımı yapılacak kargoların kime, nasıl teslim edileceği çok iyi bilinmeliymiş. Bunun için de, kargo dağıtıcısının, iyi bir hafızasının olması gerekiyormuş. Yoksa, işi zormuş. Dağıtım yaparken zaman kaybı yaşar ve bir sokağa yeniden ve yeniden dönmek zorunda kalırmış. Bu durumda da aldıkları kargoları, sahiplerine ulaştıramazlarmış.
İnanır mısın, bir günde bir paketin dağıtımı için ayırdığımız zaman, maksimum iki (2) dakikadır, diyor. Söylediklerine şaşırıyorum. Nasıl yani?, diyorum hayretle. Şöyle, diyor; biz iş yerine varıyoruz, o sabah gelen malları arabaya yüklüyoruz. Öğle oluyor. Sonra dağıtıma çıkıyoruz. Ortalama 150-200 civarındaki koliyi akşam saat 18.00-19.00'a kadar sahiplerine dağıtıp iş yerine dönüyoruz. Sen hesapla... Vallahi haklısın, diyorum. Biz, işin bu yönünü hiç düşünmeyiz. Bizim için önemli olan, beklediğimiz kargonun bir an önce elimize teslim edilmesidir...
Yasa gereği, 30 kg'dan fazla bir kargo paketini ellerinde taşımamaları gerekiyormuş. Ama örn: bir müşteri, 15 kğ'lık köpek mamalarından 10 adet sipariş vermiş; kargo gelmiş ve onların teslimi gerekiyormuş. Adrese vardıklarında müşteri, kapıya kadar taşımalarını istiyormuş. Ne yapsınlar?.. Bazı müşteri, diyor, örn: bir sitenin içinde ya da bir binanın üst katında oturuyor. Onun dış kapıya kadar gelip kargoyu teslim alması gerekiyor. Bu ise ciddi bir zaman kaybı, demek. Bu durumda, zaman kaybetmemek için eli mecbur, kargoyu müşterinin evine kadar götürmeyi tercih ediyoruz.
Peki, bazı kargolar ödemeli ise o zaman ne yapıyorsunuz?, diyorum. Böylesi durumlarda, kendilerinin ve müşterinin birer kol boyu, yani toplamda iki kol boyu uzak kalıp para alış verişini, o şekilde yapmaları gerekiyormuş.
Aylık olarak asgari ücret, yemek parası ve mesai ücreti alıyorlarmış.
Öğle yemeği şirkettenmiş ama kimse gidip bir lokantada falan yemek yemiyormuş; yemek parasını aylık olarak toptan alıyor ve çoğunlukla araç üzerinde, o gün ne bulursa onu yiyerek geçiştiriyorlarmış. Zaman, diyor, çok önemli; zaman kaybını, asla göze alamayız!
Adres bulma konusunda Datça çok sorunlu bir yer, diyor. GPS'ye güvenip dağıtım yapmaya kalksak, dağıtılacak kargoyu büyük ölçüde geri götürürüz. Özellikle, Mezarlık bölgesi çok ciddi sorun... Müşteri, adresi doğru yazmaz ya da belediyenin numaralandırdığı gibi değil kendi bildiği gibi yazar ya da adres yerine yol tarifini yazar...Çok değişik şeylere tanık oluyoruz. Her şeye rağmen adresi bulamaz ya da müşteriye ulaşamaz isek, kargoyu geriye, şubeye götürürüz. Talimat öyle. O zaman da, müşteri kendinde hiç hata aramaz ve doğrudan bizi suçlar. Halbuki, bize, bir müşteriyi en fazla üç (3) dakika bekleyin, ulaşamaz iseniz, oradan ayrılın, deniyor. Biz yine de kargoyu teslim edebilmek için en iyisini yapmaya ve müşteriyi memnun etmeye çalışıyoruz.
Her araçta bir kişi bulunuyormuş. Ağır yük dağıtımında iki kişi görevlendiriliyormuş.
Mart ayından sonra, neredeyse bütün kargo firmalarının elemanlarının tamamına yakını değişmiş. Nedeni, artan iş yoğunluğuymuş. Yerlerine yenileri gelmiyor, değilmiş. Ama gelenlerin bir kısmı, kargoculuğu, yalnızca şöförlük yapmak, sanıyormuş. Yanıma bir dağıtıcı verin, dağıtayım, diyormuş. İşin şöförlükten ibaret olmadığını görünce, çekip gidiyorlarmış.
Kargoculuk, zor iş, diyor. Rahatsız olsan rapor alamazsın; çünkü, sen rapor alıp işe gitmediğinde diğerleri, senin yükünü de yüklenecektir. Kendine zaman ayıramıyorsun. Yıllık 15 gün izin hakkımız var ama bu hakkını tam olarak kullanan hemen hemen kimse yoktur.
Bu işte uzun süre çalışan birisini tanıyor musun? Var mı böyle birisi?, diye soruyorum. Evet, Datça'da böyle bir kişi varmış. O kişi de farklı kargo firmalarında 9-10 yıl kadar çalıştıktan sonra ayrılmış. Ona göre, bu iş, sürekli, hele hele ömür boyu yapılacak bir iş değilmiş. Gençken ve geçici süre yapılacak bir işmiş. Çok yıpratıcıymış. Bildiğin hamallık bu, diyor. En rahat olanımız, büroda çalışandır; ama o da sorun yaşadığımız müşterilere sinirlenmeden sabırla açıklamalar yapmak ve onları ikna etmek görevini yerine getirir.
Kargo işinde kim kazanıyor?, diyorum. Biz kargo çalışanları kazanmıyoruz; bu, kesin, diyor!
13.12.2020/Datça/Mehmet Erdal
(*) Bu söyleşi, benzeri konumdaki çalışanların direnişlerinden 14 ay kadar önce yapıldı ve 13.12.2020 tarihinde Muğla Turnusol'da yayınlandı.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder