1 Ekim 2021 Cuma

2021.10.02.CEZAEVİ YAZILARI-72: "KİM AKSİNİ İSTER Kİ ?"

  Hiç yorum yok

 

     CEZAEVİ YAZILARI-72: 'KİM AKSİNİ İSTER Kİ?'

     “ Pazar,12.00; Bugün 'anneler günü'! Cumhuriyet'te, İzmir Çağdaş Kadınlar Derneği'nin verdiği bir ilan var; anneler günü'nün bir gün kutlanmasına karşıyız, deniyor. Belli ki, örtük olarak anlatılmak istenen, anneler gününün bir gün olmasının anlamsızlığı ve yararsızlığıdır. İstenen, her günün 'anneler günü' olmasıdır. Haklılar. Ama, bugünkü iktidar, o 'yetersiz' görülen bir günü bile bize 'çok' görüyor: Bugün kutlanan anneler gününde, bizler, açık görüş yapamıyoruz. Cumhuriyet de yazdı, okumuş olabilirsin, aslında, anneler günü dolayısıyla iki gün açık görüş yapılmasına karar verilmiş; ama, son çıkan anti-terör yasası nedeniyle, biz siyasiler, bu haktan yararlanamıyoruz. Yani, yasa, bizden sonrakiler için değil, bizler için de geçerli oluyor. Aynı şey, sanırım, sevkler için de geçerli. Geçenlerde, yani bundan önceki mektubumu yazıp-yolladıktan sonra, infaz'dan çağırdılar. Orada, bakanlığın, son çıkan anti-terör yasasına göre benim durumumun yeniden kendilerine iletilmesini istediğini öğrendim. Eğer, benim anladığım doğruysa, ben, halihazırda üç yıldan daha çok cezam olduğundan ve yeni yasa da üç yıldan az cezası kalanların sevke gitmesini uygun bulduğundan, bu yıl içinde sevke gitmem olanaksız... Aynı şey, cezası beş yıldan az ama üç yıldan çok bütün arkadaşlar için de geçerli, haliyle... Sağlık olsun...

     Çoğunluk, bugün yemek almıyor, yani yemek boykotu yapıyor ve 9, 11, 13 ve 15'de slogan atıyor... Elbette, kambersiz düğün olmaz!.. Bence, açık görüş ile ilgili bu yasağı kabullenmek ve sessiz kalmak doğru değil, ama bunlar, sorunu çözmek için yeterli de değil. Sorunu çözücü ve sonuç alıcı bir tepki şart. Ama, sorun, şimdi, yalnızca açık görüş ile sınırlı değil. Sorun, anti-terör yasası ile daha da karmaşıklaşmış ve çeşitlenmiş bir yumaktır. Bu yumağı çözmek ise, bizleri aşan ama bizleri kesinlikle içine alan, bütün ülke genelinde ve özellikle de cezaevleri dışında yürütülecek kitlesel bir mücadelenin ürünü olabilir. Anayasa Mahkemesinin bu yasa ile ilgili kararı ne olur, bunu göreceğiz, ama karar ne olursa olsun bu yasanın içeriğine karşı uzun erimli bir mücadelenin organizasyonuna girişmek gerekiyor. Demokrat'ın son sayısı, bu konuyu ele almış ve oldukça da doyurucu-doğru bir bakış açısı sunmuş.

     İki gün önce, SHP'nin, anti-terör yasası ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine başvurduğunu okumuşsundur. Bizimle ilgili olarak başvurunun içinde neler dendiğini bilemiyoruz, ama bizim endişemiz, bu başvurunun, bizimle ilgili verilecek kararı geciktirip-geciktirmeyeceği noktasında yoğunlaşıyor. Farklı yorumlardan, bu ay içinde bizim durumumuzun ele alınacağı ve önümüzdeki ay başında bir karara varılacağı ve kesinlikle çıkacağımız, yani kararın lehimize olacağı haberleri geliyor. Ne ölçüde doğru? Ne ölçüde abartılı? vb... bilemiyoruz. İktidarın, bizi beklentiye itmek ve dolayısıyla oyalamak için bilinçlice yaydığı bir söylenti de olabilir; ama, biz, olabildiğince kısa bir süre içerisinde kararın verilmesini ve haliyle çıkmayı istiyoruz. Kim aksini ister ki?...

     ... Sen de yazıyor ve bazen ifade ediyorsun ya, son yıllarda, ikimiz, karşılıklı olarak birbirimizi de etkileyerek, oldukça fazla ve olumlu bir yol aldık. Ben, senin gibi, katedilen bu yoldan oldukça mutlu ve haliyle, bundan sonrası için umutluyum. Bence, biz, aynı doğrultuda ilerlemeye devam edebilir ve edeceğiz de. Eğer, örnekleri görüldüğü üzere, cezaevinde iken tanışmış ve ardından evlenmiş olsaydık veya dışarıda tanışmış olsak bile ben bu koşullarda iken evlenmiş olsaydık, bu konuda bu kadar kesin konuşmamız doğru olmayabilirdi. Çünkü, bence, hepten olanaksız değil, ama bu tür evliliklerde, evlilikte aranması gereken unsurların hepsinin bulunup-bulunmadığına pek dikkat edilmeyebiliyor; bunun yerine, evlilikte bulunması gereken ama bir evlilik için yeterli olamayan-olmayan unsurların bazıları öne çıkıyor-çıkarılıyor ve bunlar yeterli görülüyor. Halbuki, öne çıkarılan bu unsurlar, ağırlıkla, bu koşullardaki insanların bugünkü gereksinimlerine bağlı bir şeydir. Yani, sürekli bir arada olunmaya başlandığında ne ölçüde yeterli olabileceğinin, dahası ne ölçüde kalıcı olduklarının herhangi bir ölçüsü, kanıtı ve garantisi yoktur. Bu koşullarda, belli aralıklarla görüşüldüğünden, yanılgı payı büyüktür. O nedenle, bu tür evliliklerin, dışarıya adım atıldıktan sonraki süreçte şu veya bu zamanda bitmesi kuvvetle muhtemeldir. Bizimkisi ise farklıdır: Biz, dışarıda başlayan bir evliliği, bu koşullarda yeniden üretmeye ve kalıcı hale getirmeye çalıştık ve bunu da başardık. Bu koşullardaki çabalarımız, olması gereken bir şeydi ve kesinlikle olumluydu, geliştiriciydi. Ben, böyle düşünüyorum...” (12.5.1991) (1)

02.10.2021/Akhisar/Mehmet Erdal

     (1) 12.5.1991



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder