24 Eylül 2021 Cuma

2021.09.25.CEZAEVİ YAZILARI-71: 'ORTADAKİ ÖLÜYE KİMSE SAHİP ÇIKMIYOR'

  Hiç yorum yok

     CEZAEVİ YAZILARI-71: 'ORTADAKİ ÖLÜYE KİMSE SAHİP ÇIKMIYOR'

     “... Görüş günü dönüşte, bir arkadaştan, bizim durumumuzun, bu ay içinde Anayasa Mahkemesi'nde öncelikle ele alınacağını duyduk; aynı söylenti, mektupla, bir başka arkadaşa da yazılmış; bunların ikisi de ayrı koğuşlarda bulunan ve birbirleriyle ilişkisi olmayan kişilerden duyuyorlar, bu söylentiyi. Ne kadar doğru olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz, ama fazlaca mantıksız bir söylenti değil. 6 Mayıs günü, dosyayı, raportör incelemeye başlamış; aynı gün, İstanbul'daki askeri mahkemelerin itirazı da mahkemeye ulaşmış, diye yazdı, Hürriyet. Bu konuda dikkati çeken bir olay var; SHP hala başvurmadı. Bunun önemi şurada: Eğer SHP, bu başvuruyu, bilerek geciktiriyorsa, böyledir demiyorum, eğer böyle davranıyorsa, bunun nedeni şu olabilir: SHP, anti-terör yasasının bütününe yönelik itiraz etmeyi düşündüğünden, kendi başvurusunun daha ayrıntılı bir incelemeyi gerektireceğini hesap ederek, yalnızca 'şartlı tahliye' bölümüne itiraz eden askeri mahkemelerin başvurularının hemen incelenmesine olanak tanımak istiyor, olabilir. Yani, böyle bir olasılık varsa, başvuruyu geciktirmesi yerinde bir davranıştır; aksi halde, dava, çok daha uzun sürede incelenir ve karara varılır. Eğer, bu doğruysa, o zaman, mahkeme, en geç 12 Haziran'a kadar, askeri mahkemelerin 'iptal' başvurularını incelemek ve sonuçlandırmak zorundadır. Çünkü, bir yasanın 'iptali' için 2 ay içinde başvurmak gerekiyor ki, yasa 12 Nisan'da kabul edildiğine göre, 12 Haziran'da süre dolmuş olacak. Bu ihtimal dahilinde, SHP, Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre, Anti-terör yasası ile ilgili başvurusuna 'şartlı tahliye' ile ilgili bölümü alıp-almamaya karar verebilir. Mahkeme, askeri mahkemelerin başvurularını olumlu sonuçlandırırsa, bu bölümü başvuru dışı bırakabilir; aksi halde, o da alabilir, başvuru kapsamına...

     Görüş sonrası günlerde de, bizim durumumuzla ilgili olarak basında yazılar çıkmaya devam etti: Milliyet'te Altan Öymen'in haberine göre, Özal, kendisinin, bizim çıkmamızı istediğini söylemiş. Yalçın Doğan'ın bir haberine göre ise, Ordu, yasanın bu biçimde çıkmasında kendilerinin hiçbir rolü olmadığını söylemiş. Yani, ortadaki ölüye kimse sahip çıkmıyor ve herkes, suçu birbirinin üzerine yıkıyor. Bunun olumlu yönü -şimdi- şu: Anayasa Mahkemesi'nin olumsuz bir karar vermesi doğrultusunda baskı yapabilecek kimse yok; ya, herkes 'bozsun' diyor, ya da 'nötr' kalıyor. Bu, çok iyi. Biz, Ordu'nun veya Özal'ın olumsuz anlamda bir baskı unsuru olabileceklerini ve dolası ile Anayasa Mahkemesinin, bile bile lades deyip, tam anlamıyla siyasal bir karar verebileceğini -zayıf da olsa- düşünüyor ve korkuyorduk. Bu tehlike ortadan kalkmışa benziyor...

     Biliyorsun, Anayasa Mahkemesi Başkanlığına Yekta Güngör Özden seçildi. Yani, en üst düzeyde, bir denge oluşturuldu; Özal'ın karşısında, Özal'a karşı koyabilecek bir kurum olan Anayasa Mahkemesinin Özal'ın buyruğuna girmediği-girmeyeceği gibi bir mesaj verildi, topluma. Bana öyle geliyor ki, şimdi, Anayasa Mahkemesi, anti-terör yasasını ve özellikle de onun 'şartlı tahliye' bölümünü 'iptal' ederek, bu mesajı ikileyecek; yani, topluma, 'Düzen Özal, iktidar ve parlamento değildir; düzenden umudu kesmeyin; biz varız...' diyecek. Eğer, Anayasa Mahkemesi, böyle bir mesaj vermeye özen göstermezse, yani bu başvuru doğrultusunda 'iptal' kararı vermezse, o zaman bu düzene olan güvensizlik hepten yaygınlaşacak... Ondan sonra, kimse bu düzeni kolay kolay savunamaz... Bu anlamda, şimdi, Anayasa Mahkemesi, çok önemli bir 'karar' aşamasında... Önümüzdeki günlerde, gelişmeleri birlikte görecek ve yaşayacağız...

     Anneler gününde açık görüş yaptırılmayacakmış; Bakanlıktan öyle yanıt verilmiş. Bu nedenle, açık görüş ile ilgili olarak hiçbir şey bildirmedim. Bu karar, anti-terör yasasından mı kaynaklanıyor, bilmiyoruz. Biliyorsun, bu yasada, bundan böyle, bizlere açık görüş yaptırılmayacağı yazılıyordu. Eğer, bu yasa, bizden sonraki siyasiler için değil, bizler için de geçerliyse; bu durumda, Anayasa Mahkemesi bu yasayı 'iptal' etmese bile, buralarda kalmaya devam ettiğimiz takdirde, bizler, istediğimiz cezaevlerine, cezamız beş yılın altına düşünce değil, üç yılın altına düşünce gidebileceğiz... Bakalım...” (1) (10.5.1991/NAZİLLİ)

     25.09.2021/Datça/Mehmet Erdal

     (1) 10.5.1991





  

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder