2020.08.31.CEZAEVİ YAZILARI-18: PARİS KOMÜNÜNE DAİR! (1)
CEZAEVİ YAZILARI-18: PARİS KOMÜNÜ'NE DAİR! (1)
Aydın E Tipi Özel Kapalı Cezaevinde 1987 yılı ikinci yarısı başlayan ve yıl sonuna doğru (Kasım ayı içinde) bir biçimde uzlaşı ile sonuçlanmasına karşın, farklı biçimlerde, 1988 yılı ilk yarı boyunca da devam edip giden "iç tartışmalardan" daha önceleri de söz etmiştik. (1)
Bu tartışmalar sürecinde her birimizin dilinden düşmeyen ve yine her birimizin dağarcığındaki (her kim de ne kadar var ise) bilgileri birbiri peşi sıra sıraladığı gündem konularımız örgüt, örgüt içi demokrasi, demokratik-merkeziyetçilik, birey-kolektivite ilişkisi vb. idi.
Farklı nedenlerin yanı sıra, yıllardır içinde yaşanılan cezaevi koşulları nedeniyle de büyük ölçüde sorunlu yürüyen (ama, sonuç itibariyle, bence çok da yararlı olan) bu tartışmalarda somut bir yol alabilmenin yolu, tartışmanın, kendisini sol, sosyalist, devrimci vb. gören herkesin reddedemiyeceği yazılı kaynaklar ve somut olaylar düzleminde tartışılmaya çalışılmasından geçiyordu; 1988 yılı Mart ayında 117. yıl dönümü kutlanacak olan Paris Komünü, bu anlamda bulunmaz bir fırsat idi.
Bu konuda bir çalışma yapmak ve yapılan çalışmayı Devrimci Yol komününde tartışmak için ben, Atilla Yalçın (2) ve bir arkadaş daha görev aldık. (3)
Elimizdeki yazılı kaynaklardan yararlanarak, günlerce, üçlü okumalar yaptık. Ayrıca, her birimiz, farklı kaynaklardan kişisel okumalar yaptı ve notlar aldı. Sonra oturduk ve (yazılacak her bölüm üzerinde kısa bir görüşme yaptıktan sonra) çalışmayı yazılı hale getirmeye başladık; benim toparladığım ve Atilla ile diğer arkadaşın nöbetleşe yazdıkları, elli yedi (57) sayfalık bir çalışma ortaya çıkardık.
Paris Komününün 117. yıl dönümü günü yemekhanede toplandık ve çalışmayı sunduk.
***
Bu çalışmanın bazı bölümlerini sizlerle paylaşıyorum.
“117. Yıl dönümünde Paris Komünü.
...Paris komünü ile "ilk tanışmamız" pek çoğumuz açısından Kesintisiz Devrim 1'de yapılan, devrimin objektif şartlarının sürekli var olmadığı zamanlardaki ihtilalci inisiyatiflerin değerlendirilmesi bölümünü okurken olmuştur. Mahir Çayan "...O tarihi dönem, ihtilalci atılımın başarıya erişmesi için belli bir olgunluğa ulaşmamışsa bozgun mukadder bir sonuçtur." derken, 1525 Munzur hareketini, 15.yy. da ki Şeyh Bedreddin olayını ve Paris Komününü sayıyordu.
Demek ki, Paris Komününün yenilgisi kaçınılmazdı. Ama 72 gün sürmüş olan bu işçi devleti, pratiğiyle Marksist teorinin en önemli temel taşlarının geliştirilmesine hizmet ederken, gelecek dönemlere de geniş bir perspektif ve zengin bir birikim sunuyordu.
Lenin'in, Ekim Devrimi'nin 101. günü, soğuk bir Ocak ayında, karların üzerinde neşeyle dans ettiği söylenir. "Çünkü, yakın çağlarda halkın en uzun iktidarı, Paris Komünü'nün kan ve barut içinde geçen 100 günüydü. Bunu aşmak bile o günlerde büyük bir olay olarak görülmüştür." (D. Arkadaş sy.1) (Bizim hesaplamalarımıza göre Paris Komünü'nün iktidarı 72 gün sürmektedir. 100 günün nasıl hesaplandığını bilemiyoruz.)
Marx, Paris Komünü'nü "...yüzlerce programdan ve geliştirme çabasından çok daha önemli" (Devlet ve İhtilal) görüyordu.
Lenin, Marx için "...bu deneyi çözümlemek, ondan taktik dersler çıkarmak ve teorisini bu deneyi temel alarak yeniden gözden geçirmek , Marx'ın kendisi için tayin ettiği ödev işte buydu." (Devlet ve İhtilal,syf. 50) diyordu.
Devlet, Proletarya Diktatörlüğü, Komün gibi pek çok temel konu, Paris Komünü'nün Marx, Engels ve Lenin tarafından incelenmesiyle daha da ayrıntılı hale getirildi. Yol gösterici oldu. Lenin, 1908'de "Biz Paris Komünü'nün omuzları üstünde yükseldik" ( Lenin'e atfen aktaran Paris Komünü syf. ) diye yazıyordu. Örneğin Stalin "Proletarya Diktatörlüğünün devlet biçimi olarak Sovyet iktidarı'nı tartışırken, 'Paris Komünü, bu biçimin embriyonu idi. Sovyet İktidarı, onun gelişmesi ve doruğuna ulaşmasıdır.' " der. (Leninizmin İlkeleri syf.55) (a.b.ç.)
Komün deneyinin incelenmesi, 1848'de yazılan Komünist Manifesto'nun Marx tarafından düzeltilmesine yol açtı. Manifestonun 1872 tarihli ön sözündeki bu "tek düzeltme", mevcut burjuva devletin parçalanmasına ilişkindi. Lenin, bu konuda şöyle diyor: Komün " İşçi sınıfının hükumet mekanizmasını hemen kolayca zapt ederek onu olduğu gibi kendi amaçları için harekete geçiremeyeceğini ispat etti...Böylece Marx'ın ve Engels'in Komünden alınması gereken bu derse onu Komünist Manifesto'da önemli bir düzeltme yapmayı gerektirecek kadar büyük bir önem verdikleri görülüyor." (Devlet ve İhtilal syf. )
***
Bugün yeni çıkan sol nitelikli dergilerin çoğunda Paris Komünü'nün yeniden "keşfedildiğini" görüyoruz. Tıpkı 1970 öncesi DEV-GENÇ hareketinin, herkesin kendine göre bir "ihtiyacı" nedeniyle şimdilerde yeniden "keşfedildiği" gibi.
Teori, ilk kaynaklara dönülerek yeniden üretilmeye çalışılıyor. Paris Komünü, bu bağlamda önem kazanıyor; bilinmesi ve kavranması gerekiyor.
Bilindiği gibi Sovyetler Birliği Gorbaçov liderliğine geçtikten sonra, iç ve dış politika alanında yeni bir yönelim içerisine girmeye çalışıyor. Bu yeni yönelimin niteliğinin ayrıntılı tartışılması bir yana, bu yeni yönelimin bir boyutu olarak Sovyetler Birliği'nin dünü, bugünü ve yarını tartışılıyor. Genel olarak nasıl bir Sosyalizm konusu tartışılırken, bu tartışma içerisinde özel olarak Sosyalist Demokrasi önem kazanıyor. Bu tartışma yalnızca Sovyetler Birliği ile sınırlı kalmıyor. Sovyetler Birliği'nin dünya sol hareketindeki yeri ve tartışılan konunun öneminden dolayı dünya sol hareketinin de gündemine giriyor.
Ülkemiz, 12 Eylül Askeri Faşist Darbesi sonrası topluma kabul ettirilen 1982 Anayasası'nın çerçevesini çizdiği yeni yasal-kurumsal yapı ile yeni bir politik düzene geçti. Bu yeni politik düzen, Türkiye'nin gündemine nasıl bir demokrasi? tartışmasını da getirdi. Ülkesinde tartışılan ve giderek yoğunlaşan bu konuyu, Türkiye sol hareketi görmemezlikten gelemezdi. Tam aksine, faşizme karşı sürdürdükleri demokrasi kavgasını, bu yeni durumun ortaya çıkardığı sorunlarla birlikte ele alıp, kendilerince bu soruyu yanıtlamalıydılar. Yani nasıl bir demokrasi? sorusunun genel bir yanıtını vermek yerine, proletarya demokrasisinden ülke somutunda ne anladıklarını bir programla ortaya koymak zorundaydılar.
Yeni bir dönemin başlangıcındaki Türkiye solunda pek çok siyasi hareket dününü sorguluyor.
İşte, 12 Eylül sonrası yaşanan yenilgiyi geride bırakmaya başlayan Türkiye solu, bu tarihsel koşullarda çakışan bu üç nedenden dolayı Sosyalist Demokrasiyi gündemine alıp tartışmaya ve bu konuda bir görüş ortaya koymaya çalışıyor.
Sosyalist Demokrasi tartışmaları, Türkiye solunu, doğrudan Paris Komünü'nü ele alıp incelemeye ve onu kavramaya götürüyor. Çünkü, Lenin'in de belirttiği üzere, Marksist hareket, Paris Komünü'nün omuzları üzerinde yükseliyordu. Yani, Paris Komünü temeldi. Pek çok tıkanıklığın çözümünün teorik kökleri, bu deneyin içinde yatmaktadır. Önemli olan, bu deney birikimini, yalnızca tarihsel bilgi olarak algılamak değil, bugünle olan iç bağlantılarını yakalamak ve dinamik bir kavrayışla, bugüne ışık tutmasını sağlayabilmektir.
***
"18 Mart'ta Paris'te bir proleter ihtilali patlak verdi ve tarihte ilk defa Paris Komünü şeklinde bir proleter devleti kuruldu. Bu, Kapitalist toplumun gelişmesinin doruğu ve burjuvazinin yükselişinin, ilerici burjuva değişimlerinin ve Mutlakiyetçi feodal kurumların yıkılışlarının kapanış çağıydı. Bu dönem, burjuvazinin tam egemenliğinin çöküşünün, ilerici karekterinden gerici ve hatta ultra gerici finans-kapitale geçişinin (Lenin) belirlendiği çağlardan biri oldu. Bu dönem, aynı zamanda işçi sınıfı hareketinin ve sosyalist düşüncenin gelişmesinde de tarihi bir kilometre taşıydı. Tarihte ilk defa olarak Komün, işçi sınıfının bu çağ açan başarısı, sosyalist ihtilalin ve iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesinin kaçınılmazlığı hakkındaki yargının işçi sınıfı ideologlarının teorik incelemelerinin ürünü olmaktan daha ötede bir şey olduğunun kanıtlarını getirdi; bu, zamanın bir emri, pratik bir ihtiyaç, tarihi gelişmenin kendisinin, günün düzeni üzerine getirip koyduğu bir meseleydi."(Biyografi, shf.533)
Kuşkusuz çok önemli bir dönemeç olan bu tarihsel kesitin yukarıda sözünü ettiğimiz gibi tüm derinliği ile öğrenilmesi gerekir. Doğaldır ki yalnızca bu yazımızın çerçevesi içinde tüm ayrıntılara inilmesinin mümkün olmadığı, bu konunun daha başka incelemelerle ele alınması ve tartışılması gerektiği öncelikle kabul edilmelidir.
Kısıtlı olanaklara dayanılarak hazırlanan bu çalışma, devrimin esenliği için, kadınlı-erkekli barikatlarda kahramanca savaşan işçi sınıfının, nasıl sonuna kadar devrimci olduğunu gösteren, yakalandıklarında mitralyözlerle taranıp toplu olarak hunharca katledilen, gömecek yer kalmadığı için cesetleri topluca yakılarak yok edilen, yenilse de, yine de kızıl bayrağın tam 72 gün dalgalandığı tarihteki ilk proletarya diktatörlüğü olan bu şanlı devrime ve o tarihsel döneme küçük bir yaklaşım getirmekten başka bir iddia taşımıyor.
Komün neydi?, sorusuna, şundan başka herhangi bir yanıt vermek çok zor: Engels'in dediği gibi " Paris Komünü, Proletarya diktatörlüğü idi." (Marx-Engels/Seçme Eserler/Cilt 1/shf.226)(a.b.ç.)
"Komün, kendisinin bilincine mücadele içinde ulaşan ve kendisini kabul ettirebilmek için en büyük fedakarlığı, hayattan fedakarlığı kabul eden proletaryanın eseridir." (Paris Komünü. Shf.74)...
Aydın/1988"(Devam edecek)
31.09.2020/Datça
Mehmet erdal
(1) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com/ CEZAECİ YAZILARI-1 (VAR OLAN BİLGİ VE DENEY BİRİKİMİMİZ ÜZERİNE) ve CEZAEVİ YAZILARI-5 (İÇ TARTIŞMALAR)
(2)Atilla, her zaman her konuda hem fikir olmasak ve farklı konumlanmalar içerisine girsek de, cezaevinde tanıdığım içi dışı bir ve inançlı arkadaşların başında yer alanlardan birisi idi, ki cezaevi sonrası süreçte de ilişkimiz bir biçimde sürmüştü. Bugünden geriye baktığımda, yalnızca sevgi ve saygı duyduğum arkadaşlarımdan birisidir..

(Ocak 1988/Aydın E Tipi Özel Kapalı Cezaevi/Erol Gündüz'ün tahliye günü/Arka sıra, sağdan üçüncü Zeki Ünlü, dördüncü Atilla Yalçın)
(2)Ben, Atilla ve diğer arkadaş, her üçümüz, Aydın E Tipi Özel Kapalı Cezaevinde o dönem DY'cular arasında var olan üç ayrı kümelenmeden kişiler idik; Paris Komünü konusunda ortak bir çalışma ortaya koyabilmek, o gün için, çok anlamlı idi. Bunu başardık.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder