13 Nisan 2020 Pazartesi

2020.04.13.MARMARİS YAZILARI-5 DEMOKRASİ PLATFORMU NİÇİN DAĞILDI, DAĞITILDI

  Hiç yorum yok

     MARMARİS YAZILARI-5: 'DEMOKRASİ PLATFORMU' NİÇİN DAĞILDI/DAĞITILDI?
     (Birinci bölümünü geçen hafta yayınladığımız tartışmanın ikinci bölümünü yayınlıyoruz)
     Ferit Dağ- '' DEMOKRASİ PLATFORMU NİÇİN DAĞILDI?''
     M.Ali Yılmaz- ''SAHİ 'DEMOKRASİ PLATFORMU' NİÇİN DAĞITILDI?''
Ferit Dağ- ''ÇEV-DER içinde yer alan kişilerin Demokrasi Platformu'na karşı eleştirileri, 'bu örgütlenmede siyasi partilerin olması ve bu örgütlenmenin fazla siyasileşmesi' şeklinde belirtilmiş... bu tespitlerle Demokrasi Platformu'na karşı çıkan ve Kent Meclisi'ni öneren ÇEV-DER içinde yer alan bu kişilerin siyaset dışı, apolitik kişiler olarak, Demokrasi Platformu'nun dağılmasının gerçek sorumluları olarak altı çizilmiş oluyor.
     Kendi içerisinde demokrasi olmayan örgütlenmelerin adları ne olursa olsun dağılmasında bizce hiçbir sakınca yok. Sağlam temeller üzerine kurulu, kendi içinde katılımcılara hiçbir şeyin zorla dayatılmadığı, farklılıkların, farklı düşüncelerin hoşgörü ile karşılandığı, kararların ortaklaştırılarak alındığı, ortaklaşılamayan hiçbir kararın açıklanmadığı, kişilerin sadece yöneticileri ve temsilcileri ile değil, birebir kendilerini de temsil edebildiği birlikteliklerin, örgütlenmelerin, platformların dağılması için fazla bir neden göremiyorum.
     Bu tür sivil toplum örgütlenmelerinde siyasi partilerin bulunmasını sakıncalı bulmak sadece bir 'tez'dir. Doğru olabilir, olmayabilir. Demokrasi Platformunun dağılmasından önce yapılan son toplantıda bu 'tez' öne sürülmüştür. Bu tezi tartışmak yerine kişilerin 'ne' olduğunu tartışmak 'kötü bir gelenek'.
     Bu tür oluşumlarda siyasi partiler olmalıdır ya da olmamalıdır tartışmasını ayrı bir yazıda yapmak düşüncesiyle bu 'en demokrat' arkadaşlarımızın tespitlerini tartışmaya devam etmek istiyorum.
     Demokrasi Platformu deneyiminde gördüğüm, bu platformun oluşumuna ön ayak olanların, düşüncelerinin, bu platformun herkesi, her düşünceyi kapsasın diye bir kaygılarının olmamasıdır.             Özellikle bu platformun solda yer aldığını düşündükleri partiler ve örgütler ile belirli bir siyasi yapısı olmayan ama zararsız görülen örgütleri kapsayacak şekilde olması amaçlanmıştır. Bu platform toplantılarının ilk gününden son gününe kadar bu bizce değişik biçimlerde dile getirilmiştir.      Marmaris'teki bütün örgütlerin katılması için yapılan çağrılar göstermeliktir ve bu, çağrı yapanların ne kadar demokrat olduğunun reklamına yarar. Hal böyle olunca Demokrasi Platformu bütün örgütleri kapsamamış, darala darala üç-beş sivil toplum örgütü temsilcisinin toplantısına dönüşmüştür.
     Pamucak mitinginde olduğu gibi, Pamucak Orman Kampının turistik tesis yapılması için satılması ve yapılaşmaya açılmasına karşı bir miting düzenlenip, bütün Marmarislilerin katılmasının amaçlanması gerekirken, miting ÖZELLEŞTİRMEYE HAYIR mitingine dönüştürülmüş, Marmarislilere değil, Yatağan'dan gelecek 2-3 otobüs işçiye bel bağlanmıştır. Özellikle miting hazırlık çalışmaları sırasında mitingin 'özelleştirmeye hayır' başlığı altında daraltılmasına karşı çıkılmış, genelde özelleştirmeyi savunsa dahi Pamucak Orman Kampı'nın satılmasına ve yapılaşmaya açılmasına karşı çıkacak bütün Marmarislilerin de mitinge katılabilmesi için 'özelleştirmeye hayır' başlığına karşı çıktığımız belirtilmiştir. Buna rağmen bu dikkate alınmamış, afişlere özellikle 'ÖZELLEŞTİRMEYE HAYIR' yazdırılmıştır. Burada anlatılmak istenen özelleştirmenin yanında ya da karşısında olmak değildir. Adı demokrasi platformu olan yapıda farklı düşüncede olan kişilerin barınmasının mümkün olmamasıdır. Ad seçimi yanlıştır. Bu yapılanmanın adı Solda Birlik Platformu ya da Sol İçin Demokrasi Platformu olmalıydı. O zaman kimsenin itirazı kalmazdı. İlginçtir, sağ kesimde de salt kendisi için demokrasi isteyen bir kısım sağ partiler de kurdukları platforma DEMOKRASİ PLATFORMU demektedirler. Ama sadece kendileri için.''
     M.Ali Yılmaz- '' Biz 21 Temmuz'da yayınlanan eleştirel yazımızda farklı nedenlerle 'tıkanma süreci'ne giren 'DEMOKRASİ PLATFORMU'nun, bu 'tıkanma'ya yanlış teşhis koyan ÇEV-DER'li bazı 'Demokrat' arkadaşların, bu yanlış teşhisin doğal uzantısı olarak önerdikleri 'KENT MECLİSİ'nin yerelde geniş bir kesimce ('etkili ve yetkili' kişi ve kurumlarca da) benimsenmesi sonucu 'dağılma' noktasına vardığını özet olarak anlatmaya çalışmıştık; nesnel olarak 'dağıtma' rolünü üstlenen bu arkadaşların niyetlerinin ise 'SAFİYANE' olabileceğini belirtmiştik.
     Yanılmışız !
     25 Ağustos'ta yayınlanan (içerisinde yer alageldikleri bir oluşumu adeta karşı cephede konumlanan birisinin söylemiyle ve gözlemiyle değerlendiren ve bir anlamda 'itirafname' niteliği taşıyan) yazıdan öğreniyoruz ki, bu arkadaşlar, daha baştan, 'niyet' olarak da 'dağıtma' rolünü bilerek ve isteyerek üstlenmişler.
     Yazara göre 'DEMOKRASİ PLATFORMU' gerçekte 'içerisinde demokrasi olmayan' bir örgütlenmeydi. 'Sol'da yer aldığı düşünülen partiler ve örgütler ile '...belirli bir siyasal yapısı olmayan ama zararsız görünen örgütleri kapsayacak şekilde olması amaçlanan...' bir örgütlenmeydi. Bu nedenle '...Marmaris'teki bütün örgütlerin katılması için yapılan çağrılar göstermelikti...ve bu çağrı yapanların ne kadar demokrat olduğunun reklamına yarıyor...'du. 'Hal böyle olunca Demokrasi Platformu bütün örgütleri kapsamamış, darala darala üç-beş sivil toplum örgütü temsilcisinin toplantısına dönüşmüş...'tü. Öyleyse '...Adı demokrasi platformu olan yapıda farklı düşüncede olan kişilerin barınmasının mümkün olma...'dığı bu platform'da öncelikle '...Ad seçimi yanlıştı...Bu yapılanmanın adı Solda Birlik Platformu ya da Sol İçin Demokrasi Platformu olmalıydı. O zaman kimsenin itirazı kalmazdı...' Böyle olmadığı için '...dağılmasında...' arkadaşlarca '...hiç bir sakınca yok...'tu.
     Asıl 'safiyane düşünenlerin' bizler olduğunu gösterdiği için, muhatabımıza teşekkür etmeliyiz.
     'DEMOKRASİ' SOYUT VE İÇİ BOŞ BİR KAVRAM MIDIR?
     Bir örgütlenmenin niteliğini, o örgütlenmenin eyleminin muhtevası belirler.
     Bu genel kabul gören önerme çerçevesinde ele alınırsa, Marmaris'te oluşturulan 'DEMOKRASİ PLATFORMU', Marmaris koşullarında 'DEMOKRASİ' diye bir derdi olan, yaşanan sorunların aşılmasını isteyen ve bu doğrultuda verilecek bir mücadeleye katkıda bulunmayı beyan eden Kitle Örgütleri'ni, Siyasi Partileri ve eğer istiyorlarsa kişileri kucaklayacak tarzda oluşturulmuştur. Konulan ad, eylemin muhtevasına uygundur.
     Bir başka deyişle 'DEMOKRASİ PLATFORMU', 'İŞ'e göre, o 'İŞ'i yürütebilecek en uygun örgütlenme olduğu düşünülerek (elbette o günkü koşullarda) oluşturulmuş; o 'İŞ'i yürütmeye talip kişi ve kurumları kucaklamayı amaçlamış, adı, yaptığı 'İŞ'e uygun belirlenmiş bir örgütlenmeydi.
     Ama hayır, muhatabımıza göre, bütün canlılar ayakları üzerinde değil, başları üzerinde yürümelidir veya atlar arabanın önüne değil, arkasına bağlanmalıdır.
     Yazıdan çıkarabildiğimiz kadarıyla, 'DEMOKRASİ', ' ...birbirinden farklı olan, farklı düşünen, farklı yaşayan milyarlarca insanın birbirini boğazlamadan bir arada yaşaması...', 'DEMOKRASİ MÜCADELESİ' de, bunun '...formülünün...' bulunması mücadelesi olarak tanımlanıyor.
     Her kavram gibi 'DEMOKRAT', 'DEMOKRASİ' ve 'DEMOKRASİ MÜCADELESİ' kavramları da içinde yaşanılan koşullarda 'somut' olarak değil, 'soyut' ve 'içi boş' kavramlar olarak ele alınır, yalnızca kelime anlamıyla yoruma tabi tutulursa, elbette ortaya böylesi şekli bir yorum ve savunu çıkar.
     Böylesi şekli bir yorum sonucudur ki, yazıda bizim aksimize, 'İŞ'e göre 'ÖRGÜTLENME' değil, 'ÖRGÜTLENME'ye göre 'İŞ' bulma mantığı savunuluyor; bu mantık çerçevesinde 'DEMOKRASİ PLATFORMU' eleştiriliyor ve 'KENT MECLİSİ' yüceltiliyor.
     Yazıda uzun uzun ve ayrıntılı olarak ve hatta yer ve tarih belirtilerek 'Kent Meclisi'nin nasıl oluşturulduğu anlatılırken '...23 Aralık 1994 yılında 17 KURULUŞUN BİR ARAYA GELEREK ORTAKLAŞA NELER YAPARIZ...' tartışmasıyla başlayan 'Kent Meclisi'nin oluşturulması sürecinin, nihayet '... birbirinden farklı hatta birbirine tamamen zıt siyasi düşüncedeki insanları ORTAK HAREKET ETTİREBİLECEK TEK NOKTA kendi yaşadıkları ortak çevre ile sorunlarıdır...' (abç) diyerek, son noktaya vardığı yazılıyor.
     'Kent meclisi' oluşumunun teorik zeminini oluşturan bu anlayış çerçevesinde hareket edilirse, genelde veya yerelde yaşanan bütün sorunlar karşısında birbirinden 180 derece zıt insanları bir araya getirmek ve ortak hareket etmelerini sağlamak (örn: ülke genelinde, ülkemizin bir bölgesini kan gölüne çeviren 'SAVAŞ' konusunda; yerelde, Çamlık, Değirmenyanı ve Hisarönü köylülerinin topraklarını bir biçimde ele geçirmeye, Çağdaş Marmaris Gazetesini susturmaya çalışan Metin Kaya Çağlayan olayında...(1)) mümkün olmayabileceği için, bir başka deyişle genelde ve yerelde yaşanan sorunları veya bu sorunlardan birkaçını veya birisini kendine 'sorun' edinen bazı insanları bir araya getirip örgütlemek istediklerinde 'Demokrat' kabul edilemeyecekleri için (çünkü o konuda veya konularda zıt düşünen insanları bir araya getiremediler), 'zıtları bir araya getirme' aşığı yazarca, en azından 'ortak hareket edilebilecek' sorunlar değildir ve o nedenle de muhatabımızın o yerde bulunması caiz değildir; hatta bu sorunları veya birkaçını veya birisini kendilerine dert edinen insanların oluşturduğu örgütlenmeleri ve yürüttükleri mücadeleleri 'tu kaka' etmek 'doğru tutum'dur.(!)
     Böylesi bir mantığı savunanlara, yapılması gerekenin, öncelikle yapılacak 'İŞ'in belirlenmesi temelinde, bu 'İŞ'in yapılmasını isteyenlerce, bu 'İŞ'i çözecek en uygun örgütlenmeyi veya oluşumu yaratmak olduğunu; böyle davranan insanların 'yanlış' değil 'doğru' bir yöntem izleyeceklerini; bunun 'DEMOKRAT OLMAK', 'DEMOKRASİYİ SAVUNMAK' vb. ile ilişkisi olmadığını, aksi yaklaşımın, pratikte görüldüğü gibi, insanı hiç istenmeyen çok farklı yerlere savurabileceğini anlatamazsınız.''
     (Devam edecek)
  1. Bir dönem Malatya Spor başkanlığı da yapmış olan Metin Kaya Çağlayan, ANAP/ÖZAL iktidarı döneminde, ayrıntılı öyküsünü bilemediğimiz bir biçimde Muğla'daki (Mihrişah Sultan Vakfı'nın mirasçıları olan) Şerefli ailesi ile ilişkiye geçiyor; ailenin ortağı ve haliyle temsilcisi oluyor. Sonrasında, Şerefli ailesi ile Çamlık ve Hisarönü köylüleri arasında 1948 yılından beri devam ede gelen davaya müdahil olmaya başlıyor. 90'lı yıllarda Marmaris'te yaşayanların çok iyi bildiği gibi, bir alacak-verecek olayı sonrası sahip olduğu söylenen Kanal 48'i de kullanarak Çamlık ve Hisarönü köylüleri ile yer yer basına, kamuoyuna, karakola, mahkemeye de taşınan kavgalı bir süreç yaşanıyor. Sonunda, Çamlık köylüleri, farklı nedenlerle çözülüyor ve büyük çoğunluğu Metin kaya Çağlayan ile uzlaşıyor; ama Hisarönü köylüleri, muhtarlarının önderliğinde geri adım atmıyorlar; haklarına ve davalarına sahip çıkıyorlar. Büyük çoğunluk, tapularına kavuşuyor. Geri kalanların da 'tamam, bu iş bitti; kazandık' dedikleri bir noktada, 'nedeni bilinmez' (!), süreç tersine dönmeye başlıyor. Şimdi, köylülerin hak alma mücadelesi, söylenenlere göre, karşılarında yeni aktörler, devam ediyor...(Meraklı araştırmacıların ilgisini çekebilecek derecede önemli olan bu olay konusunda Bknz: Muğla'da 3 mahalle halkından arazi davası kararına tepki, http://www.bursadabugun.com ve Bknz: Cumhuriyet-Osmanlı tapu savaşı, http://www.yarimadagazetesi.com )
     13.04.2020/Datça
     Mehmet Erdal


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder