31 Ocak 2020 Cuma

2020.02.01.DATÇA'DAKİ YEREL DEMOKRASİMİZE DAİR TARTIŞMA NOTLARI-7/ HANGİ KATILIM?

  Hiç yorum yok

     DATÇA'DAKİ YEREL DEMOKRASİMİZE DAİR TARTIŞMA NOTLARI -7
     HANGİ KATILIM?
     Merkezi Otorite, 2005 yılında çıkardığı 5393 sayılı yasanın 76. maddesi çerçevesinde kent konseyini yasal olarak tanırken ve 2006 yılında yayınladığı ilgili yönetmelikle de çerçevesini çizerken, büyük ölçüde 'dış etkenlere' endeksli hareket etti; bu nedenle, kent konseyine 'kerhen' bir yaklaşımı mevcuttur.
     Ama, Merkezi Otorite, bunu yaparken, ne yaptığını da biliyordu; bu örgütlenmeyi yasal olarak kabul ederken ve her yerde belediye başkanlarınca kurulmasını önerirken, dünyanın benzer başka yerlerinde olduğu gibi, yurttaşların yerel yönetimlerin var olan eksikliklerine ve yetersizliklerine yönelik tepkilerinin süreç içerisinde doğrudan yerel yönetim modelinin sorgulanmasına ve haliyle, var olandan daha başka bir yerel yönetim modeli arayışına yönelmesini önleyebileceğini düşünüyordu. Onun için önemli olan, var olan yerel yönetim modelinin (Temsili Demokrasinin) geçerliliğini korumasıydı.
     ***
     Kent konseyini, çoğunluk konumundaki (1389 belediyeden 1039'unu oluşturan) eşitleri gibi 'Bu bizi bozar.', 'Bu bize uymaz.', 'Bu dış kaynakların dayatması.', 'Ne yani bize güvenilmiyor mu?.', 'Yönetim iki başlılık kaldırmaz.' vb.vb. çerçevesindeki söylemlerle değerlendirmeyen; yönetimine geldikleri yerlerde kurulmasını sağlayan ya da kendinden önce kurulmuş ise devam etmesine izin veren (50, hadi daha iyimser olalım, 350 civarındaki) belediye başkanları da ne yaptıklarını ve kent konseyine neden destek verdiklerini biliyorlar.
     Evet, onlar, yönetiminde bulundukları yerlerdeki yurttaşları özgür birer yurttaş olarak görüyorlar; hem kendilerine hem de yönetiminde bulundukları yerlerdeki yurttaşlara güveniyorlar; var olandan daha iyi bir yönetim anlayışını savunuyorlar... nihayetinde, çoğunluk konumundaki eşitlerinden pek çok yönden farklı olduklarını söylüyorlar.
     Eyvallah!
     Ama bu belediye başkanları, gerçekte, yönetiminde oldukları yerel yönetimlerin şu ya da bu nedenle her şeye yetemediğini; kendileri istese de istedikleri her şeyi yapamadıklarını; yurttaşların pek çok konudaki taleplerini ya hiç ya da zamanında ve onların istedikleri biçimlerde karşılayamadıklarını; bu yapamadıkları ve kendilerini çaresiz hissettikleri konularda yurttaşlardan gönüllü katılımcıların ve farklı biçimlerde katkıda bulunanların çıkmasının iyi bir şey olduğunu; nihayetinde, yurttaşların bu gönüllü katılımlarının ve katkılarının kendilerinin artı hanelerine yazılacağını ve bu nedenlerle kent konseyinden korkmamak, tam aksine kent konseyini ve onun çalışmalarını desteklemek gerektiğini düşünüyorlar.
     Öte yandan, kent konseyinde yer alan ve çalışan yurttaşların herhangi bir konuda kendi aralarında tartışarak alacakları kararları bir öneri olarak belediye meclisine sunacaklarını; belediye meclisinin de, kent konseyinden gelen öneri düzeyindeki bu görüşleri kabul edip etmeme özgürlüğüne sahip olduğunu biliyorlar.
     O halde, kent konseyinden neden korksun ve desteklemesinler ki?
     Kent konseyine katılımcı olarak ya da var olan çalışma grupları ve meclislerde yer alarak katılanlar, ola ki çizmeyi aşar ve herhangi bir biçimde başını ağrıtmaya başlarlar ise, (sıkça tanık olunduğu üzere) gerekeni yaparlar; olur, biter...
     (Burada genel bir soyutlama yapmaya çalışıyoruz; yoksa, herkesi aynı torbaya koymaya çalışmıyoruz. Ülkemiz geçmişinde yaşanan örnekle ifade edersek, Fatsa örneğine öykünen ve bugünkü kendi gerçekliğinde o yoldan yürümeye çalışan istisnai konumdaki bazı yerel yöneticileri, bu değerlendirmenin dışında tutuyoruz.)
     ***
     Yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine yurttaşların katılımları konusunda 'kent konseyini' işaret eden ve kent konseyleri içinde şu veya bu konumda yer alarak 'canı gönülden' çalışma yürütenlerin bir kısmının da kent konseyine ilişkin bakış açılarının çok safiyane olmadığını; bizim kent konseyine ilişkin yaptığımız değerlendirmelerin benzeri değerlendirmelerden habersiz olmadıklarını ve haliyle kent konseyinin gerçekte ne olduğunu çok iyi bildiklerini ve bunu bilerek kent konseyinde yer aldıklarını, çalışmalara katıldıklarını ve konumlandıklarını; yanı sıra, kent konseyi dolayımı ile karar alma süreçlerine katılmayı savunduklarını, düşünüyoruz.
     Yerel yönetimde resmi ya da gayrı resmi olarak yer almamalarına karşın (yerel yönetimde yer almış olsalar idi, bir yere kadar da olsa anlamaya çalışabilirdik; ama o konumda değiller) bu yaklaşımı savunanlar, bizce, söylem düzeyinde ve masa başında, kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar ve yerel yönetimler, yerel demokrasi, katılım, temsili demokrasi, doğrudan demokrasi...vb.vb. konularda ne söylerlerse söylesinler; aralarında görece farklı yaklaşımlar olsa da, gerçekte, kendi bildikleri nedenlerle, halihazırda yürürlükte olan yerel yönetim modelinin var olmaya devam etmesini, kent konseyi ile takviye edilmesini; bunun da yeterli bir şey olduğunu düşünüyorlar...(Öyle ki, bu arkadaşlardan bazıları, meydanın boş ve ortalıkta dolaşanların da yalnızca kendilerinden ibaret olduğunu sanıyor olmalılar ki,yürütülüp yönlendirilecek 'Demokrasi Mücadelesi' içerisinde 'Doğrudan demokrasinin' temel örgütlenme biçimlerinden birisi olarak kurulabilecek olan 'Mahalle Meclislerini'; 'Temsili Demokrasinin' geçerli olduğu belediye meclisinin/yerel yönetimin bile değil, onun da yardımcısı konumundaki bir örgütlenme biçimi olarak önerilen ve kabul edilen 'Kent Konseyinin' bir alt organı olarak ve dahası, tepeden inme bir biçimde kurulmasını önerebilmekte ve bu amaçla hazırlanan bir 'Mahalle Meclisleri Yönergesi'ni tartışmaya açabilmektedirler.. Bknz: 'MAHALLE MECLİSLERİ YÖNERGESİ' ÜZERİNE 1-3/ https://mehmeterdalyazilar.blogspot.com )
     Bu nedenledir ki, nihayetinde, günlük yaşamımızda, içinde yer aldıkları ve çalışma yürüttükleri kent konseyinin bulunduğu yerdeki yerel yöneticilerin yanında duruyor görünmekten ve onları destekler konumunda bulunmaktan öteye geçemiyorlar.
     ***
     Bugüne kadar kent konseyi ile ilgili yayınladığımız (Bknz: KENT KONSEYİ ÜZERİNE TARTIŞMA NOTLARI 1-12/ https://mehmeterdalyazilar.blogspot.com ) bütün yazılardan da anlaşılacağı üzere, biz, hiç şüphesiz ve tartışılmaz bir biçimde, Merkezi Otoritenin 2005 yılında kent konseyini yasal olarak kabul etmesini; azınlıkta olsalar da, bazı belediye başkanlarının yönetimde oldukları yerlerde kent konseyini kurmalarını ve desteklemelerini; yurttaşların ise katılımcı olarak ya da kent konseyi içerisinde kurulacak çalışma gruplarında ve meclislerde yer alarak çalışmalara katılmalarını, görece, iyi bir gelişme olarak değerlendiriyor ve destekliyoruz.
     Bizim karşı çıktığımız, bütün bunların iyi bir şey olarak değerlendirilmelerinin ötesinde 'yeterli' olarak görülmesi ve bu çerçevede arayış içinde olanlara, kent konseyinin gidilecek yegane adres olarak gösterilmesidir..
     Bizce, a)-Kent konseyinin halihazırda bulunmadığı (1039 civarındaki) yerde yerel yönetimin karar alma sürecine katılmak için kent konseyinin kurulmasını beklemek yerine ya da gereksiz bir tartışmaya yol açmayacak başka bir ifadeyle, belediye başkanının kent konseyini kurmaya ikna edilmeye çalışılmasının yanı sıra (çünkü, kent konseyi dolayımı ile karar alma süreçlerine katılabilmek için, önce, kent konseyinin kurulması gerekiyor; aksi halde, bu çerçevedeki bütün tartışmalar, lakırdı'dan öteye geçmez), doğrudan belediye meclis toplantılarına katılmaya başlamak,
     b)-Kent konseyinin bulunduğu yerlerde kent konseyi çalışmalarına katılmak ama bu çalışmalar ile yetinilmesi halinde, yerel yönetimin karar alma süreçlerine katılımın ve daha doğru bir ifadeyle, var olan yerel yönetimin demokratikleştirilmesinin ve demokratik bir yerel yönetimin yaratılmasının olanaksız olduğunu bilmek; haliyle, kent konseyi içerisindeki çalışmaların dışına çıkmak ve kent konseyi çalışmalarını, o sürece eklemlemek gerekir.
     Elbette, hangi yolda yürüyecek olduğuna karar verecek olanlar, bulunduğu yerlerde kendi yaşamlarıyla ilgili konularda alınacak karar alma süreçlerine aktif birer özne olarak katılacak ve bu doğrultuda bir irade ortaya koyacak olan yurttaşlardır.
     Gerisi, lafügüzaf'dır.
     01.02.2020/Datça
     Mehmet Erdal

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder