2020.10.05.CEZAEVİ YAZILARI-23: PARİS KOMÜNÜNE DAİR! (6)
CEZAEVİ YAZILARI-23:PARİS KOMÜNÜNE DAİR! (6)
(Paris Komünü'nün 117. yıl dönümünde Aydın E Tipi Özel Kapalı Cezaevi'nde yapılan çalışmanın 6. ve son bölümü.)
“ BAZI SONUÇLAR
1-) Yeni çözüm (11.sayı) dergisinde, Paris Komünü üzerine yayınlanan bir yazıda, şöyle deniliyor: '...Nesnel koşulların oluşmamış olması, Komün'ün yaşamını sürdürebilmesi şansını azaltan bir etkendi.' Bu tanımlama, yanlıştır.
Bilindiği gibi bir ülkede devrimin olabilmesi için üç koşul gereklidir: Bu koşullardan biri, devrimin objektif şartlarının olması gerektiğidir.
Kapitalizmin serbest rekabetçi döneminde devrimin objektif şartları, üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki antagonist çelişki sürekli bir hal almadığından sürekli söz konusu değildir. Ancak bütün Kıta Avrupası'nı saran ekonomik devrevi buhranlar döneminde kısa bir an için gözleniyordu. Bu buhran dönemleri aşıldığında, üretici güçler gelişmeye devam ediyordu. Bunun için bu buhran dönemlerinde devrim yapılıp politik iktidar ele geçirilse bile, korumak ve sosyalizmi inşa etmek olanaksızdır. İşte bunu içindir ki Engels, 1888 yılında, geçmişe atıfta bulunarak şöyle yazıyordu: 'Tarih bizi ve bizim gibi düşünenlerin hepsini haksız çıkardı. Avrupa kıtasında ekonomik gelişme durumunun o zaman kapitalist üretimin ortadan kalkmasına imkan verecek şekilde olmaktan çok uzak olduğunu gösterdi...ve o zaman, burada anlattığımız dönemden 20 yıl sonra bile bir işçi sınıfı iktidarının ne kadar imkansız olduğu bir kere daha ispatlandı.' (M. Çayan)
Komün 72 gün değil, belki daha uzun süre yaşayabilirdi. Ama Engels'in yukarıdaki ifadelerinden de açıkça anlaşılacağı üzere Komün'ün yapıldığı tarihsel koşullar itibariyle ilelebet yaşaması olanaksızdı.
Yeni Çözüm, konunun özünü hiç anlayamamış. O, devrimin objektif şartlarının olmamasını, Komün'ün yenilgisini doğuran herhangi bir sebep olarak görüyor. Halbuki bu, temel bir nedendir. Yani Komün, yenilginin nedenleri olarak saydığımız diğer tüm konularda eksiksiz olsaydı bile, salt bu nedenden dolayı, yine yaşayabilmesini sürekli kılamazdı. Diğer nedenler ise, Komün'ün 72 günden daha fazla yaşayamamasını açıklayan nedenlerdir.
2-) Komün'ün yenilgisinden çıkaracağımız sonuçlardan ikincisi, Komün'ün zor'u yeterince uygulamadığıdır. 'Devrim' diyor Engels, 'elbette ki en otoriter olan şeydir. Bu, nüfusun bir bölümünün kendi iradesini, nüfusun öteki bölümüne tüfeklerle, süngülerle ve toplarla -akla gelebilecek bütün otoriter araçlarla- dayattığı bir eylemdir. Ve eğer muzaffer olan taraf, yok yere yenik düşmek istemiyorsa, bu egemenliğini, silahlarının gericiler üzerinde yarattığı terör ile sürdürmelidir. Paris Komünü, silahlı halkın otoritesini, burjuvaziye karşı kullanmamış olsaydı, bir gün olsun dayanabilir miydi? Tersine, Paris Komünü'nü, bundan yeterince serbest bir biçimde yararlanmamış olmakla suçlamamız gerekmiyor mu?' (Seçme Eserler/Cilt 2, syf. 451-452)
Bir proletarya diktatörlüğü olan Paris Komünü, proletarya ve diğer ezilenler için demokrasi anlamına gelirken, burjuvazi açısından bu kendi üzerine yönelmiş bir zor, bir diktatörlük anlamına geliyordu. Fakat bu zor'un, Engels'in dediği gibi Komün tarafından burjuvaziye karşı yeterince uygulandığından söz etmek mümkün değildir.
Bilindiği gibi proletarya, 18 Mart'ta, iktidarı aldıktan sonra, 19 Mart günü Komün seçimlerinin 22 Mart'ta olacağını ilan etmiş, daha sonrada, 26 Mart'a ertelemişti. Halbuki, aynı sürede Versay'a sığınmış olan burjuvazi silahsız ve korumasız idi. Doğal olarak, burjuvazi hemen güç toparlamaya girişecekti. İşte, Komün, Versay'ın bu güçsüz olduğu anda onun üzerine yürüyüp, kesinlikle yok etmeliydi. Bu savaşın kuralıdır. Düşman daha sonraki karşı-devrimci faaliyetlerine devam edemeyecek şekilde bertaraf edilmelidir. Komün, bu kurala uymamıştır. Marks'a göre 'Merkezi Komite bu kez, o sıralarda adamakıllı savunmasız bir durumda bulunan Versay üzerine hemen yürümemek ve böylece Thiers ile köylülerin komplolarına bir son vermemekle kesin bir yanlışlık yaptı.' (Seçme Eserler/Cilt 2, syf. 255)
Yine bilindiği gibi, merkez Komite, derhal kendisinden beklenen ve bir devrimin yapması gereken görevleri yerine getirmek yerine düzen partisini de içine alacak şekilde hemen bir seçimi gündeme getirdi. Bunu o gereksiz bir 'onur ve vicdan' titizliği yüzünden yapmıştı. Yani merkez Komite, bir seçim yapmak suretiyle iktidarı çok erken bırakmıştı. Marx, bunları 12 Nisan 1871 tarihinde Kugelman'a yazdığı mektupta ayrıntılı olarak ifade eder. (Bknz: Paris Komünü Üzerine, syf. 336)
Komün'ün zor'u yeterince uygulamamasına bir başka örnek, rehinelere karşı takındığı tavır nedeniyle verilebilir. Daha önce, Komün'ün, Versay'ın esir aldığı savaşçıları öldürüp durması karşısında bir grup rehine aldığını ve bir bildiri yayınlayarak öldürülecek her savaşçıya karşı üç rehine öldüreceğini ilan ettiğini görmüştük. Komün, bu duyurusuna sadık kalmadı. Thires, Komün'ün duyurusunun gereğini yapmadığını görünce, 'boş bir caka'ya çevirdiğini görünce, katliamlarını yoğunlaştırarak devam etmişti. Halbuki Marks'a göre 'rehineler, Versay tarafından uygulanan tutsakların sürekli öldürülmesi yüzünden, ölümü bin kez hak etmiş bulunuyorlardı.'
3-) Komün'de Blankuistler ve Proudhonistler çoğunlukta olup Komün'ün önderliği bunlarda idi. Marksistler'in ağırlığı savaşın ileriki aşamalarına doğru kendini duyurmaya başlamıştı. Komün'üm ekonomik ve mali önlemlerinin sorumluluğunun Proudhonistlere, siyasi eylemlerinin sorumluluğunun ise Blankuistlere ait olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar olaylar 'her iki akım yandaşlarının, kendi okul öğretilerinin onlara buyurduğu şeyin tam tersini yapmalarını istedi' ise de önderlik yine de bu iki kesimde idi. Komün'de komünistlerin önder olamamalarından dolayı ne yapacağını bilememe, yani 'karanlıkta el yordamıyla yürüme' durumu vardı. Komün'de irade birliği yoktu. Bu irade birliğinin eksikliğini hem siyasal hem de örgütsel planda açıkça görmek mümkündür. Proudhoncu, Blankuist ve Marks'ın öğretisini savunan grupların konumu siyasal plandaki parçalanmayı getirirken, örgütsel yapıda ise Merkez Komitesi ve Milli Selamet Komitesi arasında inisiyatif çatışması sürmekteydi. Bu çok başlılık, sosyalizmin yeterince kavranamaması ve Marksist bir önder partinin bulunmayışı, Komün'ün yenilgisini hazırlayan zaaflarıydı. Özetlersek, Komün'ün en önemli derslerinden birisi, onun olumlu değil de olumsuz tecrübesinden çıkarılabilir. 'Komün'ün yenilgisinin başlıca nedeni, işçi iktidarının başında denenmiş, sınanmış bir önderinin, görevlerinin ne olduğunu tamamen bilen bir ihtilalci proleter partisinin olmamasıydı...İhtilalci gelişmenin izlediği yolun ve kitlelerin sınıf güdülerinin ihtilal davasına sadık Komünarları, doğru hareket biçimini aramaya ve çoğu zaman da bulmaya yönelttiği bir gerçektir. Fakat bu, onların henüz yenemedikleri kendi küçük burjuva öğretileri ile değişen bir şeydi...Proletaryanın birbirine sımsıkı bağlanmış, toplumsal gelişmenin kanunlarının bilgisi ile teçhizatlanmış bir öncüye ihtiyaç vardı. Marks'ın çok önceleri varmış olduğu ve şimdi Paris'teki proleter ihtilalinin tam olarak kanıtladığı yargı buydu. İhtilalci bir parti olmaksızın, işçi sınıfı, kazandığı iktidarı elinde tutamaz ve toplumsal dönüşümleri gerçekleştiremezdi.' (Biyografi, syf. 555)
Komün'de önderliğin bir Komünist Partisi'nde olmaması, irade birliğinden yoksunluk ve siyasal parçalanmanın söz konusu olması, Komün'ün zaafını oluştururken, bundan Komünist Partisi'nin varlığı, önderliği ve yönetici rolünün gerekliliği sonucu çıkar. Peki, buradan çok partililiğin reddi veya savunulması sonucu çıkabilir mi?
Eğer politik iktidarın ele geçirilmesi sürecinden kaynaklanan nesnel bir olgu olarak, Komün'de olduğu gibi politik iktidarın ele geçirilmesi sonrası süreçte Komünist Partisi'nin dışında başkaca partiler veya siyasal örgütlenmeler var ise, bu durum çok partililiği meşru kılıyor. Ancak sınıfsız toplumu hedefleyen bir sosyalizmin inşası süreci boyunca bu nesnel durumun sürekli olarak varlığını koruyacağını söyleyemeyiz. Teorik olarak sınıfların ortadan kaldırılmasına bağlı olarak, bu çok partililiğin de sona ermesi gerekir. Pratik olarak ise karşı-devrimci faaliyetlere, sabotajlara, komplolara vb. başvurulması, yani sosyalizmin inşa sürecinin önünde engel olunması halinde, bu rolü üstlenen partiler yok olur. Yani burada, nesnel bir olgu olarak sözü edilen çok partililik, önderliğin paylaşılması noktasındaki bir çok partililik değildir. Komünist Partisi, önderliği paylaşmaz. Bu ayrım noktası çok önemlidir. (Bu konu, bugün, Türkiye Solu'nda pek çok grup tarafından sosyalist demokrasi bağlamında tartışılmaktadır.)
4-) Bir devrimin yapılmasında işçi-köylü temel ittifakının sağlanmasının hayati önemi bilinir. Bu ittifakın sağlanamadığı veya öneminin küçümsendiği bir ülkede devrimin yapılabilmesinin olanaksızlığı tartışılmayacak kadar açıktır. İşte Komün bu ittifakı sağlayamamış ve bu da onun en önemli zaaflarından birini oluşturmuştur.
Ancak Komün'ün böyle bir ittifak perspektifine sahip olmadığı veya bu ittifakı küçümsediği, bundan dolayı ittifakı sağlayamadığı söylenemez.
Fransa-Prusya savaşının, Fransa'nın yenilgisiyle bitmesi üzerine imzalanan anlaşmada, burjuvazinin Prusya'ya savaş ödentisi olarak ödemeye söz verdiği 5 milyar Franklık bir meblağ vardı. İşte burjuvazi 'Şimdi, Prusyalılara ödenecek 5 milyarlık zarar ödentisini, köylünün omuzlarına yüklemek için devrime karşı bir iç savaşı kışkırtıyordu. Komün, buna karşılık, ilk bildirgelerinden birinde, savaşın gerçek yaratıcılarının onun giderlerini de ödemek zorunda olduklarını bildiriyordu. Komün, köylüyü kan vergisinden kurtaracak, ona ucuz bir hükumet verecek, bugünkü sülüklerini, noteri, avukatı, mübaşiri ve öbür adli vampirleri, onun tarafından seçilmiş ve ona karşı sorumlu, ücretli Komün görevlileri durumuna dönüştürecekti. Onu kır bekçisi, jandarma ve valinin zorbalığından kurtaracak, rahip tarafından alıklaştırılmanın yerine, öğretmen tarafından öğretimi getirecekti.' (Seçme Eserler/Cilt-2, syf.270-271) Ayrıca Komün, hayata geçirmeye vakit bulamadığı ulusal örgütlenme taslağında, Komün örgütlenmesini, kırsal kesimin en küçük yerleşim merkezlerinin de 'siyasal biçimi' olacağını ön görüyordu. Yani komün, kırsal kesimi ve köylüleri unutmuş değildi.
Ama burjuvazi, 'köylülerin genel bir ayaklanmasına' izin vermemek amacıyla, 'Paris çevresinde, sanki sığır vebasının yayılmasını önlemek içinmiş gibi bir polis ablukası kurmakta' gecikmedi. (a.g.e./Cilt-2, syf. 271)
Komün'ün köylülüğü kazanma ve onu devrime katma perspektifine sahip olmasına ve bu yönde uğraşmasına karşın, gerek bu abluka gerekse zamanın kısalığı nedeniyle amaçlanılan gerçekleştirilemedi.
5-) Merkez Bankası, olayı:
Daha önce, Komün'ün siyasi önlem ve eylemlerinden Blankuicilerin sorumlu görüldüğünü belirtmiştik. Proletarya iktidara el koyduktan sonra, ilk yapması gereken iş, ekonomik, siyasi, askeri vb. önlemler almak ve bu yolla iktidarını sağlamlaştırmak, her şeyi kendi elinde toparlamak olması gerekirken, proletarya bu konularda gevşek davranmıştır.
Ekonomik anlamda bunun en somut örneği, merkez bankasına el koyup burjuvazinin tüm mali işlemlerini denetim altına alıp ekonomik gücünü kırmamasıdır. 'Komün ve adamları...para duvarını katiyen sarmamışlardı. Komplekse varan bir namusluluk duygusuyla...küçük insanların büyük saygısı içinde' donup kalmışlardı. (Paris Komünü Üzerine, syf. 55) Engels'e göre, diğer hatalarının yanı sıra bunun da nedeni, bunların 'sadece devrimci iç güdü ile proleter iç güdü ile' sosyalist olmaları idi. Yani bunlar, sosyalist bir perspektiften yoksundular. Merkez bankasının önemi kavranamamıştı. Engels şöyle devam eder: 'İktisadi düzeyde, bugünkü anlayışımıza göre, Komün'ün yapmış olması gereken bir çok şeyin savsaklanmış bulunması da böyle açıklanır. Kavranması en güç olan şey, kuşkusuz Fransız Bankası'nın kapıları önünde durduran o kutsal saygıdır. Bu ayrıca ağır bir siyasal yanlışlıkla oldu. Komün'ün elindeki banka, on bin rehineden daha değerliydi. Bu Komün ile barış yapması için Versay hükumeti üzerinde baskı yapan tüm Fransız burjuvazisi demekti.' (SeçmeEserler/Cilt-2, syf.222-223)
SON SÖZ
Hazırladığımız yazı, yukarıdaki bölümle birlikte sona eriyor. Yazıya başlarken belirttiğimiz gibi, Komün, proletaryanın devrimci mücadelesinde çok büyük bir yere sahiptir. Bir anlamda Komün'ü tartışmak, sosyalizmin bugünkü sorunlarını tartışmaktır. Biz Komün'ün bazı yönlerini bir ölçüde incelemeye çalıştık. Her biri ayrı bir seminer çalışması olacak konuları içeren Paris Komünü, kuşkusuz yeniden çeşitli nedenlerle ele alınacaktır.
Aydın/1988”
05.10.2020/Datça
Mehmet Erdal
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder