2022.05.28.YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-24: TOPLUMSAL MÜCADELE, "KENT KONSEYLERİ" İÇERİSİNE HAPSEDİLEMEZ!
YAZILAR (YOLA VE YOLCULUĞA DAİR)-24: TOPLUMSAL MÜCADELE, KENT KONSEYLERİ İÇERİSİNE HAPSEDİLEMEZ
2020 yılı ikinci yarısı ile 2021 yılı ilk yarısında Datça Kent Konseyi'nde yaşananların ardından olduğu gibi bu yılın başlarında Marmaris Kent Konseyi'nde ve bugünlerde de Milas Kent Konseyi'nde yaşananlar, bir kez daha “Kent Konseyi” tartışmasını gündeme taşıdı.
2019 yılından itibaren Datça yerelinde ve Datça Kent Konseyinde yaşananlardan hareketle bir çok kez haber yapan ve oldukça çok sayıda ayrıntılı yazılar yazan birisi olarak, 17.01.2022 tarihinde yazdığım ve paylaştığım yazımı, bugün bir kez daha paylaşmadan önce, şunların bilinmesinin yararlı olacağını düşünüyorum:
Datça, Marmaris ve Milas Belediye Başkanları CHP'lidir; belediye meclislerinde çoğunluk, CHP grubundadır.
Datça Kent Konseyindeki “olağan dışı” gelişmeler, Datça kamuoyunun “1+1'ler” olarak bildiği, gerçekte, köy (şimdilerde “mahalle”, Körmen/Karaköy, Kızlan...) yerleşim alanları içerisindeki arazilere kaç konut yapılabileceği çerçevesindeki bir tartışmaya Datça Kent Konseyi'nin müdahil olması ve bu konuda Datça Belediyesi üzerinden İl Çevre, İklim Değişikliği ve Şehircilik Bakanlığı'ndan görüş istemesi sonrasında gündeme gelmiş; kent konseyi başkanı istifa etmiş, Sol Parti İlçe Örgütü üyeleri Datça Belediye Binası içinde fiziki olarak taciz edilmiş... ve Datça Kent Konseyi 18.06.2021 tarihinde kongreye gitmiştir.
Marmaris Kent Konseyi'ndeki “olağan dışı” gelişmeler, Kızılbük Koyu'nda 30 yıl önce başlanılan ve yarım kalan bir otel inşaatının SİNPAŞ'a devredilmesi ve Marmaris Belediyesi'nin, bu inşaat ile ilgili bütün talepleri onaylaması karşısında Marmaris Kent Konseyi'nin başlattığı mücadele sürecinde gündeme gelmiş; Marmaris Kent Konseyi Yürütme Kurulu'nun bir kısmı istifa etmiş, yerel basına da yansıyan “olağanüstü kongre” tartışmaları başlamıştır.
Milas Kent Konseyi'ndeki “olağan dışı” gelişmeler, Milas-Bodrum Karayolu üzerindeki Bargilya Tuzlak Alanı yakınlarında Ali Ağaoğlu'nun yaptıracağı devasa tatil köyü inşaatına Milas Belediyesi'nin izin vermesi ve belediye başkanı Muhammet Tokat'ın, belediye tarafından verilen bu izinler nedeniyle, 17 Nisan 2022 tarihinde Milas'ta yapılan “Zeytin Mitinginde” bazı katılımcılar tarafından protesto edilmesi sonrasında gündeme gelmiş; protestonun faturası Milas Kent Konseyi'ne kesilerek, kent konseyi olağan üstü kongreye zorlanmaya başlanmıştır.
Görüldüğü üzere, üç ilçedeki kent konseylerinde gündeme gelen “olağan dışı” gelişmelerin nedeni, yerel yönetimlerin de içinde olduğu düşünülen “rant ilişkileridir.”
Her üç kent konseyi ya da daha doğrusu kent konseyi yürütmesindekilerin çoğunluğu bu rant ilişkilerine karşı çıkmış ve yerel yönetimleri, bu nedenle eleştirmeye başlamış; “kıyamet”, bu eleştiriler dillendirilmeye başlanınca kopmuştur..
Her üç ilçede yaşananlar, var olan CHP'li yerel yöneticilerin kent konseyini AKP, MHP vb. bazı siyasal partilerden seçilmiş yerel yöneticiler gibi ilke düzeyinde reddetmediklerini ama “görece bağımsız” kitle örgütlenmesi olarak değil, “yan/yardımcı örgüt, arka bahçe...” olarak gördüğü ve aykırı bir sese asla tahammülleri olmadığını, göstermiştir.
Sonuç: Her üç ilçede yaşananlar, şu anki kent konseylerinin “hepten yararsız” değil ama yürütülüp-yönlendirilecek toplumsal mücadelenin, içerisine hapsedileceği ya da bu mücadelenin kalıcı öznesi olabilecek örgütlenmelerden birisi olamayacağını somut olarak ortaya koymuştur; yapılması gereken, mücadelenin içinde, gücünü, toplumsal mücadelenin öznesi olan yurttaşların iradesinden ve birleşik gücünden alan örgütlenmelerin yaratılmasıdır.
Şimdi, 17.01.2022 tarihli yazım: (25.05.2022)
BİR KEZ DAHA KENT KONSEYİ VE MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE
Datça Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Kent Plancısı & Kent Bilimci Dr. Mehmet Pembecioğlu'nun 10 Aralık günü zoom üzerinden yapılan Datça Kent Konseyi Seçimsiz Genel Kurulunda sunumunu yaptığı “DATÇA KENT KONSEYİ ÇALIŞMA YÖNERGESİNİN YENİLENMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ” başlıklı çalışma ile bir kez daha gündemimize giren kent konseyi tartışmasına, aynı konuda, farklı tarihlerde hem teorik hem de Datça'da uygulamada karşılaşılan sorunlar kapsamında yazan ve bu yazıları da Datça Kent Konseyi Facebook sayfası başta olmak üzere birçok yerde kamuoyu ile paylaşan (1) birisi olarak, birkaç açıdan katkıda bulunmak istiyorum.
Kent konseyi konusunda “afaki” bir tartışmayı sürdürmemek için, öncelikle şu üç noktanın altını çizmemiz gerekiyor:
1) KENT KONSEYİ, NE ZAMAN GÜNDEME GELDİ?
“Kent konseyi örgütlenmesi doğrultusunda ilk adım, 1992 yılında, Brezilya'nın Rio Grande de Sul eyaletinin başkenti Porto Allegre Belediyesi'nce (önceki yıllarda ülke genelinde yaygınca gündeme gelen 'adem-i merkeziyetçi/ yerinden yönetim' uygulamalarının bir devamı anlamında da) başlatılan 'katılımcı bütçe' deneyimi ile atılmıştı: Bu uygulama ile belediye bütçesinin tamamında değil, yalnızca yatırımlara ayrılan (bugüne kadarki uygulamalara bakarsak % 5-20'lik) kısmının nerelerde ve hangi yatırımlarda nasıl kullanılması gerektiği konusunda yurttaşların öneri ve düşüncelerinin alındığı; yurttaşların söz, yetki ve karar sahibi olarak kabul edildiği; böylece 'yöneten ve yönetilen' ayrımının önüne geçilmeye çalışıldığı bir sürecin önü açılmak istenmişti. (Brezilya'da 2002 yılında 140 yerde bu 'Katılımcı bütçe' uygulamasına geçilmiş; bugün ise, dünyanın farklı yerlerinde 300 kadar yerde bu uygulama yapılmaktadır.)
Aynı yıl, 1992 yılında, Brezilya'da, BM Çevre ve Kalkınma Konferansı, 'Yeryüzü Zirvesi' adı altında toplanmış, burada 'Gündem 21' olarak bilinen 'sürdürülebilir kalkınma', bir başka deyişle 'kalkınma ve çevre' içerikli uluslararası 'eylem planı' kabul ve ilan edilmişti. '...İnsanlık tarihsel bir dönüm noktasındadır' cümlesi ile başlayan bu zirvede kabul edilen bu 'Gündem 21' eylem planı ile '...merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkisinde yerel yönetim lehine daha fazla yetki devredilmesi, yerelin güçlendirilmesi, hükumet ve hükumet dışı kuruluşlar arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve halkın etkin katılımının sağlanması...' anlayışı benimsenmişti.(Bir başka deyişle 'Toplumsal Uzlaşma') (Bknz:Mehmet Çilsal/Bodrum...Keza, İnternette farklı kaynaklar)
'Gündem 21' veya 'Yerel Gündem 21' adıyla bilinen bu program, 1997 yılında, Avrupa ile birlikte ülkemizde de BMKP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) çerçevesinde 'Yerel Gündem 21'lerin Teşviki ve Kalkındırılması' başlığıyla uygulanmaya başlanmış; ilk elde 9'u Büyükşehir, 3'ü İl Özel İdaresi olmak üzere toplam 48 yerel yönetimin katılımıyla yürütülmüştü.
1997 yılından itibaren il il, ilçe ilçe yapılan 'Gündem 21' toplantılarının ardından ise 2005'de resmi gazetede yayınlanan 5393 Sayılı Belediyeler Kanununun 76. maddesi ile 'Kent Konseyi' resmen kabul edilmiş ve günlük hayatımıza girmiştir...” (2)
2) KENT KONSEYİ NEDEN GÜNDEME GELDİ?
“Dünyanın pek çok ülkesinde (ülkemizde de olduğu gibi) yerellerde var olan yerel yönetim (belediye) modellerindeki işleyişin (görece farklılıklar olsa da özde aynıdırlar) nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz: Yerel yönetim seçimleri gündeme geldiğinde sandığa gidiliyor, başkanlığa aday olanlardan birisini 'başkanlığa' ve belediye meclisi için çıkarılan listelerden (veya 'bağımsız' adaylardan) birisindeki adayları da belediye meclisine seçmek için oy kullanılıyor; en çok oy alan başkan adayı 'başkanlığa' seçiliyor ve belediye meclisi için liste çıkaranlardan ise (keza bağımsız adaylar), aldıkları oy oranında 'belediye meclisine' temsilci gönderiliyor.
Belediye başkanlığına aday gösterilebilmek, belediye meclis üyelikleri için çıkarılacak 'aday listelerine' girebilmek, hele hele kazanılması garantili sıralarda yer alabilmek, seçilebilmek vb.vb. için kendilerince 'en uygun yol ve yöntemleri' izleyen (ki bizim, bütün bu yol ve yöntemlere başvurulmaması veya en azından minimalize edilebilmesi için önerdiğimiz yol 'ön seçim'dir) bu 'temsilci adaylardan' seçilebilenler, seçildikten sonraki dönem içerisinde (yeni seçime kadar), yerel yönetimlerdeki yetki alanları dahilindeki her konuda ( yasal zorunluluklar dışında) kelimenin tam anlamıyla 'özgür' oluyorlar ve bu sahip oldukları özgürlük ekseninde hareket ediyorlar; kendi kişilikleri, sorumluluk duyguları, ahlaki ve toplumsal değerleri ve mensubu oldukları siyasi partinin denetimi dışında, bu 'temsilcileri/ vekilleri/ emanetçileri', yerel yönetimdeki görevleri çerçevesinde denetleyen herhangi bir mekanizma olmuyor.
Bir başka deyişle, seçmenler, seçim öncesi dönemde, yani seçim sürecinde kendilerinin varlığını hatırlayan, hal hatır soran, gönüllerini kazanmaya çalışan, herhangi bir sorunu olup olmadığını ve eğer varsa, bu sorunları hemen veya bilahare (eğer seçilebilirler ise) çözebileceklerini söyleyen, tabir-i caizse evlerinin, iş yerlerinin, derneklerinin, sendikalarının... oturdukları kahvehanelerin vb. yollarını aşındıran, seçilebildikleri takdirde yerine getirip getiremeyecekleri meçhul sayısız vaatlerde bulunan 'temsilcilerinin', seçildikten sonraki 'görev' sürecinde yaptıkları faaliyetleri ve aldıkları kararları yalnızca seyredebilmekte; bu faaliyetlerin ve alınan kararların ne ölçüde (vekaleti verenler olarak) kendi iradelerine ve istemlerine uygun olup olmadığını asla denetleyememektedirler.
Bu çerçevede eleştiri yönelttiklerinde, aldıkları cevap, çoğunlukla 'bakarız, ederiz', hatta bazen, doğrudan 'gelecek seçim oy vermezsin, seçmezsin, olur biter' olmaktadır.
Literatürdeki adlandırmayla, seçilen temsilcilerin, süreç içerisinde, kendisini seçenlere 'yabancılaşma' olasılığının bulunduğu, keza yaygın olarak da bu 'yabancılaşma' olgusuna tanık olunduğu ama buna rağmen bu düzlemde 'görevine' (!) devam ettiği bu modelin adı, 'temsili demokrasidir.'” (3)
“Kent konseyi”, işte bu yerel yönetim modelinin (“temsili demokrasi”nin) alternatifi olarak değil, “eksik ve yetersizliklerinin” giderilebilmesi amacıyla gündeme getirilmiş, tartışılmaya başlanmış ve pek çok ülkede, o ülkedeki (yönetenler ile yönetilenler arasındaki) güçler dengesi çerçevesinde şekillenerek günlük yaşamda somut bir olgu haline gelmiş “örgütlenme biçimi”dir.
3) TÜRKİYE, KENT KONSEYİNİ NEDEN KABUL ETTİ?
Türkiye'nin, kent konseyini, 2005 yılında, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu'nun 76. maddesi çerçevesinde resmen kabul etmesinin nedeni, bugüne kadar, hatta bugün dahi hep tartışma konusudur.
2001 yılında kurularak siyasal yaşamımıza katılan ve 2002 yılında yapılan genel seçimi kazanarak hükumet olan AKP'nin, kurulmasının dahi gündemde olmadığı tarihlerde “bir tartışma konusu” olarak Türkiye'nin gündemine giren kent konseyini, ülkeyi yönetmeye başladığı ilk yıllarda kabul etmesinin nedeninin, başka pek çok ülkede olduğu gibi, var olan yerel yönetim modelinin (“temsili demokrasi”nin) “eksik ve yetersiz” oluşunu kabullenmesi ve bunların bir ölçüde de olsa giderilebilmesini sağlamak olduğu, söylenebilir mi?
AKP hükumetinin, 2005 yılında kent konseyini kabul etmesinin ardından, 2006 yılında “kent konseyi yönetmeliği”ni çıkarmasına ve 2009 yılında da bu yönetmelikte bazı yeni düzenlemeler yapmasına karşın, bu soruya, “evet” diyebilmek, olası değildir.
Böyle düşünmemizin nedeni, AKP hükumetinin, bugüne kadar, kent konseyine ilişkin başkaca hiç bir somut adım atmamış, olmasıdır. Tartışmanın ileriki bölümlerinde daha ayrıntılı bir biçimde görüleceği üzere, kent konseyi, yasalarca “tüzel bir kişilik” olarak tanımlanmadığı için, devlet kurumlarınca ciddi bir muhatap olarak görülmemekte; Devletin hiç bir resmi kurumu, ülkemizde var olan kent konseylerine dair tek bir cümle bile bilgi verememekte; kent konseyinin kurulup kurulmaması, kurulmuş ise kağıt üzerinde kalıp kalmaması, tamamen belediye başkanlarının “keyfiyetine” bırakılmakta; ilgili yönetmelikte, “yetkisiz ve şekli bir örgütlenme” olarak tanımlanmakta; dahası, bu haliyle bile “güvenilmez” görülüp, fiilen, yerel mülki idarenin ve asıl olarak da yerel yönetimin/belediye başkanının mutlak kontrolüne bırakılmaktadır...
Bütün bunların yanı sıra, (ki, kent konseyine ilişkin AKP'lilerin ne düşündüğünü öğrenmemizde çok somut bir veridir) 19 yıldır hükumet olan AKP'nin belediye başkanlarının tamamına yakını, uzun yıllar yönetimde oldukları ya da yönetime geldikleri yerlerde kent konseyini toplantıya çağırmamakta (yani, kurmamakta), dahası, adını ağızlarına bile almamaktadırlar.
Bütün bu nedenlerle, 2002 yılında hükumet olan AKP'nin, o günlerde gündemde olan “AB'ne üyelik” tartışmaları ve parlamentodan geçirilen “AB'ne uyum yasaları” çerçevesinde kent konseyini kabul ettiğini ve ilgili yönetmeliği çıkardığını, ama “yönetilen yurttaşların yerel yönetimlerin karar alma süreçlerine katılımını sağlama” gibi herhangi bir derdi olmadığından, savunduğu dünya görüşü nedeniyle karşı olduğu bu örgütlenme biçimini “kerhen” kabul ederek, ilgili yönetmelikte, olabildiğince “yetkisiz ve şekli bir örgütlenme” olarak tanımladığını, söyleyebiliriz.
Şimdi, tartışmaya devam edebiliriz.
KENT KONSEYİ
Yasaya göre, kent konseyi, kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışır. (Bknz: 5393 sayılı yasa/76.madde)
KENT KONSEYİ KİMLERDEN OLUŞUR?
“Yasa koyucunun, 2006'da çıkarılan 'Kent Konseyi Yönetmeliği' ve bilahare 2009'da çıkarılan 'Kent Konseyi Yönetmeliğinde değişiklik' ile kent konseyi katılımcıları olarak belirledikleri şunlardır;
' a) Mahallin en büyük mülki idare amiri veya temsilcisi,
b) Belediye Başkanı veya temsilcisi,
c) Sayısı 10'u geçmemek üzere illerde valiler, ilçelerde kaymakamlar tarafından belirlenecek kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri,
ç) Mahalle sayısı yirmiye kadar olan belediyelerde bütün mahalle muhtarları, diğer belediyelerde belediye başkanının çağrısı üzerine toplanan mahalle muhtarlarının toplam muhtar sayısının yüzde 30'nu geçmemek ve 20'den az olmamak üzere kendi aralarında seçecekleri temsilcileri,
d) Beldede teşkilatını kurmuş olan siyasi partilerin temsilcileri,
e) Üniversitelerden ikiden fazla olmamak üzere en az bir temsilci, üniversite sayısının birden fazla olması durumunda her üniversiteden birer temsilci,
f) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, noterlerin, baroların ve ilgili dernekler ile vakıfların temsilcileri,
g) Kent konseyince kurulan meclis ve çalışma gruplarının birer temsilcisi.'(Bknz:8 madde)” (4)
Görüldüğü üzere,
1- Kent konseyi, yurttaşların gönüllü katılımlarıyla (“doğrudan demokrasi”) değil, yönetmelikte belirtilmiş kurucu/katılımcı örgütlerin temsilcilerinden oluşacak (“temsili demokrasi”) bir örgütlenme biçimi olarak formüle edilmiştir.
2- Kent konseyine temsilci gönderebilecek bu örgütlenmeler, kesinlikle bu yönetmelikte tanımı yapılmış örgütlenmeler olacaktır. Haliyle, teknolojinin bugün ulaştığı seviyenin doğal bir sonucu olarak toplumsal olgular haline gelen dijital platformlar, gruplar...ve çok farklı nedenlerle toplumun bağrında uç veren toplumsal örgütlenmeler, ulaştıkları boyut, kucakladıkları kitle, toplumdaki etkileri vb. ne olursa olsun, kapsam dışıdır. Bizce, bu örgütlenmeler de kent konseyi kurucuları arasına alınmalıdır.
3- “Kent konseyi”nin çalışmaları sırasında, gerektiğinde, yerel mülki idarenin, kamu kurum ve
kuruluşlarının yardımını istemesi doğaldır; ama yerel mülki idarenin ve sayıları 10'u geçmemek üzere de olsa kamu kurum ve kuruluşlarının kuruluş aşamasından itibaren kent konseyi içerisinde yer alması, başka bir şeydir; kent konseyinin tarihsel olarak ortaya çıkış gerekçesine uygun olarak
işlevini yerine getirebilmesi için yerel mülki idarenin, sayıları 10'u geçmese de bütün kamu kurum
ve kuruluşlarının kurucu ve daimi katılımcı olmalarına son verilmelidir.
KENT KONSEYİNİ KİM TOPLAR?
Kent konseyi, “...belediye teşkilatı olan yerlerde, mahalli idareler genel seçim sonuçlarını izleyen 3 ay içinde...” kurulması ve “... ilk toplantısını (genel kurul) yapmak üzere belediye başkanının çağrısı ile toplan..”ması öngörülen bir örgütlenme biçimidir.(Bknz:06.06.2009 tarihli ve 27250 sayılı Kent Konseyi yönetmeliğinde değişiklik, Madde 5-1,2)”
Anlaşılacağı üzere, ilgili yönetmelikte, kent konseyinin, yapılan yerel seçimin ardından gelen ilk 3 ay içinde belediye başkanının çağrısı ile toplanacağı belirtilmiş ama bu konuda, belediye başkanını bu işi yapmakla yükümlü kılan hiç bir hükme yer verilmemiştir; adeta, kurucuları toplantıya çağırıp çağırmama, belediye başkanının keyfiyetine bırakılmıştır. Nitekim, ülkemizde, bugün, var olan 1389 yerel yönetim (belediye) örgütlenmesinin her 3 tanesinin 2'sindeki belediye başkanları kent konseyini toplantıya çağırmamakta (bulundukları yerlerde kurmamakta), hatta bazı belediye başkanları, kendilerinden önceki belediye başkanlarının döneminde var olanları fiilen sönümlenmeye bırakmaktadırlar.
(Ülkemizde, kent konseyi örgütlenmesinin kabul edilişinin üzerinden 17 yıl geçmesine karşın, halihazırda, 1389 belediyeden 350-400 kadarında kent konseyinin kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir; bu konuda, hiç bir devlet kurumu sağlıklı bir bilgilendirme yapamamaktadır.) (5)
“Belde, İlçe, İl ve Büyükşehirlerde kent konseyini kurmak, belediye başkanının 'zorunlu' görevleri arasında sayılmalı.”dır. (6)
KENT KONSEYİ VE BELEDİYE BAŞKANI İLİŞKİSİ
“ '...Kent konseyi bulunmayan yerlerde ilk toplantı belediye başkanının çağrısı ile...' (Geçici madde-1/2009) '... belediye başkanının çağrı yazısında bildirilen gündemle, ilan edilen yer ve tarihte...' yapılır. (Geçici madde-3) '... Belediye başkanının başkanlığında toplanan genel kurul, toplantıyı idare etmek üzere üyeleri arasından en az üç kişiden oluşan divan kurulunu seçer.' (Madde 5-2)
Divan kurulu seçildikten sonra (o ana kadarki) yetkileri hukuken sona eren belediye başkanının, sonraki süreçte, kent konseyi ile ilişkileri ve kent konseyi/kent konseyi çalışmaları üzerindeki etkisi tartışma konusudur.
Kent konseyi yönetmeliğine göre, kent konseyi ilk genel kurulunu yapıp divan kurulunu seçtikten sonra, belediye başkanının kent konseyi ile ilişkisi bitmez; 'Belediye başkanı veya temsilcisi' (Madde 8-b) kent konseyi kurucularından birisi olarak kent konseyi genel kurul toplantılarına daimi katılımcı olarak katılır; hukuken eşiti olan diğer katılımcılardan farklı olarak, yalnızca, yürütme kuruluna (yürütme kurulu tarafından aralarından seçilerek belirlenmek üzere) üç 'sekreter adayı' önerir (Madde 14/A-1); yine keza, bazı kent konseylerinde gerekli ise, 'sekreterya hizmetleri' için kent konseyi yürütme kuruluna 'görevli adayları' önerir, yürütme kurulu, önerilen bu adaylar arasından, yeterli sayıda görevliyi belirler; bu görevliler, sekretere bağlı olarak çalışmaya başlar.( madde 15-1)
Belediye başkanı, (kendisinin katıldığı ya da yaygınca gözlendiği üzere, temsilcisini gönderdiği) kent konseyi içerisinde, yönetmeliğin lafzi yorumuna göre, yetki açısından, diğer katılımcılardan ne bir adım önde ne de bir adım geridedir; eşittir; aynı konumdadır; aynı haklara ve sorumluluklara sahiptir.” (7)
Peki, uygulamada gerçek nedir?
Kent konseyini toplantıya çağıran belediye başkanlarının (“demokrat” kişiliği olan istisnai konumundaki bazıları hariç) tamamına yakını, kent konseyi başkanının ve yürütme kurulu üyelerinin seçimi de dahil olmak üzere hemen hemen her konuda kent konseyine müdahale etmektedir; öyle ki, belediye başkanının bilgisi ve onayı dışında, hele hele belediye başkanının hiç hoşlanmayacağı kişilerin kent konseyi başkanı ve yürütme kurulu üyeleri olarak seçilebilmesi, ola ki seçildiler, seçildikleri yerde özgürce ya da daha açık bir ifadeyle, sonuçları itibariyle belediyenin ve belediye başkanının hiç hoşlanmayacağı bir alanda çalışma yapması, hiç olası değildir.(Faraza, böyle bir çalışma yapıldı, bu durumda da, o kent konseyi başkanının ve hatta yürütme kurulu üyelerinin o görevde kalabilmeleri, görülmüş şey değildir.) (8)
Bunun nedeni, kent konseyinin “yetkisiz ve şekli” örgütlenmeler olarak tanımlanması ve haliyle belediye başkanlarının, toplantıya çağırdıkları kent konseyini (görece de olsa) bağımsız bir örgüt olarak görmemesidir.
Önerimiz, şunlardır:
1- Belediye başkanı, kent konseyi kurulduktan sonra doğrudan ya da temsilcisi aracılığıyla, kent konseyinin daimi katılımcıları arasında yer almamalıdır.
2- Kent konseyinin, mali ve ayni destek açısından, mevcut haliyle belediyeye bağımlı olmasına son verilmeli: ya belediyeler, kurdukları kent konseyine, yıllık bütçeyi hazırlarken ya da merkezi otorite, ülkemizdeki bütün kent konseylerine, İçişleri Bakanlığı ya da 'Yerel Yönetimler Politikalar Kurulu ve Finans Bölümü' üzerinden, kurulduğu yerdeki nüfus oranına göre, merkezi bütçe hazırlanırken, pay ayırmalı; bu pay, doğrudan, o kent konseyinin emrine tahsis edilmeli. Böylece, kent konseyi, 'mali özerklik' sahibi olabilmelidir.
3- “Kent konseyi”, merkezi otorite ve onun bütün kurum ve kuruluşları tarafından 'tüzel bir kamu kuruluşu' olarak tanınmalı ve ilan edilmelidir.
4- Kent konseyi genel kurulundan çıkan ve belediye meclisinde görüşülmek üzere belediye başkanına sunulan kararlar, belediye başkanının keyfiyetine tabi olmaksızın belediye meclisinde mutlaka görüşülmelidir.
5- Kent konseyi, her daim belediye meclisinde temsil edilebilmeli (Datça'da olduğu gibi) ve mecliste görüşülen her konuda görüş belirtebilme hakkına sahip olmalıdır. (Mecliste alınan kararlarda oy kullanma hakkının olup-olmaması ise tartışılmaya değer bir noktadır.)
KENT KONSEYİNDE SEÇİMLİ KONGRELER
Kurucularının ve katılımcılarının farklı nitelikte olmaları nedeniyle “homojen” değil, “heterojen” bir örgütlenme olan kent konseyinin seçimli genel kurullarında başkan ve yürütme kurulu üyelerinin seçiminin nasıl yapılacağına dair herhangi bir hüküm yoktur; haliyle, bu konuda karar verme hakkı, genel kurullara bırakılmış sayılır.
“Şeklen” (bulunmuş olmak için bulunma) ya da “kerhen” (istemeden) değil, gönüllü olarak birlikte olabilmenin ve üretebilmenin, eşit konumda bulunabilmenin ve eşit haklar kullanabilmenin belirleyici şartı “demokrasi”, “demokratik işleyiş” ve “demokratik seçim”dir; bunlar yoksa, her şey yanıltıcı bir görünümden ibarettir ve her şey laf-ı güzaftır.
Bu belirsizlik nedeniyle, uygulamada, kent konseyi içerisindeki güçler dengesine (merkezi yönetim-yerel yönetim, belediye başkanı-muhalefet...) bağlı olarak, kendisini/kendilerini “daha çok” ve “daha güçlü” görenlerin “yönetimi” (başkanlığı ve yürütme kurulu üyeliklerini) ele geçirme ve böylece her istediklerini yapma/yaptırma çabaları otomatik olarak “blok liste”yi gündeme getirmektedir.
Pek çok yönden sorunlu bulup tartıştığımız (“yetkisiz ve şekli bir örgütlenme” olarak gördüğümüz) kent konseyinde, “blok liste” ile elde edilmek istenen ve elde edilen neticenin, bu neticeyi elde edenlerin ne işlerine yaradığı ayrı bir tartışma konusu olabilir ama bu bölümde, şimdilik, şunları söylemek mümkündür: “Blok liste” uygulaması, bu uygulamaya taraf olmayanları ve “kaybeden” tarafı otomatik olarak kent konseyi çalışmalarından uzaklaştırmakta, “kazanan” tarafın iş yapamaması için izleyici konumuna geçmelerine ya da dahası, kazanan tarafın iş yapamaması için bir biçimde “tekerlerine çomak sokma” noktasında kendilerini konumlandırmalarına neden olmaktadır...
Bu konuda önerimiz şudur: Kent konseyi başkanlığına aday olanlar/aday gösterilenler liste düzenlemeden aday olmalı/aday gösterilmeli ve seçilmelidirler. Yürütme kurulu üyelikleri için ise, kişiler, birey olarak aday olmalı ve oy kullanma hakkı bulunan her katılımcı, bu adaylar arasından yalnızca bir kişiye oy verebilmelidir. En çok oy alan ilk (...) kişi, yürütme kuruluna seçilmiş ve onlardan sonra gelen (...) kişi de yedek üye kabul edilmelidir.
Seçilen başkanın ve seçilen yürütme kurulu üyelerinin her birinin, kendisi gibi düşünmeyen başkan ve yürütme kurulu üyeleri ile uyumlu ve üretken bir çalışma yapamayacağını ileri sürerek “çarşaf liste”ye hayır demek, gerçekte, kent konseyi vb. “heterojen” örgütlenmelerin ve onların felsefelerinin (bir arada olma, birlikte üretme ve birlikte yol yürüme), yanlış olduğunu savunmak, demektir. (9)
KENT KONSEYİ VE MAHALLE MECLİSLERİ
29 Temmuz 2021 günü Marmaris/Armutalan'da çıkan orman yangınının hızla yaygınlaşması karşısında paniğe kapılan Datçalı bir grup yurttaşın Özbel'de bir WhatsApp grubu oluşturarak ilk adımını attıkları “mahalle meclisi” kurma düşüncesi, bir hafta gibi kısa bir sürede, 11 mahallede somut bir olgu haline gelmiş ya da o sürece girmişti; bu gelişme, doğal olarak, 2019 yılında, Datça Kent Konseyinde “Kent Konseyi Mahalle Meclisleri Yönergesi” görüşülmesi öncesi ve sonrası teorik bir konu olarak tartışılan mahalle meclislerinin(10), bu kez, “somut bir tartışma konusu” olarak yeniden gündemimize girmesine neden oldu.
***
Mahalle Meclisleri Yönergesi”ni kim okumuştur, bilemiyoruz; mahalle meclisi, kent konseyi-mahalle meclisi ilişkisi konularında afaki bir tartışmanın yürütülmemesi için öncelikle bu yönergenin okunmasında ve yönergede neler yazıldığının bilinmesinde yarar vardır. (Bknz: Datça Kent Konseyi/Facebook sayfası)
Okuyanların gördüğü üzere, “Kent Konseyi Mahalle Meclisleri Yönergesi” çerçevesinde kurulması öngörülen mahalle meclisleri, o mahalledeki sorunları çözmeye gönüllü yurttaşlardan oluşan “mahalle meclisi/mahalle gönüllüleri/mahalle çalışma grubu vb” değildir. Önerilen mahalle meclisi, “...en özet ifadeyle, Kent Konseyinin mahalledeki 'izdüşümü' olarak formatlanmış bir örgütlenme biçimidir. Dahası, anlaşılan o ki, 'yönerge' hazırlanırken, 'katılımcılığı arttıralım' diye yola çıkılmış, ama, 'her sandıktan bir temsilci belirleme' vb. ile 'masa başında', bu yönergeyi hazırlayan kişiye/kişilere (keza, belli ki bize sunulan 'taslağı' hazırlayan arkadaşa da) çok 'ideal' gibi görünen, gerçekte ise hayatta somut bir karşılığı olmayan; ille de yaratılmak istenirse, şekli bir örgütlenmeden öteye geçemeyecek ve tıpkı 'izdüşümü' olduğu kent konseyi gibi katılımcılarını 'bıkkınlık' noktasına getiren 'gel-gitler' yaşatacak çok karmaşık ve afaki bir model ortaya konulmuş.” (11)
Kent Konseyi Mahalle Meclisleri Yönergesinde önerilen bu mahalle meclisinin, (Örn: Datça'da) herhangi bir mahallede uygulanma, uygulanmaya çalışılsa da şekli bir örgütlenmeden öteye geçme, kalıcılaşma ve iş görme şansı yoktur.
Öncelikle bunu bilelim.
Peki, kent konseyine bağlı bir mahalle meclisi kurulamaz mı?
“Kent Konseyi Mahalle Meclisleri Yönergesi”nin tartışılarak kabul edildiği 17.10.2019 tarihli Datça Kent Konseyi Seçimsiz Genel Kurulundan iki ay kadar önce yazdığımız bir yazıda şunları yazmışız:
“... kent konseyleri ile ilgilenen ya da ilgilenmenin ötesinde, içerisinde yer alıp çalışmalara katılanların çok iyi bildiği gibi, kent konseyi, alt çalışma gruplarından oluşan bir bütündür; bu çalışma grupları, kadın ve gençlik gibi vazgeçilmez temel alanların yanı sıra o yerleşim biriminde var olan çevre-ekoloji, kültür-sanat, kıyılar, imar, ulaşım, altyapı, su....vb. sorunları birer 'konu' başlığı olarak ele alıp kurulabilir; öte yandan, 'yerleşim birimi' ölçeğinde ele alınarak da kurulabilir; 'A, B, C.... mahallesi çalışma grubu', 'A, B, C...mahallesi meclisi' gibi.
Yönetmelikte, bunun böyle anlaşılamayacağına ve olamayacağına dair, herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Herhangi bir kişinin ya da birilerinin keyfiyetine bağlı olarak değil, bir ihtiyaca cevaben önerilen ve asıl işlevi, o ihtiyacı karşılamak olan bütün örgütlenme biçimleri gibi kent konseyinin alt bir örgütlenme biçimi olarak önerilen, kurulmaya çalışılan ve kurulan 'mahalle meclisi' de (daha işlerliğe sahip alternatif bir örgütlenme biçiminin olmadığı yerlerde) somut ve ileri bir adımdır; haliyle, içeriğine, biçimlenmesine, işleyişine vb. yönelik eleştiri hakkı saklı kalmak kaydıyla tereddütsüz desteklenmeli ve sahiplenilmelidir.
Bunun aksini düşünmek ve o çerçevede bir konumlanma içerisine girmek, akla ziyan bir hareket olur.” (12)
Kent konseyi yürütme kurulu tarafından mahalledeki gönüllü yurttaşlardan oluşturulacak ya da mahalledeki gönüllü yurttaşlarca kurulup kent konseyine bağlanacak “alt çalışma grubu” niteliğindeki bu mahalle meclisleri, “...kent konseyi yönetmeliği çerçevesinde hareket eden, kent konseyi yürütme kuruluna karşı sorumlu olan, yerel düzeyde çözümlenebilmesi olası sorunları kent konseyi dolayımı ile çözmeye çalışan...bir örgütlenme biçimi” olarak tanımlanabilir. (13)
Orman yangınlarının hızla yaygınlaştığı günlerde ortaya çıkan ve bir haftada 11 mahallede oluşturulmaya başlanan mahalle meclisleri ile yukarıda sözünü ettiğimiz ve kurulmasını olası gördüğümüz (kent konseyine bağlı) mahalle meclisi/mahalle çalışma grubu arasında yalnızca şekli bazı benzerlikler (mahalleli gönüllü yurttaşlardan oluşması, mahalle ile ilgili sorunların çözümünü kendilerine iş edinmeleri vb.) vardır; o kadar.
Datça'da ortaya çıkan mahalle meclisleri içerisinde yer alan yurttaşlar, orman yangınlarının yol açtığı o karamsarlık ortamında, daha ilk andan itibaren, hiç bir yere (yerel mülki idare, yerel yönetim, kent konseyi vb.) danışmadan ve hiç bir yerden onay beklemeden, kendi kaderleriyle/kendi gelecekleriyle ilgili karar verme ve bir şeyler yapma yoluna yönelmişler, somut bir adım atarak, mahalle meclislerini kurmaya başlamışlardır. (14)
Akıp giden yaşamın içerisinde somut bir olgu olarak ortaya çıkan ve gündemimize giren bu meclisler karşısında yapılması gereken, onları, yetkisiz ve şekli bir örgütlenme olan kent konseyine bağlamak, “alt çalışma grubu” niteliğindeki birer mahalle meclisine/mahalle çalışma grubuna dönüştürmek veya “Kent Konseyi Mahalle Meclisleri Yönergesi”nde önerilen mahalle meclisi formatında yeniden düzenlemek; bir başka deyişle, kadükleştirmek ve zaman içinde sönümlendirmek, olmamalıdır.
Yapılması gereken, bu mahalle meclisleri içerisinde yer almak, ete kemiğe büründürmek ve kalıcı örgütlenmeler haline gelmelerini sağlamak; sonra da, tümünü (seçimle belirlenmiş temsilcilerini) bir “Datça Meclisi” çatısı altında toplamak olmalıdır. (15)
Ülkemizde yürütülen “demokrasi” mücadelesinin temel örgütlenme biçimlerinden birisi olacak olan meclisler, bu nitelikteki meclislerdir.
SON SÖZ
Özet olarak, bu yazıda farklı açılardan ele aldığımız ve farklı yönleriyle tartıştığımız kent konseyi örgütlenmesini, tarihsel olarak ortaya çıkmış nesnel bir olgu olarak görüyoruz. Ülkemizde 2005 yılında kabul edilen ve 2006 yılında yayınlanan “Kent Konseyi Yönetmeliği” çerçevesinde faaliyet yürüten kent konseyinin ise, 2002 yılından beri ülkeyi yöneten AKP siyasi iktidarı tarafından, bilinçli olarak, “yetkisiz ve şekli bir örgütlenme” biçiminde tanımlandığını, söylüyoruz.
Daha iyisinin olmadığı bir yerde kurulmasını “pozitif” bir gelişme olarak görüyor ve haliyle içerisinde çalışma yapılabileceğini, ama yereldeki “toplumsal/demokrasi” mücadelenin yalnızca bu örgütlenme biçimi içerisine hapsedilmesini ve/veya bu örgütlenme üzerinden yürütülmesi gerektiğinin savunulmasını doğru bulmuyoruz.
Var olan “Kent Konseyi Yönetmeliği”nin pek çok yönden değiştirilmesinin ve fiilen esnetilmesinin (tabiri caizse “demokratikleştirilmesinin”) yararlı olacağını ama istenilen değişikliklerin yapılması ve esnekliğin sağlanması halinde bile, kent konseyinin, var olan yerel yönetimin eksikliklerini ve yetersizliklerini gidermeye çalışmaktan öteye geçemeyeceğini, yerel yönetimin (temsili demokrasinin) kendisinden kaynaklanan temel sorunun (yönetenler ile yönetilenler arasındaki ayırımın ve yabancılaşmanın) ortadan kalkmasını sağlayamayacağını, düşünüyoruz.
Yurttaşların kent konseyi dolayımı ile yerel yönetimlerin karar alma mekanizmalarına bir ölçüde de olsa katılımını önemsiyoruz ama asıl olarak, yurttaşın özne olarak doğrudan yönetime katıldığı, söz-yetki ve karar alma hakkının yalnızca onda olduğu bir yerel yönetim anlayışını, yani, kendilerine dair her konuda karar alma, uygulama ve hesap verme/hesap sorma hakkına sahip iş yeri, okul, fabrika, site, sokak ve mahalle meclisleri üzerinde yükselen bir yerel yönetim modelini savunuyoruz. (Fatsa örneğini anımsayın)
Bu kadar.
17.01.2022/Datça/Mehmet Erdal
(1) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE -1-12,
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE-1-7,
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com DATÇA'DAKİ YEREL DEMOKRASİMİZE DAİR TARTIŞMA NOTLARI- 1-7)
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com ÜLKEMİZDE KAÇ KENT KONSEYİ
VAR?
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com DATÇA KENT KONSEYİ KONGRESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ 1-7
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com DATÇA MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE 1-3
(2) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-2
(3) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-2
(4) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-3
(5) Bknz:http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com, ÜLKEMİZDE KAÇ KENT KONSEYİ VAR?
(6) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-7
(7) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-5
(8) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com DATÇA KENT KONSEYİ BAŞKANI, GÖREVİNDEN İSTİFA ETTİ.
(9) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com, DATÇA KENT KONSEYİ KONGRESİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ 1-7
(10) “Kent Konseyi Mahalle Meclisleri Yönergesi” tartışılması öncesi ve sonrası dönemlerde yazılıp paylaşılan yazılar için,
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-12. Bölüm,
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com, YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE 1-7,
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com ,DATÇADAKİ YEREL YÖNETİMİMİZE DAİR TARTIŞMA NOTLARI -2/'MAHALLE MECLİSLERİ YÖNERGESİ' 1-3
(11) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com, DATÇADAKİ YEREL YÖNETİMİMİZE DAİR TARTIŞMA NOTLARI -2 /'MAHALLE MECLİSLERİ YÖNERGESİ' -2
(12) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-12,
(13) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , YEREL YÖNETİMİMİZİ DEMOKRATİKLEŞTİRELİM/KENT KONSEYİ ÜZERİNE-12,
Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com , DATÇA MAHALLE MECLİSLERİ ÜZERİNE 1-3,
Önerinin ve ilk adımın sahibi Aylin Himmetoğlu'nun ağzından “Datça/Özbel Mahalle Meclisi”nin kısa kuruluş öyküsü, https://youtu.be/rVYVHjpTa-M , Datça/Özbel Dayanışması Muğla Turnosol.
(15) Bknz: http://mehmeterdalyazilar.blogspot.com ÇOMARLIK MAHALLE GÖNÜLLÜLERİ ÇALIŞIYOR
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder