21 Ekim 2022 Cuma

2022.10.21.Bir örgütlenme deneyimi: ÇANDARLI HALK MECLİSİ

  Hiç yorum yok

 

     



     


     

     Bir örgütlenme deneyimi: ÇANDARLI HALK MECLİSİ (*)

     “Çandarlı Halk Meclisi'ni kurma fikri nereden geldi aklınıza? Nasıl karar verdiniz? Nasıl kurdunuz?”

     Bu ve benzeri soruları, Bergama Devlet Hastanesinin bir odasında yatan Eyüp Sabri Gamsız'a yöneltiyorum. Eyüp Sabri, 1980 öncesi İzmir'de yürütülen anti-faşist mücadelede çok aktif olarak yer alan ve çok önemli görevler üstlenen genç devrimcilerin içerisinde örgütlendiği İDOD'un (İzmir Demokratik/Devrimci Orta Öğrenimliler Derneği) örgütlediği okullardan birisi olan Çınarlı Endüstri Meslek Lisesi öğrencisi iken bir nedenle cezaevine düşen, uzun yıllar içeride kalan, sayısız kez sürgüne gönderilen, en ağır işkenceleri gören... bir devrimci. 2009 yılından beri Çandarlı'da yaşıyor. Çandarlı Halk Meclisini oluşturma fikrini ortaya atan, ilk çağrı metnini yazan, yayınlayan ve kurucuları arasında yer alan kişi.

     Bu söyleşiden iki gün öncesine kadar Çandarlı'ya gitmeyi ve orada Çandarlı Halk Meclisi üyesi başka arkadaşlarla da söyleşiler yaparak bu yazıyı hazırlamayı düşünüyordum; aniden rahatsızlandığını, önce Dikili, sonra da Bergama Devlet Hastanesine kaldırıldığını ve tedavi altına alındığını öğrenince, söyleşiyi bu hastane odasında ve şimdilik onunla sınırlı kalacak bir çerçevede yapmaya karar verdim.

                                             18.10.2022/Bergama Devlet Hastanesi

     ÇANDARLI

     Çandarlı, şu an Dikili'ye bağlı bir mahalle. Bir sahil kenti. Kayıtlı nüfusu 7500 civarında. Yaz aylarında bu nüfus 200 bin civarına çıkıyormuş. Büyükşehir yasası çıkıp mahalle statüsüne dönüştürülmeden önce nüfusu 1450 civarında olmasına karşın belediyesi olan bir belde imiş. Eyüp Sabri, Bergama'ya bağlı Zeytindağ ile Dikili'ye bağlı Denizköy arasındaki bölgenin Çandarlı olduğunu söylüyor. Çandarlı'daki konutların çoğunluğu yazlık olarak kullanılıyormuş; konut sahipleri Çandarlı'ya gelip 6 ay kalıyor ve sonra ayrılıyorlarmış. Kış aylarında pek çok binada tek bir pencerede bile ışık görülemezmiş. Aliağa'ya ulaşan metro nedeniyle günübirlik turizm de söz konusuymuş; özellikle dar gelirli yurttaşlar metro ile Aliağa'ya geliyor ve oradan da Çandarlı'ya günübirlik gelip akşamına evlerine dönebiliyorlarmış. Çandarlı Halk Meclisi kurulduktan sonra Aliağa-Çandarlı arası belediye otobüs sayısının arttırılması talepleri karşılık bulmuş; önceleri sabah 2, akşam 2 belediye otobüsü yolcu taşırken, şimdilerde 40 dakikada bir otobüs kalkıyormuş. Bu yetmez, bu otobüsler, özellikle yaz aylarında 20 dakikada bir kalkmalı, diyor.

     Pandemiden sonra, özellikle Ankara, İstanbul gibi illerden gelen yaşlılar geriye dönmeyip yaz-kış Çandarlı'da yaşamaya başlamışlar. Bu nedenle, kış aylarında da Çandarlı pek tenha değilmiş. Ayrıca, Çandarlı diğer sahil kentlerine göre daha ucuz bir yermiş. Neler ucuz, diye soruyorum; yeme-içme, pazar... diyor. Çandarlı'da yaşayanlar ve yaz aylarında Çandarlı'yı tercih edenler çoğunlukla emekliler ve daha az gelire sahip olanlarmış. Çandarlı Çeşme, Foça, Bodrum... gibi yerlere göre daha az popülermiş. Tarımla uğraşan çevre köylerin yanı sıra Yunt Dağındaki köyler, hatta Kınık'a bağlı bazı köyler dahi ürettiklerini satmak için Çandarlı Pazarına getiriyorlarmış. 2009 yılında Çandarlı'ya gelip yerleşmeye karar verdiğinde kiralar da çok uygunmuş.

     Söyleşinin bu bölümünde, Çandarlı'ya ve yanı başındaki Dikili'ye dair politik konulardan da konuşuyoruz.

     ÇANDARLI VE DİKİLİ'DE POLİTİK YAŞAM

     2009 yılında gelip yerleştiği günlerde, Çandarlı'da, toplumsal faaliyet yürüten dernek, sendika...vb. namına hiç bir şey yokmuş. 19-20 km. mesafedeki Dikili'de ise bazı dernek ve sendikaların olduğunu anımsıyor. Ama, örn: Eğitim-Sen'in yeri yokmuş. Sol siyasi partilerden bir tek ÖDP varmış. Şimdilerde CHP'nin yanı sıra Sol Parti, HDP, TİP, Emek Partisi ilçe örgütlerini oluşturmuşlar ama CHP dışında hiç birisinin ilçe binası bulunmuyormuş; gerektiğinde, kahvelerde toplanıyorlarmış.

     Kesin tarih veremiyor; geldiği zamandan beri Dikili'de bir Emek ve Demokrasi Platformu olduğunu anımsıyor. Bu platform, Dikili'deki sol, sosyalist, demokrat, yurtsever... siyasal partilerden, siyasal yapılardan, derneklerden, sendikalardan... gelen 2'şer kişilik temsilcilerden oluşuyormuş. Siyasi partileri anladım da siyasi yapılar derken neyi anlamalıyız, diyorum; Örn: diyor, Halkevi yok ama Dikili'de Halkevci olduğunu ve Halkevi'ni temsil ettiğini söyleyen kişi ya da kişiler var ise platforma Halkevi'ni temsilen katılabiliyorlar.

     Anlatımına göre, bu platform, faaliyet olarak, takvimde yazılı, Örn: 1 Mayıs, 1 Eylül... gibi belli günlerde ne yapabiliriz diyerek toplanıyor, sonra da Dikili'nin Cumhuriyet Meydanına çıkıp basın açıklaması yapıyor, bir-iki slogan atıp dağılıyormuş. Platformun yerele dair farklı toplumsal sorunlarda aktif olarak yer aldığı ve tepki gösterdiği bir faaliyetini anımsamıyor. Özellikle Dikili Belediyesine karşı hiç bir faaliyetleri olmuyormuş. Bunun nedeninin, CHP'li belediyenin olanaklarından yararlanma düşüncesi olduğunu düşünüyor. Örnek vermesini, istiyorum. Farklı örnekler veriyor... Kısacası, platformda yer alanlar Dikili Belediyesi ile arayı bozmak istemiyormuş. Halbuki, diyor, Dikili'de yıllardır yerel yönetimde CHP iktidar olduğundan, her yerel sorunu çözmek için yola çıkıldığında, karşına, doğal olarak CHP çıkar...

     Artık, söyleşinin asıl konusuna geçebiliriz.

     HALK MECLİSİ ÖNERİSİ

     “Biliyorsun, biz bir gelenekten (Devrimci Yol) geliyoruz. Geleneğimizde, halk örgütlenmesiyle ilgili, örn: Fatsa deneyimi, bir refleksimiz var. Yalnızca Çandarlı'da değil, ÖDP'de de nereye gidersek gidelim, halkı örgütleyelim deyip tabandan örgütlenmeye yöneliyoruz. Bu bizde doğal bir refleks haline gelmiş. Öte yandan, senin Datça'ya, Datça'daki deneyimlere ilişkin bütün yazdıklarını da okudum sayılır. Ayrıca sohbetler de yaptık, biliyorsun. O sıralar rahatsızlıklarım nedeniyle işe koyulmakta biraz geciktim. En son geldiğinde (18-21 Haziran)seninle konuştuktan sonra bastım düğmeye, yazılı bir çağrı yaptım..."

     Eyüp Sabri, önerdiği Halk Meclisi'nin teorik arka planının Devrimci Yol'un düşünceleri, Örn: Direniş Komitesi olduğunu, söylüyor. Çandarlı'da, bu Halk Meclisi adımı ile günümüz koşullarında bir Fatsa yaratma iddiasında olduklarını anlatıyor. İkincisi, benim Datça Demokrasi Platformu ve 2021 yılında Marmaris'te başlayıp hızla yaygınlaşan orman yangını sonrasında Datça'nın 11 mahallesinde kurulma adımları atılan mahalle dayanışmaları/mahalle meclisleri deneyimlerine ilişkin yazdıklarımı okumuş, yüz yüze yaptığımız sohbetlerden etkilenmiş.

     HALK MECLİSİ KURMA ÇAĞRISI

     Bir dönem, Çandarlı'ya geldikten sonra da İzmir Konak'taki Mine Bademci Kültür Merkezi'nin kuruluş sürecinde yer almış ve çalışmalarına katılmış. Çandarlı civarındaki köylerle ilişkileri de o dönemde başlamış. ÖDP'li olduğu süreçte, Bergama köylülerinin çıkarılacak altın madeninin siyanürle ayrıştırılmasına karşı yürüttükleri mücadeleye aktif olarak katılmış... Bir başka deyişle, her daim toplumsal içerikli mücadeleler içerisinde bir biçimde yer almış...

     21 Haziran 2022 günü akşamı kısa bir çağrı metni kaleme alıyor, Çandarlı'da yaşamaya devam eden bir arkadaşının Facebook'ta adına kayıtlı ama pasif konumdaki Çandarlı Emek ve Demokrasi Platformu sayfasında yayınlıyor. Çağrısında, Çandarlı'da yaşayan ve faşizme karşı olan herkesi 26 Haziran günü Çamlaraltı çay bahçesinde toplantıya çağırıyor.

     Sorum üzerine, çağrıyı kaleme aldığında ve yayınladığında hiç bir siyasi oluşumun içerisinde yer almadığını, söylüyor. O günlerde kendisini, halihazırda olduğu gibi Devrimci Yolcu birisi olarak tanımlıyormuş. Çağrıyı kaleme almadan ve yayınlamadan önce Çandarlı'da ya da Çandarlı'nın idari olarak bağlı olduğu Dikili'de var olan sol, sosyalist, devrimci, demokrat, yurtsever vb. yapılardan kimse ile görüşmemiş. Bunun nedenini, kurulacak olan örgütlenmenin bağımsızlığını ve ilk başlarda kurucuların, sonrasında ise örgütlenme içerisinde yer alacak olan Çandarlıların iradesinin üstünde herhangi bir iradenin olamayacağını baştan ilan etmek olarak açıklıyor.

     İLK TOPLANTI

                                        1.07.2022/Çamlaraltı çay bahçesi

     21 Haziran günü yapılan çağrıya 2 TİP'li, 1 Sol Partili, 1 Emek Partili, 1 HDP'li ve bir de eskiden DK (Devrimci Kurtuluş) saflarında yer almış 1 kişi, yani toplam 6 kişi karşılık veriyor; 26 Haziran günü Çamlaraltı çay bahçesinde bir araya geliyorlar. Konuşuyorlar. Gelenlere nasıl bir örgütlenme çağrısı yaptığını anlatıyor. HDP'li ve Emek Partili katılımcılar, anlatılan bu örgütlenme modelini yanlış bulduklarını söylüyorlar; onların önerdikleri Dikili Emek ve Demokrasi Platformu'nun Çandarlı versiyonuymuş. Eyüp Sabri'ye, madem böyle düşünüyorsun, o zaman daha ayrıntılı bir açıklama ile yeni bir çağrı yap diyorlar. Toplantıya katılanlar da katılımı yetersiz bulduklarından, 1 Temmuz günü yeniden ve daha geniş katılımlı bir toplantı yapmak için yeni bir çağrı yapılmasına karar veriliyor.

     Eyüp Sabri, o çağrı metnini de yazıyor ve paylaşıyor. Çağrı metni “ÇANDARLI'DA YAŞAYAN DEMOKRAT DUYARLI ARKADAŞLAR ARTIK BİR ARAYA GELİP ORTAK HAREKET ETME ŞARTLARINI OLUŞTURMALIDIRLAR.” diye başlıyor, Çandarlı'nın plajlarının bazı işletmeler tarafından işgal edilmesi, İzmir ile olan ulaşım sorunu ve Çandarlı-Aliağa metrosu arasındaki belediye otobüslerinin yetersizliği, sivri sinekle savaş, elektrik ve su kesintileri gibi çözümlenmesi gereken sorunlara değiniyor, bu sorunların çözümü için de örgütlenerek bir güç oluşturmak gerektiğine işaret ediyor. Toplantı tarihi 1 Temmuz, toplantı yeri yine Çamlaraltı çay bahçesi olarak duyuruluyor.

     Anlatımına göre, bu çağrı yapıldıktan sonra, farklı iş yerlerinde çalışanlardan bazıları biz o gün çalışıyoruz, toplantıya katılamayız, bu nedenle 3 Temmuz günü bizim de katılabileceğimiz bir toplantı daha yapılsın, diyorlar. O da kabul ediliyor. Böylece 1 ve 3 Temmuz günleri geniş katılımlı iki toplantı yapılıyor; farklı nedenlerle katılmak istemeyenlerin dışında isteyen herkes bu iki toplantının birisine katılmış oluyor.

     EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMLARI

     “Beni tanıyanlar bilir, ben cezaevinde de cezaevi dışında da birilerinin ya da 3-5 kişinin kendiliğinden edindikleri ya da nereden aldıkları belli olmayan yetki ile birilerine hükmetmesine ve insanları yönetmeye kalkmasına karşıyım; bunlar abilerimiz ve ablalarımız olsalar bile. Bu konularda her yerde ve her zaman konuşmuşumdur. Bunları, Devrimci Yolun ruhuna da aykırı görmüşümdür. En önemlisi, bu Emek ve Demokrasi, Demokrasi vb... adlarla anılan temsile dayalı platformların hiç bir işe yaramadığını gördük. Aynı şeyleri deneyip deneyip aynı şeyleri yaşamayı akıllıca bulmuyorum. Kişi o ilçede tek kişi ama bir siyasi partiyi ya da bir siyasi oluşumu temsil ettiği kabul edildiği için platformda bir oy sahibi, bir başkası diyelim ki 5-10-20... hatta daha fazla üyeye sahip, o da bir oya sahip oluyor; böyle bir saçmalık olamaz. Oylama oluyor, orada üyeleri nedeniyle çok kişiyi temsil eden, Örn: 3 kişi, kitlenin 3/4'nü temsil ederken, diğer oy kullanan 5 kişi, kitlenin 1/3'nü temsil ediyor ama karar onların oyu ile alınıyor. Bu, bir yönüyle, bu 5 kişinin, nesnel olarak azınlıkta olmalarına karşın, kendi görüşlerini çoğunlukta olanlara bile mecbur kabul ettirmeleri anlamına geliyor. Bu durumda ne oluyor? Gerçekte çoğunlukta olanlar bu alınan kararları içlerine sindiremedikleri için alınan kararın gereğini yerine getirmede mızmızlanıyorlar; bir biçimde dışarıda kalmaya çalışıyorlar... Velhasıl, ben, bu platform türü örgütlenmelere karşıyım.”

     NE YAPMALI?

     “Bir çare bulmamız ve bir yerden başlamamız gerekiyordu. İşte senin Datça'da yaşananlara ilişkin yazdıklarından, birebir yaptığımız sohbetlerden algıladıklarım benim düşündüklerim ile çakıştı; Çandarlı'da ne yapabiliriz, ne yapabiliriz diye düşündüm. Dedim ki, bugüne kadar yapılanların tersini yapalım. Nedir bu? Temsilcilerin toplantısı yerine biz taban olarak toplanalım. Siyasi partilere üye ya da üye olmayan ama kendisini o siyasi partinin, siyasi oluşumun taraftarı olarak gören, kendisini var olan siyasi yapılanmaların dışında konumlandıran, var olan dernek, sendika vb. örgütlenmelere üye ya da değil Çandarlı'da bir yığın insan var. Kimisi markette, kimisi manavda, restoranda, kafede... çalışan ve kendisinin düzene karşı olduğunu bağıra çağıra haykıran bir halk var. Biz bu insanları burada, bir potada toplayalım. Bunların hepsini kapsayacak bir örgütlenme ne olabilir, diye düşündüm. Halk Meclisi fikri öne çıktı...”

     1980 sonrası içine girilen yenilgi döneminde sol, sosyalist, devrimci, demokrat, yurtsever vb... siyasi yapıların halktan uzak olmaları ve halk ile aralarında oluşan mesafeyi bir türlü kapatamamaları nedeniyle halkın parti, platform... gibi yapılardan uzak durduğunu, soğuk baktığını, bu nedenle de Halk Meclisi isminin halka sempatik geldiğini, halkın bu örgütlenmeyi kendi örgütü gibi gördüğünü söylüyor. Bu önerinin bir nedeni de bu imiş.

     HALK MECLİSİ

    1 Temmuz günkü toplantıya 16-17 kişi katılmış. Bu katılımcıların içerisinde TİP'li 3, Sol Partiliyim diyen 7, Emek Partili 1 (önceki toplantıya katılanın dışında) önceki toplantıya da katılan eski DK'lı varmış, diğerleri siyasi angajmanı olmayan yurttaşlarmış.

     Sorum üzerine, toplantılara CHP İlçe Örgütü yönetiminden ya da Dikili Belediyesinden kimsenin katılmadığını ama katılanların içerisinde kendisini CHP'li olarak tanımlayanların olduğunu, söylüyor.

     Eyüp Sabri o gün ve bilahare 20-21 kişinin katılımıyla yapılan 3 Temmuz günkü toplantılarda düşündüklerini açık açık dillendirmiş: “Arkadaşlar, burada her birimizin bir oyu var. Hiç birimiz bir diğerimizden üstün değildir. Bu çağrıyı ben yaptım diye sizden bir farkım ve ayrıcalığım yoktur. Ben de sizin eşitinizim. Hiçbir siyasi yapı burayı kendi örgütlenmesi olarak göremez. Elbette bu örgütlenmeyi kabul eden her siyasi yapıdan insanlar buraya katılabilirler ve halk içinde örgütlenme çalışması yapabilirler; buna ambargo konulamaz. Neticede bizlerin de siyasallaşması gerekmektedir. Bu örgütlenme içerisinde bulunan siyasi yapıların oyu, her toplantıda, o toplantıya katılımcı olan üyelerinin sayısı kadardır; Örn: TİP'li 3 kişi aynı yönde oy kullanırlar ise 3 oyu vardır. Bir başka toplantıya bir kişi katılıyor ise yalnızca bir oyu var demektir. Öyle, bir temsilci toplantıya gelip, bizim burada şu kadar oyumuz var diyemez.”

     Anlattıklarından anladığım, Eyüp Sabri, siyasi ya da başka bir örgütü, Örn: dernek, sendika... temsil ettiğini söyleyenlerin temsilinin pek çok açıdan sorunlu olduğunu, bu temsilcilerin, gerçekte, ancak kendilerini temsil ettiklerini düşünüyordu.

     KAOS VE ANARŞİ OLUR KORKUSU

     Toplantının birisinde bir Sol Partili bu anlatılanlara karşı çıkmış ve temsile dayalı bir platformun daha iyi olacağını söylemiş. Eyüp Sabri, bu yaklaşımın, 40 yıl süren yenilgi döneminin alışkanlıklarından kaynaklandığını, düşünüyor. Anlattıklarını duyunca, katılımcılar biraz şaşırmışlar ama sessiz kalmışlar. İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyorlardı, o nedenle normal, diyor. “Sanıyorlar ki bu anlattıklarımda bir darmadağınıklık, bir boşluk var. Anlattıklarım hayata geçerse bir anarşi olacak, bir kaos yaşanacak. Böyle bir kaygıları var. Ben, bu düşündüklerinin tam aksinin olacağını söyledim. Bakın, dedim, bu meclise katılan herkes, bu meclise getirilen her önerinin kabul edilip edilmeyeceğine karar verecek; her şey tartışılacak ve oylanacak. Karar verildiğinde, çoğunluğun verdiği karara herkes uyacak. Bu meclise katılan hiç kimse, burada kafasına göre hareket edemez. Ben yaptım, gittim diyemez. İstediği bir şeyi mutlaka meclise onaylatacak. Yürütmede olan da onaylatacak. Yürütme, ayrıcalıklı bir makam değildir. Yürütmede yer alıyorum diye herhangi bir yürütme kurulu üyesi kafasına göre iş yapamaz.”

     1 ve 3 Temmuz günü yapılan toplantılarda yürütmede yer alacak üyeler belirlenmiş; 3 kişi seçilmiş. Çalışanlar, çalıştıklarından hareketle yürütmede yer almak istememişler.

     ÇALIŞMA PROGRAMI

     “Oluşturulan Halk Meclisinin çalışma programının belirlenmesi konusunda şöyle bir şey yaptık: Çandarlı'nın sorunları üzerinden yola çıkacağız, dedik. Çandarlı'nın en göze batan, Çandarlıları en çok mağdur eden sorunlar neler, öncelikle onları tespit edeceğiz. Herkes mahallesinde, sitesinde, köyünde... her nerede ise oradaki en önemli sorun ne ise onu tespit etsin. O tespitler üzerinden bir değerlendirme yapalım. Hangisi öncelikli olarak çözülmeli, hangisi için ne yapılması gerekli ona karar verelim. Bir eylem planı oluşturalım. Tamam, denildi. Herkes yola koyuldu. Elbette aramızda haberleşiyoruz, oluşturduğumuz WhatsApp grubunda yazışıyoruz...”

     ZEHİRLİ GEMİ GELİYOR HABERİ

     “Biz bu çalışma programını tam bitirmiştik ki bir zehirli (asbestli) geminin Brezilya'dan hareket ederek söküm için Aliağa'ya geleceği haberi geldi.”

     Bu haberi alınca, Aliağa'nın onlara çok yakın bir yer olması nedeniyle, bu olayın çok önemli olduğunu düşünmüşler.

     “Türkiye'de, eylemsel anlamda, söküm için Aliağa'ya doğru yola çıkacağı söylenen bu gemi ile ilgili hiç bir hareket yoktu, bu haberi aldığımızda. Biz, gemi yola çıkmadan çok önce eylemlere başladık; bakın, dedik, Aliağa karşıda. Rüzgar oradan doğru esiyor, bu rüzgar gemiden çıkan bütün pisliği, zehri bize getirecek. Haliyle, bu sorun öncelikle Çandarlı'nın sorunudur. Bir eylemlilik süreci başlatalım, dedik. Kabul edildi. Bildirilerimizi bastırdık. Dövizlerimizi hazırladık. İlk eylemlerimize başladık. İmza topladık. Ondan sonra ALÇEP (Aliağa Çevre Platformu) devreye girdi.”

     ALÇEP öteden beri var olan bir örgütlenmeymiş ama Brezilya'dan Aliağa'ya gelecek olan zehirli gemi konusunda kendilerinden sonra harekete geçmiş. ALÇEP harekete geçince Bergama filan her yer harekete geçmeye başlamış. Olay patlamış. Türkiye ayağa kalmış. Çandarlı Halk Meclisi ismi yerel, bölgesel ve ulusal basın ile TV'lerde dillendirilir olmuş. Zehirli gemiye karşı oluşan bu güçlü karşı çıkıştan sonra Çandarlı Halk Meclisi, ALÇEP... filan birlikte hareket etmeye başlamış. Bu ortak eylemlerin çoğunda kendileri öncülük etmiş. Aliağa 'da gemi sökümünün olduğu yerin önüne gitmişler. Orada da eylem yapmışlar. Çadır ve nöbet tutma eylemleri olmuş.

     Eylemlere katıldıkça, Halk Meclisinde yer alan katılımcılar birbirlerine daha çok güvenmeye başlamışlar. Hepsinin eşit olduğunu görmüşler. En önemlisi konuşmaya ve düşüncelerini ifade etmeye başlamışlar. Rahatlıkla öneri sunar ve katılmadıkları bir konuda karşı çıkar olmuşlar.

     Bu eylemlilik süreçlerinde de her hafta yine Çamlaraltı çay bahçesinde toplanmışlar.

     Zehirli gemi ile ilgili TV'lerde haberler çıkınca Çandarlı Halk Meclisi'nin adı çok sık duyulur olmuş, yaygınlaşmış. Halbuki, daha 20 günlük bir oluşumduk, diyor. Halk Meclisi'nin bu olayda bu ölçüde duyulur olması, ona çok geniş bir alanda meşruiyet sağlamış. “Örneğin pazarda bildiri dağıtıyoruz, hiç tanımadığımız bir yurttaş, birader bana da bir miktar ver, götürüp oturduğum sitede dağıtayım, diyor. Elimizden bildirileri alıp halktan insanlar, kendileri dağıtıyorlar. Öyle bir ortam yaşandı ki pazar yerinde, elimizde bildiri kalmadı.” İmzalar da o havada toplanmış. Plajlarda dolaşarak, güneşlenenlerin yanında oturarak imza toplamışlar. Halk Meclisinden bahsetmişler. Bu etkinlikler sırasında Çandarlı Halk Meclisi yazılı önlükleri giymişler.





     ETKİNLİKLERE KATILIM

     İlk aşamada etkinliklere 18-20 kişi arasında katılımlar olmuş. Şimdilerde 60 civarında bir katılımcıya ulaşmışlar. Bu katılımcıların çoğunluğunun emekli olduğunu söylüyor. Çalışanlar, izin alamadıkları için eylemlere katılamıyorlarmış. Bunu, sıkıntılı bir durum olarak görüyor. Yapılan işleri genellikle emekliler götürüyor, diyor. İşten izin alabilenler zaman zaman katılım gösterebiliyormuş.

     Geriye dönmez denilen zehirli gemi geriye döndürülünce, insanlara büyük bir moral gelmiş. Halk Meclisine güven duygusu artmış. Helal olsun, bak, gemiyi geri döndürdüler, deyip, başarıyı Halk Meclisine mal etmişler.

     BAKIRÇAY'DAKİ BALIK ÖLÜMLERİ

     Asbestli gemi olayının ardından Bakırçay'daki balık ölümleri olayı gündeme girmiş. İkinci eylemleri, bu konuda olmuş.

     Anlattığına göre, Halk Meclisi içerisinde yer alan bir arkadaş o civardaki sitelerin birisinde kalıyormuş; balık ölümlerini gözlemleyince Halk Meclisine haber vermiş. Halk Meclisinden birkaç kişi, bu haber üzerine olay yerine gitmişler. Gördüklerini fotoğraflamaya başlamışlar. Videolar çekmişler. Olayı basına duyurmuşlar. Basın olayın üzerine gitmeye başlamış.

     Olay, Bergama Belediyesi'nin mermer ocaklarındaki cüruflar ile nehrin önünü kesmesinden, yani bent kurmasından kaynaklanıyormuş. Nehrin önü kesilince, önü kesilen nehirde kalan balıklar, oksijensizlikten ve mermer ocağında kullanılan zehirli kimyasalların suya karışmasından dolayı ölmüşler. Nehrin bir tarafı tertemiz iken diğer tarafı binlerce ölü balıkla dolu idi, diyor. Aslında bu konu Bergama Belediyesi'nin değil Devlet Su İşleri'nin yetkisinde imiş. Bergama Belediyesi, halı sahalara çim yetiştirip satan AKP'li bazı işletmelere kıyak olsun diye nehrin önüne bu cürufları döküp suyun seviyesini yükseltmeye çalışmış.

     Dikili Belediyesi işgüzarlık yapıp bu bendi yararken, yani ölü balıkların denize karışmasını sağlamaya çalışırken müdahale ediyorlar. Halbuki, diyor, suçu işleyen AKP'li Bergama Belediyesi ama suç kanıtlarını yok etmeye çalışan CHP'li Dikili Belediyesi. Dikili Belediyesi, bu yaptıklarını, Çandarlı Mahallesinin muhtarının gazına geldik, diyerek, açıklamaya çalışmış... Halk Meclisi üyesi bir Çandarlı, ki balık ölümlerini de haber veren o imiş, bendin yarılmaya başlandığını görür görmez kepçenin önüne atlamış. Belediye görevlileri onu kolundan çekip çıkarmaya çalışmışlar. Hemen akabinde, diğer Halk Meclisi üyeleri olay mahalline varmışlar. Olayı fotoğraflamışlar. Gidip suç duyurusunda bulunmuşlar. Bergama Belediyesi yetkisi olmadığı halde nehrin önünü kesip balık ölümlerine yol açmaktan, Dikili Belediyesi ise herhangi bir işlem ve tahlil yapmadan bu ölü balıkların denize karışmasına yol açmaktan ve haliyle insan sağlığını tehlikeye atmaktan suçludur, diyor. Savcı dilekçeyi okuyor, sunulan delillere bakıyor ve şikayeti işleme koymak zorunda kalıyor. Duyduklarına göre bakanlık hem Dikili hem de Bergama Belediyesinde bu konu ile ilgili soruşturma yürütüyormuş. Ayrıca Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından müfettişler gelmiş, olayı incelemişler ve kendilerini haklı bulmuşlar...

                                                              


     BAŞARI, SAYGINLIĞI GETİRİR

     Üst üste iki konuda başarılı olunca, Halk Meclisi üyelerinin özgüven duygusu artmış. Çandarlı'da, Çandarlı Halk Meclisi denilince herkes dikkate almaya başlamış. İlk gittiğinde Dikili Belediye Başkanı'nın kendisini kapıdan içeriye almadığını, şimdi ise konuşmak için kendilerini çağırdığını, söylüyor. Başka bazı konularda da gelin aramızda konuşalım, kamuoyuna duyurmayın, seçim yaklaştı, bunları aleyhimize kullanırlar, diyorlarmış...

     Çandarlı Sağlık Ocağı'nın ambulansı yokmuş. Bu konuyu Dikili İlçe Sağlık Müdürü ile konuşmuş, Corana 19 aşısı olmak için sağlık ocağına gittiği zaman. Çandarlı'da uzman doktorun, ambulansın bulunmadığını, buna karşın çok sayıda yaşlı ve hasta insanların olduğunu, anlatmış. Bu konularda imza toplayacağız, sonra gelip bu konuları bize neden anlatmadınız, demeyesiniz, demiş. Müdür, halledeceğini söylemiş. "Hiç inanmıyordum halledeceğine ama telefon numaramı aldı ve bir gün İzmir'e gidiyordum, telefon geldi; Çandarlı'ya bir ambulansın geldiği söylendi." 

     Yani sizin bir güç olduğunuzu düşünüyorlar, diyorum. Halk Meclisi adını duyunca dikkat kesiliyorlar, diyor. Bu olayı başka başka düzlemlerde de gözlemlediklerine dair örnekler veriyor...

     Suç duyurusuna gittiklerinde, savcı, bu nasıl bir yapı, hiç bir yerde kaydı yok, demiş. Bu, demiş, öyle bir örgüt değil, kendiliğinden oluştu, kendine Çandarlı'nın sorunlarını çözmeyi iş edindi. Gönüllüler olarak bir araya geldik, öyle yasa dışı falan değil, meşru/aleni bir ilişkimiz ve çalışmamız var. Emniyet, bazı arkadaşlarımıza sormuş, Halk Meclisi'ni kim yönetiyor, bunun arkasında kim var, falan diye. Onlar da doğru dürüst cevap vermişler.

     ETKİNLİKLERİN FİNANSMANI

     Çandarlı Halk Meclisi'nin etkinliklerinde bugüne kadar yapılan harcamaları hep cebinden karşılamış. Bunu, ilk başlarda bir zorunluluk olarak görmüş. Olaylar çok hızlı gelişti ve Örn: bildiri bastırmak, pankart yaptırmak için gerekli parayı toplamak için zaman yoktu, diyor. Şimdilerde, etkinliklerde yapılacak harcamaları Halk Meclisi üyelerinin gücü oranındaki gönüllü katılımları ile karşılayabilmeyi konuşuyorlarmış. Bir yöntem geliştirebileceklerine inanıyor.

     DİKİLİ EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMUNA KATILIM

     Çandarlı Halk Meclisi, iki temsilci ile Dikili Emek ve Demokrasi Platformu toplantılarına da katılıyormuş; çağrı, platformdan gelmiş. Toplantıda, bu platformun örgütlenmesini yanlış bulduklarını, 40 yıldır uyguladıkları yöntemlere katılmadıklarını, bu platformun kendilerine ters geldiğini, yapılması gerekenin, halkın içerisine girerek, tabanda, Çandarlı Halk Meclisi gibi bir örgütlenmeye gitmek olduğunu ama buna Dikili'nin karar vermesi gerektiğini, söylemişler. Emek Parti temsilcisi, Dikili'de böyle bir şey olmaz gibi sözler söylemiş. 1 Eylül Barış Günü nedeniyle yapılan bu toplantıda Dikili Emek ve Demokrasi Platformu nezdinde platformlara yönelik eleştirilerini dillendirmişler. Şimdilerde, HDP dışındakiler, bir gün oturup bu önerileri ciddi ciddi tartışalım diyorlarmış.

     YÜRÜTME KURULU ÜYELERİNİN SAYISI ARTIRILMALI

     Emboli nedeniyle hastanede yattığı için kafamın içinde dolaşıp duran soruyu soruyorum: “Çandarlı Halk Meclisi'nin kuruluşunda aktif olarak yer aldın ve anlattıklarından da anlaşılıyor ki oldukça ağır bir yük var sırtında. Sana bir şey olursa ne olacak?”

     Yüz ifadesinden, sıkıntısı kolayca anlaşılabiliyordu. Çandarlı Halk Meclisi'nin kuruluşunun üzerinden çok kısa bir süre geçtiği için onun şu an üstlendiği görevleri üstlenebilecek kişilerin halihazırda öne çıkamadığını düşünüyor. Çok kısa sürede çok yoğun bir eylemlilik süreci yaşadık, şöyle oturup da bu konuları tartışmak ve somut bir şekle sokabilmek mümkün olmadı, diyor.

     Yürütmeyi ve yürütme kurulu üyelerinin yaptıklarını, yürütme kurulu üyelerinin nasıl belirlendiğini anlatıyor, örnekler vererek. Çandarlı Halk Meclisi'nin kuruluşundan sonraki o çok kısa sürede gerçekleştirdiği eylemliliklere ilişkin anlattıkları çerçevesinde soruyorum; bir yürütme kurulu üyesinin bütün bunları yapabilmesi için her daim boşta, yani emekli birisi olması gerekiyor; bu ne kadar hayata uygun bir önermedir? Yürütme kurulu üyesi çalışan birisi olursa ne olacak?

     Zor, diyor. Sıkıntılar yaşanır. Çözümün, yürütme kurulu üyelerinin sayısını artırmakta olduğunu, söylüyor. Örn: Çandarlı Halk Meclisi'nin şu anki yürütme kurulu 3 kişiden oluşuyormuş, bu sayıyı 10 kişiye çıkarmak gerekiyormuş. Sayı artınca, mutlaka bir ya da birkaç kişinin gereksinim duyulduğunda o işe koşturabileceğini, düşünüyor. Sayı az olunca sıkıntı yaşanırmış. Şimdiki hedefleri bu sayıyı artırmakmış. Yürütme kurulu üyeleri 10 kişi olsun, bu hiç sorun yaratmaz, diyor. Kim boşta ise o gider ve yapılacak işi yapar. O iş mutlaka yapılır. Bu tür örgütlenmelerin siyasi yapılanmalar gibi merkezi yapılar olmadığını ve haliyle yönetim mekanizmalarında yer alacakların sayısının sorun yaratmayacağını, söylüyor. Yeter ki sorumluluğu alsınlar ve aldıkları sorumluluğun bilincinde olsunlar, diyor.

     Sohbetimizde sıkça Datça vb. sahil kentlerinden söz edildiğinden sahil kentlerinde çok sayıda yaşlı ve emekli sol, sosyalist, devrimci, demokrat ve yurtsever kişi olduğundan bu yörelerde bu konuda sıkıntı yaşanmayabileceğini ama diğer yerleşim yerlerinde yaşanacak sıkıntıların bu şekilde aşılmasının mümkün olduğunu düşünüyor. Bu yörelerde yürütme iki-üç kişiden oluşturulur ve işler onların omuzlarına yıkılırsa, bu yapılar çöker, diyor.

     HALK MECLİSİ ÖRGÜTLENMESİ YAYGINLAŞTIRILMALI

     Çandarlı Halk Meclisi kurulmadan önce de Dikili'de benzeri bir örgütlenmenin kurulması önerisini dillendirmiş; yanaşan olmamış. Çandarlı dışında benzeri örgütlenmelerin olmasının çok hoş olacağını, düşünüyor. İnsanlar yanaşmıyor, delireceğim, diyor. Kahve köşelerinde okey oynayarak, takvimde yazılı günlerde kent meydanlarına çıkıp basın açıklaması yaparak ve iki-üç slogan atarak toplumsal bir örgütlenme olunamayacağı düşüncesinde ısrarlı; bu söylemi sıkça tekrar ediyor. Sol Parti'nin son dönemde yaptığı eylemleri örnek veriyor. Fatsa ve Uşak mitinglerine atıfta bulunuyor. Sol Partili değilim ama bu yapılanları beğeniyorum, diyor... Başka türlü toplum nasıl örgütlenir? Ben devrimciyim, ben sosyalistim ha hu denildiğinde halk senin yüzüne bile bakmıyor, diyor...

     18-21 Ekim 2022/Akhisar


     (*) Bergama Devlet Hastanesi 3. Kat 320 nolu odada yatan Eyüp Sabri Gamsız'ın anlatımları çerçevesinde öyküsünü okuyacağınız Çandarlı Halk Meclisi'ne ve/veya Eyüp Sabri Gamsız'ın yaklaşımlarına dair pek çok konuda farklı düşünüyor ve haliyle bunları tartışma götürür buluyor olabiliriz; bu çok doğaldır.

     Çandarlı Halk Meclisi deneyimi, 2021 yılında Marmaris Armutalan'da başlayan ve hızla yaygınlaşan orman yangınının devam ettiği günlerde Datça'nın 11 mahallesinde kurulma adımları atılan mahalle meclisleri/mahalle dayanışmaları deneyimleri gibi toplumsal mücadele açısından çok önemlidir; bu nedenle incelemeye ve tartışılmaya değerdir.

     Toplumsal mücadeleyi var olan yasalar çerçevesinde kurulan dernek, sendika, kooperatif, kent konseyi vb... örgütlenmeler içerisinde hapsetme anlayışlarını dışlayan ve aşan, yürütülüp yönlendirilmeye çalışılan toplumsal mücadelenin gereksinimlerinden doğan, mücadelenin seyrine bağlı olarak farklı biçimlere bürünen ve bütün yetkiyi içinde örgütlenen yurttaşlardan alan bu tür aleni/meşru örgütlenmeler, umudun ve yarının vücut bulmuş halidirler.

     Devrimci Yol'un Direniş Komiteleri önermesi ve 1980 öncesi iç savaş koşullarında yaşanılan deneyimler, bu örgütlenmeler için en dikkate değer referanstır.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder