2021.06.12.CEZAEVİ YAZILARI-60: İKİ DEĞERLENDİRME/İKİ ÖNGÖRÜ
CEZAEVİ YAZILARI-60: İKİ DEĞERLENDİRME/İKİ ÖNGÖRÜ!
“... Bizim vatandaşın selamını kabul ediyorum, ama oldukça açık bir biçimde dile getirdiği önerisini ise kabul etmiyorum, etmeyi doğru bulmuyorum. Bugün böyle bir öneriyi kabul etmek, çok farklı ve hiç istemediğim, hep kaçınmaya çalıştığım yorumlara yol açar; hatta, özellikle böyle bir yorumun yaygınlaştırılacağına eminim. Dahası, benim bu öneriyi kabul etmem, olumlulukları değil, olumsuzlukları geliştirir ve meşrulaştırır. Halbuki, ben, özellikle, bugüne kadar gözlenen ve gözlenmeye devam edilen olumsuzlukların ortaya konulmasını, kabul edilmesini ve bunların aşılmaya başlanacağı bir sürecin gündeme getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, bu öneriyi kabul edersem, taraflardan birinin üzerine bir çizgi çizilmesi kalıcılaşacak ve ben de bu çizilme olayına ortak olur bir görünüm içine gireceğim. Düşünce olarak, onun 'bitti' dediği kesimin tamamı için olmasa bile, büyük çoğunluğu için aynı şeylere katılsam bile, ben, bunun nesnel olarak, yani herkesçe kabul edilebilir bir gerçeklik olarak yaşanılmasından yanayım. Bunun yolu ise, pratikten geçiyor. Ayrıca, bu, yalnızca özgüldeki gelişmeler çerçevesinde değil, geneldeki, merkezi düzeydeki gelişmeler çerçevesinde, o gelişmelere bağlı olarak ele alınmalıdır. Aksi halde, kesin bir çözüm değil, her zaman spekülasyona açık ve baş ağrıtıp duracak bir çözüm söz konusu olur. Ben, bu anlamda, yeterince başımın ağrıdığına ve spekülasyonun yapıldığına inanıyorum. Nitekim, bugünkü konumu yeğleyerek, her şeyin açıkça ortaya çıkabileceği ve anlaşılabileceği bir süreci başlattım; süreç içinde ortaya çıkan gerçeklik, ortada. Ben doğrulandım. Yalnız olmama karşın, konumum, dışımdakileri çok rahatsız ediyor, bunu biliyorum. Nasıl olursa olsun, benim bu konumumun sona ermesi şiddetle, herkesçe şiddetle arzu ediliyor, bunu da biliyorum. Bu nedenle, bugün, en azından özgülümüzde, sayı değil, konum ve ortaya konulan tavır önemli oluyor. Ben, baştan öngördüğümden de ötede bir konuma ulaştım. Bir mektubunda yazdığın gibi, ki buna katılmıştım, bu hiç de kolay olmadı. Ama, inan ..., bazı şeylerin ortaya çıkmasını hedeflememe karşın, şu anki konumu aklımdan bile geçirmiyordum. Ama, oldu. Öyleyse, bunun değerini bileceğim ve çarçur etmeyeceğim. Görürsen ve yeniden açarsa, sen değil, o açarsa, bunları aktarabilirsin. Yani hepsini değil, gerekli olanları. Ayrıca, şunu düşünüyorum; özellikle buralarda, her şeyi, içerisinde uzun dönemli ve gerçeği yakalamaya yarayan öğeler bulunsa ve bunlar tespit edilse bile, görünürdeki şekliyle değerlendirmek yanlıştır. Dışarıda olduğundan çok daha fazla ve vurgulayarak, buralarda toparlayıcı ve herkesin kendini aşmasına olanak tanıyan bir tavır ortaya konulmalıdır. Bu nedenle, buralara, bugün, doğrudan müdahale yerine, dolaylı bir müdahale gereklidir. Bu ise, yalnızca, buraların, geneldeki gelişmelere bağlı olarak bir eklemlenme süreci içerisine girmesini istemekle ve bir bakış açısı sunmakla mümkün olabilir. Ondan ötesini, bugün için, tamamen iç dinamiklere bırakmak gerekiyor. Böylesi nesnel bir süreç yaşanması, çok yararlı olacaktır. Aksi halde, özgülümüzde görüldüğü gibi, her şey çarpıklaşacak ve dumura uğrayacaktır. Kısacası, her yerde olduğu gibi, özellikle buralarda, insanların önü açılmalı ve insanlara, kendilerini aşma şansı verilmeli; insanlar eğer istiyorlarsa, kendileri kulvar dışına çıkmalılar. Bu, herkes için ve her anlamda yararlı olacak... Bu ise küçük hesaplar ile değil, her türlü hesabın ve duygusallığın ötesinde bir tavır ile hareket edilmesiyle mümkün. Bırakalım, insanlar, kendi gelecekleri için kendileri karar versinler...” (1)
“... ABD ve yandaşlarının Irak'a saldırısıyla, nihayet beklenilen ve korkulan savaş başladı. Dünya, CNN vasıtasıyla, korkunç bir ABD yanlısı enformasyona tabi tutuldu.
Irak'ın Kuveyt'i işgalini doğru bulmamaya devam ediyorum. ABD ve yandaşlarının Irak'a saldırısı öncesi, böyle bir savaşın çıkmasına ve Türkiye'nin bu savaşa katılmasına karşı çıkanlardan birisiyim. Bu nedenle, 'Savaşa hayır' ve 'Bağımsız Türkiye' şiarının yükseltilmesi gerektiğine inandım. Savaş başladığına göre, Türkiye'nin bu savaşa karışmasına karşı çıkmaya devam etmek gerekiyor. Sen bu mektubu aldığında, Türkiye savaşa girmiş olur mu bilemiyorum; ama, Özal yönetiminin, İncirlik üssünü kullandırarak, Irak'a dolaylı olarak saldırması ve Irak'ı kışkırtıp durması, çok iğrenç ve çok tiksindirici bir olay. Şimdi, Irak İncirlik üssünü bombalasa, şahsen ben, önce Irak saldırdı, vay nasıl saldırır?, diyemem. ABD ve Özal yönetiminin istediği de böyle bir saldırıdır. O zaman, aradıkları bahane bulunmuş olacak. Ama, Saddam yönetimi, şimdilik de olsa, olayı görmemezlikten gelmeye ve bir anlamda bu tuzağa düşmemeye çalışıyor. Saddam, fazlaca sevinemiyorum ama, çok mantıklı olarak, İsrail'i vuruyor. Bu, onun hesapları açısından çok yerinde. Çünkü, İsrail savaşa girerse, savaş, bir Arap-İsrail savaşına dönüşebilir; ABD ile Arap yandaşları arasında çelişki baş gösterebilir ve Arap halkları ayağa kalkabilir. Gerçi, Suriye ve Mısır hükumetleri, İsrail'in olası bir saldırısını sorun etmeyeceklerini duyurdular ve uzun dönemde, kendi ülke halkları ile aralarında bir uçurum yarattılar, ama asıl olarak, şu işbirlikçi ve hain Fahd yönetimine fitil oluyorum. Savaş başladıktan sonra, yüksek sesle, ulan Saddam, diyordum, batarken, hiç olmazsa şu Riyad'a bir füze yolla ki, bu pislik Fahd yönetimi Allahına kavuşsun. Ne zaman ki füze yolladığını duydum, müthiş sevindim. Saddam, her şey bir yana, şu an, bir mahalle kabadayısına benziyor. Mahalledeki herkes ya ona saldırıyor ya da onun dövülmesine seyirci kalıyor. Buna karşın, Saddam, var gücüyle direniyor. Bu olay karşısında adama hem acıyorum hem de hayranlık duyuyorum. Belki yenilecek ve ölecek, ama öldükten sonra, asıl o zaman, Arap halkları nazarında bir kahraman mertebesine yükselecek. Türkiye dahil, bugünün galipleri, lanetlenecek ve tiksintiyle anılacak. Ben, Saddam'ın kahramanlaştırılmasını doğru bulmuyorum, ama nesnel olarak, halklar açısından öyle olacak.
Saddam yenilirken, ABD'ye kafa tutan ve kafa tutmaya yeltenecek herkese, bir ders veriliyor. Bugün önemli olan, Saddam'ın yenilip-yenilmemesi değildir, ABD'nin kazanmasıdır; bu ise, bölgedeki ve bütün dünyadaki ülkeler halkları için hiç de iyi bir şey değildir. Baştan, ABD ve yandaşlarının kazanmaması için elden gelen her şey yapılmalıydı ve bu anlamda da, bu savaş çıkmamalıydı... Ama çıktı ve büyük bir ihtimalle, ABD kazanacak... Saddam faresinin ABD kedisi tarafından yakalanması yerine, Irak halkları tarafından yakalanması çok iyi olurdu. Şu an, bu savaşın, Saddam başta bulunsun veya bulunmasın, bir Vietnam'a dönüştürülmesini çok istiyorum.
Saddam'ın yıkılması sonrası bağımsız bir devlet kuracaklarını düşleyen Kürtler ve iktidara geleceklerini uman anti-ABD'ci güçler, aldanıyorlar. Bunlar, birer .... ABD, Saddam'ı devirecek ve sonra da, bunlara, buyurun, diyecek; özellikle Kürtlere ha? Türkiye'ye rağmen ha? Bunlar, on yıllardır yaşadıklarından hiç ders çıkarmayan ... .ABD, Irak'a ve Ortadoğuya yerleşmeye geliyor. Hak, hukuk, adalet. vb. için değil. Kendi çıkarlarını garanti altına almak için geliyor. Bu nedenle, Iraklı Kürt veya Arap radikalleri, öncelikle ezilecek olanlardır. ABD'nin Ortadoğuya yerleşmesi ve Türkiye'nin, Ortadoğu'nun jandarması veya jandarmalarından birisi olması, ne Türkiye halkları için ne de Ortadoğu halkları için hiç de iyi olmayacaktır. Ülkemizde, bizlerin omuzlarındaki yük artmıştır...
Olaylar hızla devam ediyor. Şu andan sonraki süreçte İsrail, Türkiye ve başka ülkeler savaşa girer mi bilemiyorum. Ama girerse, savaş daha da karmaşıklaşacak ve böyle bir savaş çok kanlı geçecektir. Savaş sonrası ise, kan akmaya devam edecektir. Bu kez, şimdi savaşın özü gereği öldürülen halklar, bilinçli olarak, susturulmak için öldürülecektir. Tek avuntum, eğer örgütlenebilirse, ABD ve yandaşı işbirlikçilere karşı doğan öfke, kin ve anti-ABD'ci eğilimlerin doğuyor olmasıdır...” (2) (20.01.1991/NAZİLLİ)
12.06.2021/Datça/Mehmet Erdal
(1) 20.01.1991
(2) 20.01.1991
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder