2 Ocak 2024 Salı

2024.01.02.DATÇA'DA NASIL BİR YEREL YÖNETİM İSTİYORUZ (2)

  Hiç yorum yok

     


DATÇA'DA NASIL Bİ YEREL YÖNETİM İSTİYORUZ? (2)

Datça Belediye Başkanlığı ve/veya Datça Belediye Meclis Üyelikleri için aday çıkarmadığımız 31 Mart 2019 Yerel Seçim öncesi süreçte yalnızca "Datça'da Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?" broşürünü bastırıp dağıtmakla kalmamış, ayrıca Datça Belediye Başkanlığı ve/veya Datça Belediye Meclis Üyelikleri için seçime katılacak siyasi partilerin tek başlarına ya da ortak aday göstermeleri sonrası "Neden 'Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?' diye sormalıyız?" diye sormuş ve bu konudaki görüşlerimizi de açıklamıştık. 

"NEDEN 'NASIL BİR YEREL YÖNETİM İSTİYORUZ?' DİYE SORMALIYIZ ? (1) (*)

31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde siyasi partiler, çevreler, gruplar vb. adına seçime katılacak adayların büyük ölçüde belirlendiği veya ismen belli olmasa da nasıl belirleneceğinin artık belli olduğu bir noktadayız ve bu noktadan sonraki sorumuz 'Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?' olmalıdır.

***

Anımsanacağı üzere, yerel seçim tartışmalarının gündemin ilk sıralarına çıkmaya başladığı andan itibaren öncelikli sorun 'adayların nasıl belirleneceği?' idi ve bu konuda, istisnasız olarak, 31 Mart'ta aday çıkaracak bütün partilere, çevrelere, gruplara vb. 'önseçim arkadaş, önseçim' diyenler; bu aday belirlemenin öyle sıradan bir olay olmadığını, bir 'ilk adım' olduğunu, eğer tutarlı olunacaksa ve tutarlılıktan bahsedilecekse, aday belirlendikten sonraki sürecin ve hele seçim kazanıldıktan sonraki 'yönetim modelinin' bu aday belirleme biçiminin devamı olacağını; eğer devamı model değil de farklı bir model savunulur ise bunun samimi ve ikna edici olmayacağını; 'zevahiri kurtarmak' amacıyla söylenmiş olacağını vb. vb. söyleye geldiler.

***

Basına, TV. kanallarına, İnternet sitelerine vb. yansıyanlara bakılırsa ('önseçim' yoluyla veya önseçimi yürekten savunsa da farklı nedenlerle bunun dışındaki yolla aday konumuna gelen bazılarını muaf tutarak devam edelim), 'önseçim' dışı yollardan 'aday' konumuna yükselen kadın-erkek pek çok adayın ağzından 'mahalle meclisleri', 'katılımcılık', 'demokratiklik', 'birlikte yönetim'...vb. vb. sözleri gırla gidiyor.

Hatta ve hatta AKP Ankara Büyük Şehir Belediye Başkan Adayı Özhaseki'nin ağzından 'Katılımcı olacağız. Ankara'yı birlikte yöneteceğiz' sözlerini duyduk...

İnanılır gibi değil...

***

'Aday' olabilmek için farklı nedenlerle önseçimi gereksiz bulan veya savuna geldikleri 'biat', 'itaat' kültürleri gereği reddeden kişilerin ve partilerin, çevrelerin, grupların vb. bugün, önseçimin özü olan 'katılımcılık' ve demokrasiyi dillerine pelesenk etmeleri, sizce ne kadar inandırıcıdır?

Hiç...

***

Ortada sizin, bizim ve herkesin, yani 31 Mart 2019 günü sandığa gidip oy verecek seçmenin aklıyla alay eden tutarsızlık mı, iki yüzlülük mü dersiniz...ne derseniz deyin, işte öyle pervasız bir tavır var.

***

İşte bu nedenle, şimdi her yerde, adaylar içerisinden oy verilebilecek adayı belirlerken dikkati yalnızca adayların kişilik özelliklerine vb. çevirerek gelecek dönemde belirleyici olamayacak konuları tartışmak ve kıyaslamalar yapmak yerine 'Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?' sorusunu sormak ve bu sorunun yanıtını, yalnızca soyut ve içeriği herkesçe farklı bir biçimde doldurulabilecek genel tanımlamalar düzeyinde değil; bunun yanı sıra ve bundan daha ağırlıklı olmak üzere somut ve sorunun sorulduğu yerde var olan koşullarda anlaşılabilir ve yalın bir dille vermek can alıcı önemdedir.

Bu soru ve yanıtı, herkesin ve her söylemin turnusal kağıdıdır./03.01.2019/DATÇA"

"NEDEN 'NASIL BİR YEREL YÖNETİM İSTİYORUZ?' DİYE SORMALIYIZ? (2)(*)

Gerçi bir biçimde başladıkları bile söylenebilir ama asıl bundan sonra sıkça duymaya başlayacağız siyasilerin geneldeki ve adayların o yerdeki yerel yönetim ile ilgili neler düşündüklerini ve neler yapacaklarını...

İnanacak mıyız?

***

Önce şunu bilmek gerekiyor:

Muhtarlıklar da dahil olmak üzere bugün ülkemizde var olan yerel yönetimler, teorik olarak önerilen ve okullarda anlatılan yerel yönetim değildirler.

Onun çoook uzağındadırlar...

***

12 Eylül 1980 sonrası dönemden başlayarak bugüne kadar olan süreçte yerel yönetimlerin var olan 'demokratik' ve 'kamusal' içeriği gün be gün yok edilmiştir.

Sahip oldukları bütün yetkiler parça parça ellerinden alınmıştır.

Bunların yerine parası olanın düdüğü çaldığı ve parası olmayanın hiç bir hizmetten yararlanamadığı 'müşteri' ve 'işletme' ilişkisi geçirilmiştir.

Nihayet bugün merkezi otorite ile ters düştüğü anda seçimle gelen yöneticilerinin derhal görevden alındığı ve yerine kayyımların atandığı yetkisiz, biçimsel ve sıradan birer kurum haline getirilmeye çalışılmıştır.

Böylece o yerde yaşayan ve aslında onun sahibi olması gereken yurttaşlara yabancılaşan, ekonomik olarak güçlü şirketlerin ve 'nüfuz' sahibi güç odaklarının 'rant' devşirdiği yerler haline gelmiştir.

***

Şimdi hal böyleyken ve söylem düzeyinde kimse böyle olmadıklarını iddia etmezken, yerel seçime katılan partilerin, çevrelerin, grupların vb. ve onların adayı olan herkesin, seçmenden oy isterken söylediklerinde ne kadar samimi ve tutarlı oldukları ve neyi savunup neyi savunmadıkları nasıl bilinecek?

***

Yerel yönetimlerin bugün getirildiği nokta savunulsun veya savunulmasın, bu hal devam ettiği sürece, 31 Mart 2019 günü sandıktan hangi siyasi parti, çevre, grup vb. ve hangi aday çıkarsa çıksın, yapabilecekleri şeyler, üç aşağı beş yukarı, özü itibarıyla aynıdır; bugünden bunu bilmek ve düş kırıklığı ile sonuçlanacak hayallere kapılmamak gerekir. (Elbette her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır ve bu, önemli olmakla birlikte belirleyici değildir.)

***

Seçilecek olsun veya olmasın, 31 Mart 2019 günü akşamı sandıktan çıkabilirse eğer, 01.04.2019 günü göreve başladığı andan itibaren yerel yönetimi, o yerel yönetimin asıl sahibi ve öznesi olan/olması gereken yurttaşlar ile birlikte yöneteceğini ve var olan sorunları, o sorunları yaşayan yurttaşlarla birlikte, yurttaşları çözüm sürecine katarak çözeceğini söyleyenler; öncelikle yerel yönetimlerin bugünkü halinin somut ve köklü eleştirisini yapabilmeliler ve dahası, daha bugünden, bu halden olması gereken hale nasıl dönüştürebileceklerini, yeni ve farklı olarak neleri düşündüklerini, formüle ettiklerini ve önerdiklerini yazılı ve sözlü olarak o yerdeki yurttaşlara sunabilmelidirler...

Bu konuda benzer düşünüldüğünü ama farklı nedenlerle açıkça konuşulamadığını söylemek veya ima etmek (tabir-i caizse 'gözlerimin içine bakın, anlarsınız' demek) yeterli değildir; çünkü, seçim kazanılması halinde bu çerçevede yapılacak olan/yapılması gereken/olmazsa olmaz olan şeyler hem cesaret hem de o yerdeki yurttaşların açık ve kararlı desteğini gerektiren şeylerdir; yapabileceklerini bugün söylemeye cesareti olmayanların, yarın yapabilme cesaretini gösterebileceklerine kim inanır?

Bunun için daha bugünden söylenmesi ve içselleştirilmesi gerekir.

Aksi halde her şey laf-ı güzaf'tır.../05.01.2019/Datça"

"NEDEN 'NASIL BİR YEREL YÖNETİM İSTİYORUZ ?' DİYE SORMALIYIZ ? (3)(*)

Bundan önce yayımlanan ve 'önseçim' önerisinin ele alınıp tartışıldığı başka bazı yazılarda da bir biçimde değinilmişti: Cumhur İttifakı bileşenleri, 31 Mart Yerel Seçim tartışmalarının başladığı ilk andan itibaren, yapılacak seçimin, gerçekte olması gerektiği gibi bir 'yerel seçim' değil, bir 'genel seçim' düzeyinde algılanması, tartışmaların bu çerçevede sürdürülmesi ve oyların bu düzlemde kullanılması için her şeyi yapmaya başladılar.

Muhalefet konumundaki 'Millet İttifakı' bileşenleri ve bilahare bazı diğer muhalif kesimler de, bütün uyarılara rağmen, anlaşılamaz veya yalnızca kendilerinin bildiği nedenlerle, bu 'zorlama' karşısında direnemediler; 'Hayır, bu bir yerel seçim' diyemediler. Akıntıya kapıldılar. Önlerine konulan minderde, daha önceden onlara rağmen belirlenmiş kurallar çerçevesinde güreşmeye razı oldular.

Hal böyle olunca, güreş süresince, Cumhur İttifakı tarafından gündeme getirilen (artı) keyfi durumlar karşısında da dişe dokunur bir şey yapamaz oldular...

***

Şu an içinde bulunulan yerel seçim sürecinde, neredeyse yurdun her yerinde, seçim çalışmaları, o yerin kendi gerçekliğinde var olan sorunların öncelik sırasına göre belirlenmesi ve kim/kimler tarafından nasıl çözülebileceği çerçevesinde yürütülmüyor.

Bu seçimin asli konuları arka planda bir yerlere itilirken, öne çıkan ve çıkarılan konular, gerçekte bir 'genel seçim' konusu olan ve hatta hiç bir seçimde söz konusu olamayacak olan/olmaması gereken 'istiklal, beka, din, Kuran, iç düşmanlar, hain, ihanet, laiklik, Cumhuriyet, Atatürk, çağdaşlık, kimlik, ulus...'vb. konulardır.

Var olan 'ittifaklar' ve duruşlar, içleri herkesin kendince doldurduğu bu konulardan bazıları çerçevesinde şekillenince, haliyle 'saflaşmalar' da bu çerçevede yaşansın ve 31 Mart'ta oylar da bu çerçevede verilsin isteniyor.

***

Bırakın 31 Mart Yerel Seçimini, herhangi bir genel seçim sürecinde bile gündeme gelebilecek böylesi bir saflaşmanın ve bu saflaşma üzerinden verilecek oyların ne bu ülkeye ne de bu oyları verecek yurttaşlara hayrı olur.

Böyle bir gelişme, olsa olsa, bugün gözlendiği gibi, var olan sorunların ve bu sorunları yaratanların sorumluluklarının (bir süreliğine de olsa) unutturulmasına yarar.

***

Bu yerel seçim sürecinin bu eksende sürdürülmesinden ve 31 Mart günü akşamı gözlemlenebilecek olumsuz olası sonuçlarından, böyle bir saflaşmayı bu ülkenin gündemine getirenler kadar olmasa da, bu süreci baştan kabullenen ve bu gidişata karşı tavır koyması gerekirken koyamayan kişiler, çevreler, gruplar, partiler vb. de sorumludur...

Bugünden bunu bilmek ve hala fırsatı varken, yapılabilecekleri yapmaya çalışmak gerekir.

Bu tarihsel bir sorumluluktur.

***

Bugün, her kim, her nerede yaşıyorsa , orada bütün ittifakları, bütün partileri, bütün adayları noktasına ve virgülüne kadar aynı kefeye koymayabilir; her yiğidin hakkını ayrı ayrı verebilir... Ancak asıl olarak, bu cenderenin dışına çıkabilme doğrultusunda elinden geleni yapabilmelidir. Yaşadığı yerde var olan sorunları ve çözüm yöntemlerinin nasıl olabileceğini 'Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?' başlığı altında, asıl tartışma ve saflaşma konusu olarak, bir biçimde gündeme getirmeye çalışmalıdır.

Bugünden yarına bırakılabilecek ve üzerinde yükselinebilecek somut bir şey olsun isteniyorsa, bu da, o yerde, ancak bu yolla olanaklıdır.../09.01.2019/Datça"

"NEDEN 'NASIL BİR YEREL YÖNETİM İSTİYORUZ?' DİYE SORMALIYIZ? (4)(*)

Yerel seçim sürecinin başladığı andan 31 Mart gününe kadar devam edecek olan bugünkü süreçte evlerde, kahve köşelerinde, yollarda, dost meclislerinde, derneklerde, sendikalarda, partilerde ...velhasıl yaşamın devam ettiği her yerde insanlar kişisel ve/veya ortaklaşa sahip oldukları veya bulundukları yerlere yansıdığı zaman benzer sonuçlar doğuran sorunları, bu sorunları hangi partinin, çevrenin, grubun... ve/veya adayın çözüp çözemeyeceğini, çözebilecek olanın neden ve nasıl çözebileceğini, çözemeyecek olanın ise neden ve niçin çözemeyeceğini...muhtelif gerekçeler ve 'kanıtlar' ileri sürerek tartışıyorlar ve şimdilerde olduğu gibi tartışmaya da devam edecekler.

Elbette, bu tartışmalar sırasında bazen ülke gündeminde olan veya bir biçimde 'gündem' yapılmaya çalışılan ama günlük yaşama (şimdilik de olsa) oldukça 'uzak' olan bazı sorunlar, hatta oldukça uç/uçuk konular hakkında da rastgele fikirler ileri sürülecek ve sürülmeye devam edilecektir; bu, 'tartışma' kavramına aykırı olmayan bir gelişmedir. Doğaldır.

***

Her nerede yapılıyor olursa olsun, bu tartışmalar içerisinde yer alan ve söz söyleyen herhangi bir kimse 'kendim için bir şey istiyorsam namerdim' dese ve yemin billah etse de, gerçekte kendi çıkarını dışarıda tutan veya kendi çıkarına ters tek bir kelime dahi söylemeyecektir; çünkü, bir kişinin, kendisini veya kendisinin de bir parçası olduğu toplumu ilgilendiren sorunlara dair yapılan tartışmalarda 'tarafsız' kalması ve hatta kendi 'aleyhine' bilinçli sözler söylemesi mümkün değildir.

***

Bu varsayım, bulundukları yerlerde farklı düzlemlerde yazılı ve sözlü olarak 'Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?' diye soru soran/sorması gereken bütün bireyler, çevreler, gruplar, partiler vb. için de geçerlidir; çünkü o soruyu soran/soracak olanlar da uzayda yaşayan, yemek yemeyen, su içmeyen, uyumayan, eğlenmeyen vb. vb. olan ve hasbelkader dünyaya yolu düşmüş yaratıklar değil; diğer insanlar gibi aynı havayı soluyan ve aynı koşullarda yaşayan, haliyle o sorunlara, yani içinde yaşamadığı değil, içinde yaşadığı sorunlara çözüm arayan bildiğimiz kadınlar ve erkeklerdir.

***

Bu soruyu soranlar, 31 Mart akşamından başlayarak 'Bitti. Seçim geride kaldı. Her şeyi unutalım ve işimize bakalım.' diye seslenecek olan seçimin galibi veya kaybedeni 'muktedirler' karşısında 'eyvallah' deyip pılıyı pırtıyı toplamayacak ve kabuğuna çekilmeyecek; 'Burada söz konusu olan bizim yaşamımız. Ne değişti? Bugünün evvelsi günden farkı ne? Var olan sorunlar var olmaya devam ediyor' diyebilecek olanlardır...

Bir başka deyişle, herkes, bulunduğu yer her neresiyse, orada, 'muktedirler' karşısında susmamalı, kaderlerine razı gelmemeli ve 31 Mart öncesi çözümünü istedikleri sorunların çözümünü istemeye ve bunun takipçisi olmaya devam etmelidir...

Çünkü, seçim sonuçları açıklandığında, kim/kimler kazanırsa kazansın, bugün içinde yaşadığımız dünya 30 Mart akşamı itibarıyla geride kalmış ve 1 Nisan sabahı itibarıyla da yeni bir dünyaya adım atmış olunmayacak; bir başka deyişle, 31 Mart Yerel Seçimi, birbirinden çok farklı iki dünyayı birbirinden ayıran 'Musa'nın asası' olmayacak; herkes her yerde aynı yaşam koşullarında onu ilgilendiren kişisel ve ortak sorunlarla boğuşmaya devam ediyor olacaktır.

***

Bu nedenle, bunu yapabilecek iradeyi ve bunun yapılabileceği meşru zemini yaratabilmek amacıyla, bugün, 'Nasıl Bir Yerel Yönetim İstiyoruz?' sorusunu sorabilecek birlikteliği yaratmalı, soruyu sormalı, kendi yanıtlarını vermeli ve bu soruya muhatap olduğu düşünülenlerden de kendi cevaplarını vermeleri istenmeli... dir.

Gerisi laf-ı güzaf...tır./12.01.2019/Datça"

(Devam edecek)

/(*) Bu yazılar o günlerde yerel İnternet sitelerinde yayınlanmıştır.


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder